12 Kasım 1999’da Düzce’de meydana gelen deremde 710 kişi öldü, 2679 insan yaralandı, binlerce şehirli evsiz kaldı.
Düzce’de haftanın bir günü AKP İl binasının önünde, diğer günler şehir merkezinde eylem yapan mimar Alev Şahin, Yüksel Caddesi eylemlerine de katıldı. Bir yıl önce 679 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile (KHK) Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğü’ndeki görevinden, idari tasarruf gerekçesi, yani ‘canımız istedi attık’ kararı ile ihraç edilen Şahin’in eylem alanındaki mütevazı dövizinde şu yazıyor:

“Depremde kılınıza zarar gelmesin diye beton hırsızlığına göz yummadığım için, beton hırsızlarının saldırısına maruz kalıyorum, yılmıyorum.”

Ekmek ve rant kavgası
Görevinden atılmadan önce çamurun içine giriyor, elleriyle beton numunesi alarak işini yapıyordu. Standındaki pankartta yazan ‘Beton hırsızları’ ifadesi önemli. Şüphesiz onların kimler olduklarını sorgulamak da!
Firma sahibi, 17-25 Aralık’tan sonra ‘cemaatle bağımı kestim’ diyor. FETÖ/PDY itirafçısı oluyor. Ardından Düzce AKP İl yönetimine alınıyor. Betondan çaldığı tespit edildiği için firmasına, 1 yılda toplam 130 bin lira ceza kesiliyor. Şahin’in, haftanın bir günü Düzce AKP İl merkezi önünde eylem yapmasının sebebi de bu. Mimar Şahin, eylemini, oldukça yalın bir sebebi ve talebi olan ‘ekmek kavgası’ olarak tanımlıyor.

İfşa edince…
Oysa firmanın iddiası başka. Bu iddia ile aslında tam olarak, AKP ile büyütülen ‘ahlak’ kavramının da içini dolduruyor: “İtirafçı olmamızdan sonra cemaat bize kumpas kurdu.” Alev Şahin’in DHKP-C ve PKK üyelileri iddiasına bir de FETÖ/PDY üyeliği ekleniyor böylece. Görüntüleri kamuoyuna yansıyan saldırılar da Şahin’in AKP İl binasına gelmesinin ardından başlıyor.

İşte ‘vatanseverler’ de tam olarak bu noktada devreye giriyor. Parti-firma-kolluk işbirliği yetmiyor, ‘gerçek çapulcular’ da örgütleniyor. Görüntüler de bile açık, Alev Sahin’in standına tekme atanlar, kendisini tehdit edenler alkollü, haplanmış kişiler. ‘Akıncılar’ iş başında. Saldırganlardan ‘vatansever’ M.A.’nın, 24 ayrı adi suçtan sabıka kaydı bulunuyor.
Alev Şahin’in eylem alanına gelip, durup dururken İstiklal marşı okuyorlar.

“İstiklal marşında ayağa kalkmadı…” OHAL ve Afrin kılıfıyla ‘her türlü suçun işlenebilmesi özgürlüğüdür’ bu. Ahmet Şık’ın söylediğidir. Bayrak ve din arkasına saklanan günahlardır.

Emir tepeden
‘İstiklal Marşı’nda ayağa kalkmayan’ Alev Şahin’i yerel basın haber yapıyor. ‘Bağzı’ ulusal, aklı evvel ‘çok demokrat, anti emperyalist, solcu medya’ da haberin üzerine atlıyor. Yerel medyada Öncü TV ve Düzce Diriliş adlı ‘tirajsız’ gazete başı çekiyor. Alev Şahin’i kokteyl terör örgütü üyesi yapan Düzce Diriliş gazetesinin künyesinde AKP İl Gençlik Kolları Başkan Yardımcısının adı yazıyor.

Dahası var ama. Şahin, “Beton işindeki’ emir çok daha tepeden geldi” deyip, bir Bakanlığı ve Düzceli bir Bakanı işaret ediyor: “Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı.”

Alev Sahin’e saldırılar ‘iç savaş KHK’si olarak da tanımlanıp, 15 Temmuz’da darbe girişiminin bastırılmasında yer alan sivilleri kapsadığı söylenen 696 sayılı KHK’dan sonra artıyor. Herkes gibi aslında alt kademeler de 696 ile kimlerin, kimlere karşı yetkilendirildiğini biliyor.

Mimar Alev Şahin Düzceli değil. Ama olası bir depremde binlerce kişinin öleceğini biliyor. Beton firmasına kesilen ceza cebine girmedi. Halkı korumanın bedeli bu. “Biz eşit bir geleceğe inanıyoruz” diyor. Bu eşit gelecek ise halkın milli ve dini değerlerini de içine alıyor. Yani kimseye bu anlamda bir saygısızlık yapmamız mümkün değil.”

“Devletimizde bunlardan pek azı yasaktır”
Bertolt Brecht ‘Me-ti’ isimli kitabında devlet ve suç ilişkisini şöyle tanımlıyor:

“Öldürmenin pek çok yolu vardır. İnsan birinin karnına bir bıçak saplayabilir, elindeki ekmeği alabilir, hastalığını iyileştirmeyebilir, birini kötü bir evde yaşamaya zorlayabilir, ölesiye çalıştırabilir, kendini öldürmeye itebilir, savaşa yollayabilir. Bizim devletimizde bunlardan pek azı yasaklanmıştır.”

Alev Şahin bir memleket öyküsüdür daha çok. Gerçek vatansever ile gerçekte beton sever arasındaki hassas bir ayırımdır.