İşçiler yine Dimyat’a pirince giderken evdeki bulgurdan olacakları bir torba yasa ile karşı karşıya. Meclis’e sunulan iş güvenliği torba yasasında iş güvencesini sıfırlayacak düzenlemeler yer alıyor. Hükümet 9 Aralık 2012 tarihinde “İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı” adlı yeni bir torba yasa tasarısını TBMM’ye sundu.

Yeni torba yasa tasarısı öncekiler gibi saçma sapan kanun tekniğinin bir tekrarı. İş güvenliği ile Ceylanpınar ilçesine ilişkin kentsel dönüşüm meselesi aynı torbaya konulmuş. Bu garabeti bir yana bırakıp yasada işçilerin iş güvencesini tümüyle ortadan kaldıracak hükme bakalım.

Tasarının ikinci maddesi ile 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu’nun 19’uncu maddesine şu hüküm ekleniyor: “İş sözleşmesi ile çalışanların bu maddede belirtilen yükümlülüklerini kendisine yazılı olarak hatırlatıldığı halde yerine getirmemesi, işveren bakımından iş sözleşmesinin 4857 sayılı kanunun 25’inci maddesine göre haklı nedenle derhal fesih hakkı doğurur.”

Kısaca, işçi iş güvenliğine ilişkin kurallara aykırı hareket ettiğinde yazı ile uyarılacak, ikinci kez yaptığında ise ihbarsız ve tazminatsız işten atılabilecek. İş Yasası’nın 25. maddesi (özellikle ahlak ve iyi niyet kurallarına aykırılık oluşturan nedenlerle fesih) işçiler için en ağır, orantısız ve vicdansız fesih biçimidir. Bu acımasız fesih yönteminin iyice sınırlanması gerekirken, sudan bahanelerle genişletiliyor. İşte akıllara durgunluk verecek yeni tazminatsız fesih gerekçeleri:

Çalışanların iş sağlığı ve iş güvenliği ile ilgili aldıkları varsayılan eğitimler doğrultusunda öngörülen yükümlülükleri yerine getirmemeleri tazminatsız işten çıkarma nedeni olacak. Oysa zaten mesele burada. Tasarıyı hazırlayan teknisyenler ve Meclis’e sunanlar Mars’ta yaşıyor olmalı. Bu eğitimlerin çoğunun fiilen yapılmadığını veya yasak savmadan öteye gitmediğini bilmiyorlar mı?

Tasarı ile işçilerin aldıkları eğitim doğrultusunda kendilerine sağlanan koruyucu donanımı kullanmaması ve korumaması da işten çıkarma nedeni sayılıyor. Velev ki bu eğitimleri aldılar! Üç kuruşluk bareti düşürüp kıran işçinin tazminatsız işten atılmasını iş güvenliği paketi diye sunmak, işverene tazminatsız işçi çıkarma için şahane bahaneler vermek hangi vicdana sığar?

Tasarı işçilerin işyerinde sağlık ve güvenlik yönünden ciddi ve yakın bir tehlike ile karşılaştıklarında ve koruma tedbirlerinde bir eksiklik gördüklerinde, bunu işverene bildirmemelerini de ihbarsız ve tazminatsız işten atılma nedeni olarak düzenliyor.

Bu taslağı hazırlayanlar ya gerçekten Mars’ta yaşıyor ya da işçiye garezleri var. İşçilerin işverene gidip, “Patron, işyerinde ciddi tehlike var, haberin olsun” diyebileceklerini düşünüyorlar. Ya hiç işçi olmamışlar ya da sayı saymasını bilmiyorlar.

Kaç işçi patrona gidip, “Sağlığımız tehlikede” diyebilir? İş güvenliği eksiklerinin sonucu işçilerin sağlığının bozulması kuvvetle muhtemel ama bunu patrona söylemenin faturasının işten atılma olacağı neredeyse kesin. Bu nasıl bir aymazlıktır ki, çalışma koşullarını patrona şikâyet etmedi diye işçiye en ağır cezayı öngörüyor?

İş güvencesi ve sendikal örgütlülüğü olmayan işçinin, patrona rağmen işyerinde sağlık ve güvenliğin sağlanması konusunda ısrarcı olabileceğini düşünmek için Türkiye dışında ve ütopik bir sosyal hukuk devletinde yaşıyor olmak lazım.

İşçiyi basit bir kuralı ihlal etti diye tazminatsız işten attıracak diğer bir ifadeyle bütün emeğinin heba edilmesine ve aç kalmasına yol açabilecek bu iş güvenliği torbasının işçinin ölümüne yol açan işveren için öngördüğü cezaya bakalım:

Ölümlü iş kazası meydana gelen işyerinde kusuru yargı kararı ile tespit edilen işveren, mahkeme tarafından iki yıl süreyle kamu ihalelerine katılmaktan yasaklanacakmış!

Bir yandan 301 işçinin ölümüne yol açan şirketi, yıllar süren yargı sürecinin sonunda sadece iki yılcık kamu ihalelerinden men et, öte yandan baretini düşürüp kıran işçiyi tazminatsız işten at ve hayatını karart! Sevsinler sizin adaletinizi ve iş güvenliği paketinizi!