Dün “Dünya Barış Günüydü!”

Sanki dünya da barış sürüyor gibi andık!

Ancak gerçeklerle de yüzleşmek gerekiyor!

Dünya, emperyalist yayılmacılığın 3. dönemini yaşıyor...

Küresel emperyal oyuncular bir ülkeyi işgal ediyor, sömürüyor, insan haklarını ihlal ve özgürlükleri yok ederek, kendince uyguladığı hukuk düzeni ve yanlı adalet olgusuyla “tüm kaynaklarını yok edene” kadar hüküm sürüyor. O ülke devletinin, kurumsallaşmasını bozduktan ve de biraz da olsa doyduktan sonra, adeta gösteriye dönüştürdüğü demokrasi, hukuk ve zenginlik yalanlarıyla bir başka ülkeyi işgal çalışmalarına başlıyor!

Son Afganistan olayı bize çok şey anlatıyor. Tabii anlayana. ABD Afganistan’ı terk etti. Yerini kafa kesen, İslam’ı eşkıyalıkla bir tutan, şiddet yanlısı, çağa ve teknolojiye düşman, uyuşturucu taciri kısaca “cahiliye dönemini” aratmayan bir yapıya, yani Taliban’a bıraktı…

Şimdi dünya barışını yok etmek için hazırlanan, terörü içinde barındıran bu yapı devlet yönetecek! Öyle mi? Elbette değil! ABD için yeni hedef Çin!

Hatırlayın; 14 Haziran 2021 NATO Zirvesi, dünyanın geleceğini daha da karartacak, çatışmayı körükleyecek, kan, zülüm ve ölümün ilanı olan bir açıklamayla sonlanmıştı.

Genel Sekreter Stoltenberg’in zirvenin ittifak için "çok önemli bir an" olduğunu vurgulamış, Çin'in davranışlarını "sisteme bir meydan okuma" diye tanımlamıştı!

Bildirge sonrası Çin, “NATO’yu barışçıl kalkınmasını kötülemek için iftira atmakla suçladı ve her türlü saldırıya karşı doğal olarak savunmada olduğunu" belirtti!

Açıklamada "Çin hiç kimseye sistematik tehdit olmayacaktır ancak bize bir sistematik tehdit gelirse oturup hiçbir şey yapmadan bekleyecek değiliz" ifadelerini de kullandı!

Bu açıklamalar, dünya barışının yeni ve vahim bir dönemine gireceğinin sinyalleri veriyor!

Dünya Barış Günü’nde “Küresel emperyalist güçlerin, yani titanların, yeni savaşlarını başlatacakları kuşkusu”, 30/31 Ocak 1943’de Türkiye Cumhurbaşkanı İsmet İnönü ile Birleşik Krallık Başbakanı Winston Churchill'ın Mersin/Yenice ‘de bir araya gelerek 2. Dünya Savaşı’nı bitirmek ve barışı kurmak adına attıkları önemli adımları hatırlatıyor!

Savaşların ülke ve insanlık adına büyük yıkım olduğunu yaşayarak öğrenen o dönemin siyasileri, barışın ne denli önemli olduğunu biliyorlardı.

Oysa bugünkü kapitalist sistemin siyasileri, vahşi çıkarları için kolaylıkla barıştan vaz geçebileceklerini utanmadan ve de sıkılmadan gösterebiliyorlar!

Örnek; AKP Genel Başkanı Erdoğan’ın Afganistan’daki Kabil Havaalanı sevdası!

Sorarım ülkesindeki yurttaşlarının yarısı açlık sınırında yaşayan Türkiye’nin orada ne işi var?

FERHAN ŞENSOY’U KAYBETTİK!

Ülkemiz usta bir sanatçısını, edebiyatçısını, yurttaşını, iyilik timsali bir insanını kaybetti!

Üzüntüm sonsuz! Işık’lar içinde uyusun. Böyle bir dilekte bulunmam aslında yersiz. Biliyorum ki o, öte tarafta da ışık saçacak! Hırsızın, ahlaksızın, sonradan görenin, din tacirlerinin, çocuklara tasallut edenlerin, devleti soyanların belası olmaya devam edecek! Belki cennetin kapısında bekleyip günahlarını “aldatılmaya” bağlayanların foyalarını “Ferhangi Şeyler de” anlattığı gibi tek tek açıklayacaktır!

Ferhan Şensoy Galatasaray Lisesi’nden “abimdir!” Çok güzel anılarımız oldu!

Onun zekasına herkes hayrandı! Bilgi püpüydü. Her an yeni ve insanları hayran bırakacak sözler söyler, şaşırtır, düşündürür ve de neşelendirdi.

Galatasaray Lisesi’ne girişini şu dizelerle dile getirmişti;

“Şişhane’ye kar yağıyor,

martın yedisi.

okullar açılmış, okulsuzum.

Kalamış Lisesi’nin müdürüymüş amcamın arkadaşı, eski

almıyorlar, almıyorlar fakiri.

seviyesizlikten maarifin mektebine,

Dönerim mekteplerin sultanisine.

Çıkarım Tevfik Fikret’in masasında oturan müdüre,

'hocam' derim;

'kimse tasdik etmiyor tasdiknamemi.

şeytan oldum götürdüm.

satamadan getirdim.'

öper beni alnımdan Muhittin hoca.

'hadi bakalım' der;

'yürü sınıfına bin altı yüz elli iki.

sıkı çalış derslerine bu dönem.'

sınıfıma sarılır ağlarım.

bu kış çok üşüdüm.

Galatasaray,

yorganımsın sen benim, hü…

(Şensoy, meccani leyli talebeydi.)

Demem o ki; din tacirleri emperyalistler gibi varlıklarının sürekli çatışma ortamında devem ettirirler! Oysa barış olmadan yaşam olmuyor! Olsa da tadı çıkmıyor!

Ferhan Şensoy gibi her an barış isteyen bir aydınımızı kaybettik.

Ama onun bıraktığı düşünceler barıştan olanlara güç veriyor!

Çünkü, Laik demokratik Cumhuriyet ‘in kurucusu Atatürk’ün; "Ulusun hayatı tehlikeye girmedikçe, savaş bir cinayettir" sözlerini dinleyen milyonlarca yurttaşımız, inadına barış türküleri söylemeye devam ediyor.