Cumhuriyet gazetesi yazar ve yöneticilerinin tutuklanmasının ardından, Türkiye’de ifade özgürlüğüne dair kırmızı çizginin bir kez daha aşıldığını söyleyen AP Başkanı Martin Schulz’a “Sen kimsin de kırmızı çiziyorsun” diye atarlanan Yiğit Bulut, TRT’de Hasan Kurtulmuş’la beraber hazırladıkları programın birinde de meseleyi “Annesiyle mannesiyle bir şeyimiz mi olmuş” seviyesinde tartışarak analizdeki derinliğiyle yine saç yoldurdu. Cumhurbaşkanı başdanışmanı olan Bulut, talihsiz ekonomi tahminleriyle de oldukça gözde. Bulut’a göre dolar 3 TL’ye dayandığında düşeceği garantiydi. Erdoğan dolara yatırım yapanların yaya kalacağını söylemişti. Rekor üstüne rekor kıran doları dengelemek için alınan ÖTV artırım kararıyla olan yine yurttaşa oldu.

TL hızla değer kaybediyor. Merkez Bankası’nın yıl sonu dolar kuru tahmini 3.34, uluslararası kredi derecelendirme kuruluşu Fitch’in 3.35TL. İhracat azalıyor, dış ticaret açığı artıyor. Yıldırım ve Bahçeli’nin başkanlık sistemini de içeren Anayasa değişikliğine ilişkin teklifin yakında Meclis’e geleceğini açıkladıkları basın toplantısının üzerinden henüz dakikalar geçmişken dolar 3.50 oldu. Erdoğan, halka yastık altındaki dövizleri altına ve TL’ye çevirme çağrısı yaptığında ise dolar 3.59’u gördü. “Benim de alanım ekonomi” diyerek yüreklere su serpen Erdoğan’a göre emperyal amaçların aracı olan dolar yerine yerli, milli paraya, altına sahip çıkmak gerekiyor. Erdoğan’ın “Bizim için değişmez ölçü” dediği altını ithal ediyoruz, dolarla.

Ekonomi, devlet televizyonundan belaltı vuruşlar yaparak, dış mihrak diye Türkiye’de yemek programı yapan yabancıları ajan ilan ederek, ya da insanların yastık altı birikimlerine güvenerek rotasında tutulamıyor. Gerçek, bütün bu gürültünün altında apaçık duruyor. İstikrar. Bu, sayılarla arası iyi olan olmayan herkesin kolaylıkla varabileceği bir sonuç. Bir ülkede istikrar yoksa, özgürlükler kısıtlanıyor, OHAL olağan hale getiriliyorsa; şehirler yıkılıp dökülüyor, binlerce insan evinden mahallesinden göçe zorlanıyorsa; seçilmişler, gazeteciler hapiste ve hukuka güven tükenmişse; danışmanlar gözlerindeki reis bandıyla gerçeklerden kopmuş yokuş aşağı saçmalıyorsa; güvensiz ve belirsiz günler ardı ardına diziliyorsa; akademisyenler, edebiyatçılar tutuklanıyor, uluslararası sınavlarda öğrenciler çakılırken, başarılı okullar proje alanı ilan edilip vasata mahkûm ediliyorsa; ve ülkesinde kendisi için umutlu bir gelecek hayali kuramayanlar peş peşe çıkıp gidiyorsa; yatırımcının kaçışına, ekonominin çöküşüne komplocu sebep aramak yersiz, yetersiz ve meseleyi bilinçli saptırmaktır.

Gezi, Berkin ve kur hesabı

Erdoğan, önceki gün durumu özetledi; “Tulumbada su yok.” Vatanını seven insanların dövizlerini TL’ye çevirmesi gerektiğini söylerken, köprüleri, yolları, AVM’leriyle batıyı kıskançlıktan çatlatan koskoca Türkiye’nin ekonomisinin düze çıkması için yastık altı birikimlere nasıl muhtaç hale geldiğine de açıklık getirdi. Gezi! “Faizi 4.6’ya kadar düşürmüşken, hemen Gezi olaylarını patlattılar.” Büyüyen ve güçlenen Türkiye’nin önüne geçmek isteyenler, ağaçların sökülüp kışla yapılmasına karşı çıkanları kirli planlarına alet ettiğinde, dönemin Başbakanına da bu oyunu bozmak düşerdi elbette. Bunun için parkın yıkılıp kışla yapılmasına dair ısrarını, ilk günkü heyecan ve kararlılığıyla sürdürmeyi tercih etti. “Ne yaparsanız yapın biz orası için kararımızı verdik.” İnsanlar yaralandı, kör oldu, öldü. Başından gaz kapsülü ile vurulan Berkin Elvan 269 gün komada kaldıktan sonra öldüğünde 15 yaşındaydı. Milyonlarca insanın katıldığı bir törenle toprağa verildiği gün Erdoğan Kanal 24’de verdiği bir röportajda Berkin’le ilgili bir soruya, “Döviz kuru etkilenmez, Türkiye bunları aştı” diye cevap verdi.

Berkin’in ölümünden sonra yol almamak için adeta direnen yargı, 1270 günlük soruşturmanın ardından iddianameyi tamamladı. İddianamede sadece bir polisin, onun da görüntülerde hedef aldığı açıkça seçilmesine karşın, kasten değil “olası kastla öldürme” suçuyla yargılanacak olması; amir dahil olay yerinde bulunan 4 polisin iddianame dışı tutulması, dosyanın nasıl bir refleksle hazırlandığına dair önemli ipuçları veriyor. Emri veren, suçun işlenmesine göz yuman polis ve amirleri kapsam dışında bırakan tek sanıklı bu davada adalet, dolayısıyla Türkiye yine ağır yaralanacak.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Haziran ayında İstanbul’da düzenlenen bir tanıtım etkinliğinde yineledi: “Gezi Parkı’na o tarihi eseri yapacağız!” Dış mihraklar heyecanla bekliyor. Dolar avro kıpır kıpır. Düşmana karşı yastık altı savunmasına devam.