AKP’li Cumhurbaşkanı Erdoğan, fiili olarak ‘tek adam’ olursa, Türkiye’yi rahat ve dilediği şekilde yönetebileceğini öngörüyordu. Bugün, öğrenciden KHK’liye, işçiden çiftçiye, kadın hareketinden demokratik kitle örgütlerine kadar geniş bir kitle ülkenin içinde bulunduğu durumdan memnun değil.

Ekonomik kriz, hukuk sistemi ile adalet mekanizmasındaki çöküş, özgürlüklere vurulan darbe, yozlaşma ve toplumsal çürüme Türkiye’nin temel sorunları. Tepkiler giderek yükseliyor. Erdoğan dilediği şekilde yönetme istediğini sürdürüyor ancak bir türlü rahatlayamıyor.

RIZA ÜRETİLMEYİNCE SOPA DEVREYE SOKULUYOR

AKP ve Saray rejimi ile birlikte küçük ancak etkili ortak MHP, bu yüzden daha da agresifleşiyor. Rıza üretemedikçe, baskı ve şiddet mekanizması devreye sokuluyor. Rızası olmayanlar sopa ile hizaya getirilmek isteniyor, gözdağı veriliyor, sesleri çıkmasın isteniyor.

DAHA ÇOK GÜÇ İSTEĞİ

Türkiye’nin gündeminde Boğaziçi Direnişi ve protestolara karşı sert önlemler varken bir kez daha yeni Anayasa düzenlemesinin devreye sokulması, çürük rejimin, kendini güvende görmemesinden. Güç yetmiyor, Saray daha büyük bir etki ya da oyun alanı istiyor.

TBMM Anayasa Komisyonu Başkanı ve AKP Yozgat Milletvekili Bekir Bozdağ’ın açıklaması, rota konusunda somut bilgi veriyor. Bozdağ, benzeri durumlarda devreye sokulan AKP ‘akil’lerinden. Erdoğan’ın gündeme getirdiği Anayasa tartışmalarına ilişkin açıklamalarında önemli satırlar var:

“Yeni bir Anayasa, Türkiye’nin darbe anlayışıyla yönetilme utancından kurtulması demektir… Yeni bir Cumhuriyet kurmak” anlamına gelmez… Cumhurbaşkanlığı seçiminde kriz yaşadık ve bunun akabinde halk oylamasıyla cumhurbaşkanı seçiminin millet tarafından yapılması kabul edildi…”

AKP’nin 20 yıllık icraatlarını değerlendirebilenlere, Bozdağ’ın söyledikleri farklı, anlatmak istedikleri farklı gelecektir.

-Belli dönemlerde her sıkışıklığı, ‘darbeciler’ gündemi oluşturup, kendi darbesini yaparak aşan AKP pratiğine tanık olduk.
-Anayasa tartışmaları henüz tazeyken, Bozdağ’ın ‘Yeni bir Cumhuriyet kurmayacağız’ refleksi, aslında niyetin ağızdan kaçırılması. Bu, farklı bir Cumhuriyet arayışı.
-Bozdağ’ın parlamenter sistem değişikliğini anımsatması ise yeni bir “Verin 400’ü bu iş sorunsuz çözülsün” krizinin ilk ayak sesleri olabilir.

Anayasa tartışmasında 2 niyet var. Rıza üretemeyen rejim, daha fazla güç ile ses çıkaramaz bir toplum yaratmanın yanı sıra Türkiye’nin sistemini sonsuza kadar değiştirme isteğinde!

ÖDEŞME ANAYASASI MI?

Bu bir demokrasi değil genişletilmiş sultanlık arayışı. Bu bir özgürlük fikri değil, İslami Cumhuriyet’in kurumsal ilk taşı! 2023 yaklaşırken, 1923’ün hesabının kapatılması eğilimi. Parlamentoya karşı padişahlık, laiklik yerine din dayatması!

AKP’nin maskesi ilk kez Gezi Direnişi’nde düştü, cilası döküldü ve gerçek yüzü, pek çok toplumsal kesim tarafından görüldü. Gezi’nin ardından, AKP’nin içine düştüğü kriz ve korkunun büyük sonuçları oldu. Makul şüphe yasası getirildi, terör tanımı genişletildi ve ‘güvenlik’ kavramı çıta atladı.

Boğaziçi gündemi ile yeni Anayasa tartışmalarının harlanması tesadüf olmasa gerek. Türkiye, bir kez daha 2015’e ve ‘gürültüsüz halledelim’ iklimine sürükleniyor. Anayasa teklifi için AKP’nin vekil sayısı yeterli olsa da değişiklik için 400 vekil gerekiyor. Değişikliğin bir yolu da referandum. Fakat AKP halk oylaması için de yeterli vekile sahip değil.

Murat Yetkin Report’taki yazısında hesabı şu şekilde veriyor: “MHP’nin 48 milletvekili var. Cumhur İttifakı’nın toplam 337 sandalyesi var, BBP’yi de oraya katarsak 338. Yani bir Anayasa değişiklik teklifini TBMM’den referandumsuz geçirmek için eğer Cumhur İttifakı uzlaşması aranıyorsa Erdoğan’ın 62 milletvekiline daha ihtiyacı var. Referanduma götürmek içinse 22.” Saray’ın hesabını ne şekilde tuttuğunu ise göreceğiz.

Anayasa paketi tartışmalarına, daha çok güvenlik, daha çok milli değerler üzerinden bir yol açılacak gibi. Dozu artacak bir kutuplaşma ortamı ve devreye sokulacak yeni savaş politikalarına tanık olmak şaşırtıcı olmaz. Kabusu bitmeyen Erdoğan, bu kabusa MHP Lideri Bahçeli’yi de itti. Türkiye halkları ise kabusun paydaşı oldu!

Toplumsal olaylara karşı yükselen şiddet, artan baskı, Anayasa tartışmaları, seçim yasası değişikliğini üst üste koyduğumuzda, anketlerin umut vaat etmekten çok, bir gerçeğin sağlamasını veriyor: Rejim, kaybettikçe, hukukdışı eğilimler ile kazanmanın yolunu arıyor. HDP kayyumları, tekrarlatılan İstanbul seçimleri, üniversite atmaları küçük kıyametler.

Kırmızı pazartesiyi beklerken, toplumun daha fazla ankete değil, daha çok Barış Atay’a, Ahmet Şık’a, Ali Şeker’e ve Hüda Kaya’ya ihtiyacı var. Anketlerin gerçekliğini, sadece sesini yükselten sanatçı, önderlik eden siyasetçi, daha çok yazan gazeteci doldurabilir.