BRICS ve G20 zirvelerindeki tarihi adımları değerlendiren Asya Uzmanı Prof. Dr. Sezen’e göre kapitalist sistemin sütunları dursa da ciddi tehlikede. Çin yeni jeopolitik denklemde mevcut rolünü artırmak istiyor.

Yeni düzen sancısı
Fotoğraf: AA

Oğulcan AYDIN

ABD’nin liderliğini yaptığı Batı İttifakı ile Çin-Rusya arasında şiddetlenen küresel güç mücadelesine sahne olan BRICS ve G20 Zirveleri’nde alınan kararların sarsıntıları sürüyor. Güney Afrika Johannesburg’daki BRICS zirvesinde petrol devleri Suudi Arabistan ile Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) dâhil 6 ülke üyeliğe alındı. BRICS’in hemen ardından düzenlenen G20 zirvesinde ise Hindistan-Ortadoğu-Avrupa Ekonomik Koridoru’nun (IMEC) kuruluşu ilan edildi. İmzalanan koridor zaptı ile Çin’in “Kuşak-Yol” projesine alternatif bir rota çizilmek isteniyor. Diğer yandan Rusya ve Çin’in Afrika’da nüfuzunu artırdığı bir dönemde Afrika Birliği’nin G20’ye alınması da bir diğer önemli karar oldu.

Güçler arasındaki mücadele tırmanırken Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi’nden Prof. Dr. Seriye Sezer, değişen dünya sistemini ve küresel güçlerin hamlelerini değerlendirdi

Prof. Dr. Seriye SEZER - Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Öğretim Üyesi

BRICS, tek kutuplu dünyanın egemenlerine ne gibi bir tehlike teşkil ediyor?

Tek kutuplu dünya düzeninin bileşenlerini tehdit kapasitesi açısından BRICS’i diğer oluşumlarla birlikte, bütüncül çerçevede ele almak gerekir. Günümüzdeki değişimi anlama ve açıklamada, Soğuk Savaş döneminin referanslarını veri olarak almaktan uzaklaşmamız gerek. Geçmiş günümüzü açıklamada önemlidir ama içinde bulunduğumuz dönemin koşulları, dinamikleri, ilişkileri, yeni bir açıklama çerçevesini, yeni kavrayışı gerektirmektedir.

Kutuplar arasındaki kapışmayı nasıl okumalı?

NATO’nun genişlemesi, giderek Asya-Pasifik’e yönelmesi, AUKUS, QUAD ve son olarak IMEC gibi girişimlerle Kuşak-Yol Girişimi, Yeni Kalkınma Bankası, BRICS, ŞİÖ gibi oluşumlar birlikte değerlendirilmeli. Bütün bu oluşumlar özünde, ABD’nin küresel egemenliğini tehdit eder bir konuma gelen Çin’le, egemenliğini korumak isteyen ABD arasında arasındaki mücadelenin izdüşümleri. Bu mücadelede ABD Batı dünyası, Çin ise gelişmekte olan ve mevcut düzenden rahatsız olan ülkelerle birlikte hareket etmeye çalışıyor.

Ancak, Çin’in kurduğu ilişki biçimi, Batı’yı da Küresel Güney ülkeleriyle ilişkilerini yeniden biçimlendirmeye yöneltti. G20 bildirisinde Ukrayna savaşına ilişkin söylemin yumuşatılması, küresel ekonomi ve finans örgütlerinde Küresel Güney’in lehine reform vaatleri ile Afrika Birliği’nin üyeliği, yükselen sesleri en azından söylem düzeyinde karşılamaya yönelik. Diğer yandan, ABD, Küresel Güney içindeki rekabeti de Hindistan’ın Çin’e karşı desteklenmesinde olduğu gibi kullanarak zayıflatma ve çözme çabası içinde.

Küresel kapitalist sistemin temel sütunları yıkılmış değil, ama bu sistem ciddi tehditlerle karşı karşıya. Zaten Çin veya diğer ülkelerin amacı da, içinde hareket ettikleri bu sistemi çökertmek değil, işleyişinde daha fazla rol almak.

ABD ve dolar hegemonyasını ne ölçüde tahrip edebilir?

BRICS üyelerinin yerel paralar üzerinden ticaret yapmaları yeni değil. Ama yeni olan, yeni üyelerle birlikte yerel paralar üzerinden ticaret hacmi artacak. Daha da önemlisi, BRICS’in artık küresel petrol üretiminin yaklaşık %50’sini kontrol edecek güce kavuşması. Petrol satışlarında dolardan uzaklaşma kuşkusuz doların hegemonyasını zayıflatacak. Doların küresel ticaret ve rezerv para egemenliği devam ediyor. Fakat ABD-Batı bloku ekonomik gücünü, yaptırım adıyla bir savaş aracı olarak kullandığı sürece dolardan uzaklaşma devam edecek. Zaten BRICS ülkelerini, yerel parayla ticaret, ortak para birimi arayışına yönelten de bu ekonomik silah tehdidini bertaraf etmek.

BRICS’in BAE ve Suudi Arabistan gibi Ortadoğu ülkeleri ile işbirlikleri, ABD’nin bölgedeki geleceğini nasıl etkiler?

BRICS’e İran, S. Arabistan ve BAE’nin katılmasıyla Çin, enerjide önemli ölçüde bağımlı olduğu, aynı zamanda bölge sorunlarında inisiyatif aldığı Ortadoğu ile bağlarını güçlendirdi. Ancak ABD’nin kolayca Çin’e bırakacağı bir bölge değil. Ayrıca İran dışında diğer ülkeler, iki tarafla da ilişkilerini geliştirerek, bu rekabetten yararlanma amacındalar.

Kısaca, gerek Ortadoğu, gerekse Afrika ve Latin Amerika ülkelerinin önünde Batı’nın dışında, yönelebilecekleri ikinci bir seçenek var. Ama bu seçeneğe yönelmiş olmaları, bu ülkelerin Batı’dan uzaklaşmaları ve onunla işbirliği içine girmeyecekleri anlamına gelmiyor. BRICS ülkelerini bir araya getiren, “küresel sistemin işleyişinden memnuniyetsizlik ve küresel güneyin sistemin işleyişinde daha fazla söz hakkı” olsa da, her ülkenin kendi gündemi, öncelikleri, beklentileri var.