Geçtiğimiz hafta bu köşede ABD’nin Suriye’deki askerlerini çekmesinin nedenleri ve olası sonuçları üzerinde durmuştuk. Yaşanan gelişmeler ve özellikle Cuma günü hızlanan süreç, yazıda maddeler halinde dile getirdiğimiz iddiaları büyük ölçüde doğruladı. Yazının 4 ve 5. maddelerinde ABD ile iktidar arasında rahip Brunson’un bırakılmasından beri yeniden bir yakınlaşma yaşandığını, ABD askerlerinin çekiliş kararıyla TSK-ÖSO’nun Suriye’deki yeni […]

Geçtiğimiz hafta bu köşede ABD’nin Suriye’deki askerlerini çekmesinin nedenleri ve olası sonuçları üzerinde durmuştuk. Yaşanan gelişmeler ve özellikle Cuma günü hızlanan süreç, yazıda maddeler halinde dile getirdiğimiz iddiaları büyük ölçüde doğruladı.

Yazının 4 ve 5. maddelerinde ABD ile iktidar arasında rahip Brunson’un bırakılmasından beri yeniden bir yakınlaşma yaşandığını, ABD askerlerinin çekiliş kararıyla TSK-ÖSO’nun Suriye’deki yeni operasyonunun aynı günlere denk gelmesinin bir tesadüf olmadığını söylemiştik. İki taraftan da yapılan açıklamalar, ABD askerlerinin çekilişiyle TSK-ÖSO’nun Menbiç’e girişinin koordineli bir şekilde gerçekleştirilmesinin hedeflendiğini, üstelik Türkiye’ye “IŞİD’le mücadele”nin vekâletinin verildiğini gösteriyor. Önümüzdeki günlerde Trump’ın güvenlik danışmanı Bolton ve bir askeri heyet bunu konuşmak için Türkiye’ye gelecekler.

7. maddede “Herhangi bir Batılı gücün ABD yokken bu boşluğu doldurma ihtimali sıfıra yakındır, bu nedenle boşluğu ya TSK-ÖSO ya da Suriye ordusu-YPG ikilileri dolduracaktır” demiştik. Sahiden de Fransa’nın cılız açıklamalarını saymazsak bu boşluğu doldurmaya talip Batılı bir güç yok ve TSK-ÖSO ile Suriye ordusu-YPG kentin kontrolü için karşılıklı olarak konumlanmış durumda.

8. maddede “YPG ile Suriye ordusu arasında askeri bir işbirliğinin kurulma ihtimali çekilme kararı sonrasında artık çok daha yüksektir” deniyordu ve bu işbirliği Cuma günü YPG’nin Suriye ordusunu Menbiç’e davetiyle ve ordunun aynı gün davete icabet etmesiyle somutlaştı. Ordu Menbiç’in hemen dışındaki Arima’ya ciddi bir yığınak yaptı, kimi binalara da Suriye bayrağı çekildi.

9. madde, ABD’nin çekilişiyle birlikte Rusya’nın beklentisi olan ABD ordusu ile TSK’nın karşı karşıya gelme ihtimalinin ortadan kalktığını, üstelik tam tersine Türkiye’nin Rusya’nın müttefikleri ile karşılaşma ihtimalinin arttığını söylüyordu. Durum böyle olunca, hem Rusya hem İran Menbiç’in kontrolünün Suriye yönetimine geçmesinden memnuniyet duyacaklarını belirten açıklamalar yaptılar. Aynı maddede Rusya’nın Türkiye ile Suriye’yi uzlaştırmayı deneyeceğini de söylemiştik. Aralarında Çavuşoğlu, Kalın, Akar ve Fidan’dan oluşan üst düzey bir heyet bu yazının yazıldığı saatlerde Rusya’da görüşmeler yapıyor ve bir operasyon izni koparmaya çalışıyorlardı. Rusya’nın bu konudaki tavrının ne olacağını görüşmede yapılacak pazarlıklar ve Rusya’ya nelerin vaat edildiği belirleyecek, bu tavrın sonuçlarını da kısa süre içerisinde sahada yaşanacak gelişmelerle birlikte göreceğiz.

10. maddede ise “Rabia-Bozkurt ittifakı”nın seçime giderken bir savaşa ihtiyacı olduğu söyleniyordu. Suriye ordusunun Menbiç’e intikali için Erdoğan “önemli olan YPG’nin oradan çıkmasıdır” minvalinde bir açıklama yaptı. Ancak bunun “YPG çekildiğine göre Menbiç’e bir operasyona gerek kalmadı” anlamına gelip gelmediğini henüz bilmiyoruz. Seçime ekonomik krizle giden Türkiye’de, iktidarın Suriye’de bir gövde gösterisine ihtiyaç duyduğu açık; ancak bu gösteri Menbiç’te mi yoksa örneğin Tel Abyad’da mı gerçekleşecek şimdilik belli değil. Dahası, hem ABD’nin yeni vekil gücü olmanın bir işareti hem de Suriye’ye yönelik emperyal heveslerin devamı adına sınır ötesi bir operasyona girişilmesi ihtimali hayli yüksek.

Velhasıl, bir yeni yıla daha, yine Suriye gündemiyle, yine savaş gündemiyle, milliyetçiliğin ve dinciliğin daha da köpürtüleceği bir Türkiye’de giriyoruz. Her şeye rağmen, yeni yılınız kutlu olsun. Eşitlikten, özgürlükten ve barıştan umudunuzu kesmeyin.