Cuma günü eşimle birlikte aşı olduk… Hastanede önce, “Emeklilerin durumu ne olacak?” sorusuyla karşılaştım. Ardından da “Sağlık çalışanlarının da maaşlarında iyileştirme yapılacak mı? Zamlar duracak mı? Döviz nereye koşuyor?” sorularıyla karşılaştım. Sohbet biraz koyulaşınca, yoksulluğun ne denli yoğunlaştığına şahit oldum. Öyle sitemler yapıldı ki; “neredeyse yaşamaktan vazgeçilme noktasına gelindiği” izlenimi edindim…

***

Geçmişimizde de çok örnekler vardı. Padişahlar, saraylarında 7 düvelden borç alıp sefa sürerken, zavallı halk açlık ve yoksullukla mücadele etmişti. Padişahların iş birliğiyle oluşan kapitülasyonlar, vatandaşlık bilinci verilmeyen ve dinle kandırılan ümmetin, tüm emeklerini ve varlıkları ellerinden almıştı…

Bir sömürgeye dönüşen ülke, soyuldukça soyulmuştu. O zaman da gelişmeler Saray’ın umurunda olmamıştı… Sonuç; 600 yıllık koskoca Osmanlı, işgal edilmiş ve cihan (!) padişahının İngiliz gemisine binip ardına bakmadan kaçmasıyla tarihin kara sayfalarına gömülmüştü!

***

Ama Mustafa Kemal Atatürk vardı ki, laik, demokratik, sosyal ve hukuk devletini kurdu!

***

Ne yazık ki, Cumhuriyet’e olan hıncı nedeniyle AKP iktidarı 19 yıldır; çağdaş, saygın, itibarlı ve güçlü Türkiye Cumhuriyeti’ni küçültüyor; itibarsızlaştırıyor, yoksullaştırıyor, çağdaşlıktan hızla uzaklaştırıyor. Ekonomisi çöken, parası pul olan, üretemeyen, açlık ve sefaletle karşı karşıya kalmış yurttaşıyla, koşar adımlarla iflasa gidiyor… Tüm varlıkları, KİT’leri, kurum ve kuruluşlarıyla Arap sermayesine peşkeş çekiliyor! Emperyalist işbirlikçilerle ülke işgal ediliyor!

***

Ancak bu kez ikinci bir Atatürk yok! Ama bilinçli yurttaşların Cumhuriyet’e olan bağlılığı var! Emek sömürüsüne ‘dur’ diyecek, ülkenin birlik ve bütünlüğünü sağlayacak, üretimden yana kararlı, adil paylaşımı cesaretle uygulamaya hazır, demokrasi, hak, özgürlükler ve evrensel hukuk kurallarına uyan parti ve STK’lar ülkeyi iflasa götüren bu anlayışı sandığa gömecek!

***

Hafta sonu “ekonomi konusunda” uzman iki akademisyenle sohbet ettim. Uygulanan yeni ekonomik model üzerine konuştuk. “Böyle bir modeli hiç duymadıklarını” söylediler. Üstelik ekonomi bilimine aykırı olduğunu ısrarla anlattılar.

***

“Hızla yapılan zamlar, Türk Parasının değer kaybetmesi, faiz enflasyon sarmalı, bilime aykırı açıklamalar sonrasında çöken ekonomi, uygulanan bu ucube model yüzündendir.”

“Kurla ihracat destekleniyor gibi görünüyor ama desteklenmiyor! Sadece malımızı ucuzlatıyoruz. 2022’de daha da sıkıntılı bir dönem bizi bekliyor!” dediler…

***

Dahası, “BDDK verilerine göre yurttaşlar, bankalara 964 milyar TL borçlu. Borcun 764,5 milyar TL’si tüketici kredilerine, 198.9 TL’si ise kredi kartlarına… Vahim olanı ise, ticari kredilerin 2 trilyon 178 milyar TL’lik bölümü döviz karşılığı (10 Aralık tarihli kurla) olmak üzere, 3 trilyon 982 milyar liraya ulaşmış. Oysa 2021 yılı başında bu borç toplam 2 trilyon 726 TL’ydı…

Yani yurttaşlar ve şirketler borç içindeler. Borçlarını ödeyecek kaynak, üretim ve teşvik de verilmiyor! Devletin tüm kaynakları 5’li çete gibi AKP’li yandaşlara gitmiş durumda! Sonuç; işsizlik arttı ve 30 milyon yurttaşımız açlık sınırında yaşıyor…

***

“Bilime ve akla uymayan bu uygulama devam ederse, Türk parası tarihinde görülmeyen değer kaybına uğrayacak, 3 rakamlı enflasyon olacak, üretim duracak, halkın tepkisi artacak, iktidar tepkiyi durdurmak için şiddete başvuracak…

“Yani kaos kapıda” diye yorumladılar!

Bu kanıda olmaları dallarında yetkin ve etkin olmalarından kaynaklanıyor! Onların da ekonomi kitapları var. Üstelik birçok üniversiteden aldıkları diplomaları da duvarında asılı!

***

Merkez Bankası’nın 18 Aralık’ta politika faizini bir puan daha indirmesi, doları dün 17,82 TL’ye çıkardı. Aslında döviz kurlarını takip etmek mümkün değil. Bu nedenle kimse yarınını göremiyor… Yeryüzünde benzeri olmayan “Cumhurbaşkanlığı ekonomi modeli(!)” sonucunda; gram altının fiyatı bin lirayı geçerken, çeyrek altın bin 621 liradan satılıyor.

The Economist dergisinin 15 Aralık’ta derlediği verilere göre; TL, dünyada yüzde 46.9 ile son bir yılda en fazla değer kaybeden para birimi. Yani Lübnan Dinarı ve Zimbabwe para biriminden sonra geliyor...

Acınacak durumdayız! Ama bilinmeli ki; büyük kinle saldırılan Türkiye Cumhuriyeti hâlâ ayakta! Yıkılmayacaktır! İlk seçimde kindarlar sandığa gömülecektir!

***

Cumhuriyet’e karşı olan zihniyet, 19 Aralık 1978’de Maraş Katliamı’nı gerçekleştirmişti! Bir hafta süren ve insanlık dışı vahşetin sergilendiği, resmî kayıtlara göre bebek, çocuk, yaşlı, kadın ayrımı yapılmaksızın 120 yurttaşımızın katledildiği bu olay, bu düzenin ülkemizde yarattığı kara bir lekedir! Binlerce Alevi ailenin Maraş’ı terk ettiği, 43 yıldır kapanmayan, sorumlularıyla hesaplaşılmayan bu katliamı bir kez daha lanetliyorum…

***

Ayrıca, AKP’nin düzenlediği Alevi Çalıştayı’na “Maraş Katliamı sanıklarını da davet etmesine karşı çıktığım” için beni “yargılayıp, ceza veren” yargının da geldiği konumu gözler önüne sermek isterim…

***

19-26 Aralık 1978 Maraş Katliamı’nı unutulmamalı! Unutturulmamalı!

***

Çağdaş, laik ve demokratik Cumhuriyet’imizi yıkmak ve barışı katletmek için ekonomik ve sosyal katliamlar düzenleyenler, bir gün mutlaka hesap verecekler!