Kaldığımız yerden devam ediyoruz.Geçen hafta belirttiğimiz gibi , 2008 Yılı Katılım Öncesi Ekonomik Program’ın ( KEP )...  

Kaldığımız yerden devam ediyoruz.Geçen hafta belirttiğimiz gibi , 2008 Yılı Katılım Öncesi Ekonomik Program’ın ( KEP ) tahminleri oldukça iyimser.Bu önemli bir eksikliktir.Bir diğer eksiklik ; KEP ’ in bu tahminleri yaparken içsel tutarlılıktan yoksun oluşudur.İşte size bir çarpıcı örnek : 2009 yılında milli gelir payı en yüksek olan ( yüzde 63 ‘ler  düzeyinde ) hizmet sektörü’nde yüzde 1.7 lik bir küçülme öngörülüyor.Bu rakam , milli gelir payı yüzde 27 olan civarında olan  sanayi sektörünün ( hizmetten sonra ikinci büyük sektör ) yüzde 9.7 ‘ lik küçülme öngörüsüyle uyuşmuyor.Sanayi büyümesiyle yüksek korelasyon içinde olan toptan ve perakende ticaret , ulaştırma ve inşaat gibi hizmetler alt sektörleri 2008 yılının son çeyreğinde yüzde 15 civarında küçülme yaşamışlardır.Sadece bu üç alt sektörün yarattığı katma değer hizmetler sektörünün katma değerinin yüzde 65 ‘i civarındadır.Bu durumda , hizmetler sektörünün yüzde 1.7 oranında küçüleceği öngörüsü havada kalıyor.Oranın daha yüksek bir düzeyde gerçekleşmesi halinde , bu kez büyümenin öngörüldüğü gibi yüzde 3.6 düzeyinde kalması ( hatırlanacaktır ; yazımızın ilk bölümünde bu rakam verilmişti )mümkün gözükmüyor.Benzer şekilde ,tarım sektörünün peş peşe iki yıl ( 2008 ve 2009 yıllarında ) büyüyeceği öngörüsü  de gerçekçi değil.Çünkü tarımda bir yıl ‘’ var yılı ‘’  bir yıl ‘’ yok yılıdır’’.Ancak hemen belirtelim ,bu sektördeki olası bir öngörü sapması büyüme hedefini bir bütün olarak değiştirecek konumda değildir.Çünkü , sektörün milli gelir payı düşük bir düzeyde ( yüzde 9 civarında ) bulunuyor.
Bir başka çarpıcı örnek kamu maliyesi göstergelerinden verilebilir. KEP ‘ de küresel finansal krizin ortaya çıkarmış olduğu olumsuz etkileri en aza indirmek için esnek bir maliye politikası yürütüleceği ve makul düzeyde bir faiz dışı fazla ( FDF ) verileceği taahhüdünde bulunuluyor.Ancak bu taahhüt , KEP ‘ de verilen Tablo-3.1 deki merkezi yönetim bütçe büyüklükleriyle örtüşmüyor.2009 yılı cari fiyatlarla GSYH ( milli gelir ) düzeyi ve söz konusu tablodaki oran şeklindeki gösterilen 2009 yılı bütçe büyüklüklerinden giderek mutlak bütçe büyüklükleri belirlendiğinde , bütçenin gider kaleminin hemen hemen aynı düzeyde kaldığı görülüyor.Diğer bir deyişle , 2009 Yılı Bütçe Kanunu ile belirlenen bütçe büyüklüğünde herhangi bir değişiklik öngörülmüyor.Değişme , bütçe geliri açığı ve FDF düzeyi ile sınıflı kalıyor.Küçülme nedeniyle bütçe geliri aşağı çekiliyor ve dolayısıyla bütçe açığı büyütülmüş FDF düzeyi ise küçültülmüş oluyor.Bütçe açığının Kanunda öngörülenin 4.5 misline ulaşması öngörülüyor.Dolayısıyla , taahhüt edildiği gibi bütçe harcamalarında bir  esneklik söz konusu değildir.
Zaten önümüzdeki günlerde imzalanması olası yeni satand-by ın kopyası niteliğindeki bir programda istenilse de bu tür bir politika değişikliğine gidilmesine izin verilmesi mümkün gözükmüyor.Hatta şu ileri sürülebilir ; KEP’ de öngörülen  bütçe harcamaları stand-by görüşmelerinde daha da aşağıya çekilebilir.Ayrıca ,büyümenin pozitif olarak öngörüldüğü 2010 ve 2011 yıllarında da benzer bir eğilim sergilenebilir.sıkı mali disiplin temelli ‘’ Mali Kural ‘’ ın 2011 yılında uygulamaya konulacak olması mali disiplinin dönem sonunda daha da katılaşacağını gösteriyor.
Benzer şekilde özel yatırım , istihdam ve  işsizlik tahminleri de öngörülen büyüme tahminleriyle tutarlı değil.Tutarsızlığın sergilendiği bu çarpıcı örnekler daha da çoğaltılabilir.
Sonuç olarak şu söylenebilir : 2008 Yılı KEP ‘ i , IMF ‘ nin öngördüğü klasik reçetenin Türk yetkililerce kaleme alınmış halidir.Reçeteyi ise açıklamaya gerek yok.Çünkü, bilindik ‘’ ümük sıkıcı önlemler’’ yeniden ısıtılıp getiriliyor.Son olarak Ukrayna , Macaristan , Pakistan ,Letonya , Belarus ve Sırbistan’da ( bu ülkeler arasında İzlanda ‘yı saymıyoruz.Bu ülkenin özel konumundan ötürü , IMF bu ülkeye oldukça bonkör davranmıştır ) uygulandığı gibi…
Umarız ,bizim de katılacağımız  Taksim’ deki 1 Mayıs mitinginde emekçiler KEP‘i yerden yere vurur ve  bu politikaların sorumlusu IMF ’ye tepkilerini hep bir ağızdan dile getirir.Bu temennilerle haydi 1 Mayıs’ a diyorum.