Değerlendirmeye kaldığımız yerden devam ediyoruz... Programda mali disiplinin sürdürülerek 2009-2011 Orta Vadeli Program’da (OVP) yer alan mali hedeflere ulaşılacağı öngörülüyor....

Değerlendirmeye kaldığımız yerden devam ediyoruz... Programda mali disiplinin sürdürülerek 2009-2011 Orta Vadeli Program’da (OVP) yer alan mali hedeflere ulaşılacağı öngörülüyor. Oysa programda OVP’nin ilk yılı olan 2009’a ait mali hedefler, toplam kamu faiz dışı fazla (program tanımlı) dışında tümüyle değiştirilmiş durumda. Örneğin bu mali hedef yüzde üç olarak korunurken, merkezi yönetim bütçe açığı yüzde 1.4’ten 1.2’ye düşürülüyor. Merkezi yönetim bütçe gelir ve giderleri sırasıyla yüzde 22 ve 23.4’ten 22.4 ve 23.6’ya yükseltiliyor. Bu da çok doğal, çünkü büyüme hedefi değiştiriliyor (hatırlanacaktır, büyüme hedefi yüzde 5’ten 4’e çekilmişti). Buradaki terslik, değiştirilmiş eski hedeflerin yeni hedeflermiş gibi değerlendiriliyor ve sunuluyor olmasıdır. Bir diğer terslik, programın OVP’nin 2009 sonrası döneme ait (2010 ve 2011 yılları) mali hedeflere ulaşmayı da ayrıca amaç edinmesidir. Oysa yıllık programların sorumluluğu tanım gereği ait olduğu yılla sınırlıdır.

Küresel krizin Türkiye ekonomisi üzerindeki olası olumsuz etkilerinin en aza indirilmesi amaçlanıyor. Ancak bu niyet bildiriminden öteye geçmiyor. Çünkü sıralanan ve ayrıntıları verilen makroekonomik politikaların arasında bu amaca ulaşmaya yönelik hiçbir önleme yer verilmiyor. Benzer bir durum, cari açığın finansman kaynaklarının çeşitlendirilmesi amacı için de geçerli. Bu hedefe yönelik somut hiçbir politika önerisi yapılmıyor. Kaldı ki yeni öneriler de getirilebilmiş olsaydı, sıcak parada çıkışların başladığı ve doğrudan yabancı sermaye yatırımlarının gerileme sürecine girdiği bir ortamda, bunların gerçekleşebilme olasılığı zaten çok düşük bir düzeyde kalacaktı. Krizi önlemeye yönelik genel geçer ve altı doldurulmamış olanlar dışındaki tüm makroekonomik politika önerileri 2009-2011 OVP’den noktasına virgülüne dokunulmadan aynen aktarılmış. Burada yeniden bir değerlendirme yapmayacağız çünkü bunların ayrıntılı bir değerlendirmesi OVP’le ilgili yazımızda yapılmıştı.

Programın en çarpıcı özelliği, yerel yönetim yatırımlarında merkezi yönetim bütçesindekine göre daha yüksek bir artışın öngörülmüş olmasıdır. Merkezi yönetim bütçesi yatırımlarında yüzde 4 artış öngörülüyorken bu oran yerel yönetimlerde 11’e yükseltiliyor. Rakam adeta üçe katlanıyor. Yani yatırımlar, yerel yönetim seçimlerine endekslenmiş durumda.

Özetle, 2009 Yılı Programı, 2009 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi gibi krizle yerel yönetim seçimleri arasında sıkışmış bir görüntü veriyor (hatırlanacaktır, bu tür bir değerlendirme 2009 Yılı Bütçesi ile ilgili yazımızda da yapılmıştı). Diğer bir deyişle program, Türkiye ekonomisini iki arada bir derede bırakıyor.