İstanbul’da yaşayıp da martılara simit atmayan var mıdır? Okuldan çıkıp kapıdaki simitçiden büyük bir açlıkla simit almayan?..

İstanbul’da yaşayıp da martılara simit atmayan var mıdır? Okuldan çıkıp kapıdaki simitçiden büyük bir açlıkla simit almayan? Ya da beş çayına gidilen misafirlikte gevrek simitten bir parça koparmanın tadını bilmeyen? Nazlı nazlı yürürken söyleşisine simit eklemeyen?

Simit bir yanıyla özgürlüktür, yaşam sevincidir… Artık 25 kuruşa simit yokmuş, başbakan öyle diyor… Kaç zamandır yoktu ya, neyse. Anlaşılan fakir, fukaranın simidine de artık el konacak.

Fikir adamlarına hep fukara bir yaşam öngörüldü. Kimi sahiden açlık içinde kıvrandı gitti. Çoğu düşünce, yaratma özgürlüğünün fukaralığında boğuldu. “Işık biraz daha ışık” diye haykıranı çok oldu Goethe gibi. Ama artık yok, 25 kuruşa simit yok!

ÇORAK İKLİMİN SİYASETÇİSİ

Başbakan tek adam olmanın bütün göstergelerine sahip artık! O söylüyor, tüm bir halk dinliyor. Soru sormak yasak. Eleştirmek, değerlendirme yapmak, hele ki yol göstermek hepten yasak!
 
Bir gün söylediğini, ertesi gün kafası esip değiştiriyor, ‘neden?’ demek olanağı yok. ‘Yasssak kardeşim!’ Hikmetinden sual olunmaz başbakanın.

Daha seçimlerden önce muhalefet ‘Paralı askerlik’ projesini açıkladığında vatan haini muamelesi görmemiş miydi? Ama başbakan isteyince oldu işte. Önce ‘Açılım’ dedi başbakan, şimdi vazgeçti, ‘Bu konu kapanmıştır’ dedi. Sorabilir misiniz, ‘Ne değişti?’ diye. ‘Yasssak kardeşim yassssaakkk!’ Suriye ile ‘Kankaydık’, ‘Can ciğer kuzu sarması’ tadında gidiyordu ilişkiler, şimdi ‘Neden savaşın eşindeyiz?’ diye sakın aklınızdan geçirmeyin ha, ‘Yasssaaak hemşehrim yassak!’

25 kuruşa simit!

Ben öteden beri neo-liberal siyasete karşı durduğum ve yazdığım gazetede, dostlarım, okuduklarım arasında da pek AKP yandaşı bulunmadığı için, yakın çevremde ’25 Kuruşa Simit Yok’ uyarısına kulak asan pek olmadı.

Başka şekilde söylersek;

AKP ilk iktidar olduğunda AB çıtasına tutundular, bu ‘ Yeni-Müslüman Demokratlar, Demokrasi Getirecekler’ demedik;

İnsanlar evlerinden sabaha karşı toplanırken, hak, hukuk tanımadan, susup ‘Temizleniyoruz, Arınıyoruz’ demedik;

Aylarca süren iddianameler hazırlanmadan ‘Yargısız İnfaz’ yapıp hüküm vermedik;

Uzun tutukluluk süreleri, artık infaza dönüştüğünde, ‘Bunlar Değişim Sancıları, Vesayet Rejimi Kalkıyor, Olur O Kadar’ demedik;

Öğrenciler içeri tıkılırken, işçiler meydanlarda dövülürken, medyanın sesi kısılırken, başımızı çevirip ‘Canım Bunlar Münferit Olaylar’ demedik;

Komşularımız yalandan iddialar ve belgelerle işgal edilirken, ‘Bana Dokunmayan Yılan Bin Yaşasın, Biz De Bir Koyup Beş Alırız’ demedik;

Yargı iktidarın bir aygıtına dönerken, özgürleşiyoruz, demokratikleşiyoruz diye ‘Yetmez Ama Evet’ demedik;

YİNE DE OH OLSUN DEMEYECEĞİZ!
Ama diyenler vardı ve şimdi onlara başbakan sesleniyor ‘Yazar, düşünür, medya üyesi olabilirsiniz ama özgürlük bir yere kadar!’ diye…

Doğrusu ben üstüme alınmadım, bize seslenmediği de açık aslında… daha düne kadar başbakanın uçağında gezilere gidenler, iktidara güzelleme yapanlar, bakanlarla kol kola girip fotoğraf verenler, gazeteci olduğunu unutup, AKP halkla ilişkiler görevlisi gibi çalışanlar… sayın sayabildiğiniz kadar…

Arkadaşlar 25 kuruşa simit yok anladınız mı?

Eğer sahiden özgürlük istiyor idiyseniz simide zamanında sahip çıkacaktınız işçinin, emekçinin kursağından çalındığında, geç kaldınız!

Yine de oh olsun demeyeceğiz.

Biz söyleyince anlamadınız, bari başbakan söyleyince anlayın!