Sol/sosyalist Tarihimizin unutulmaz liderleri Deniz Gezmiş, Hüseyin İnan ve Yusuf Aslan’ı yurdun her yanındaki yurtsever yurttaşlar, dün saygı ve hasretle andılar…

Türkiye’nin tam bağımsızlığını şiar edinmiş, emeğin en yüce değer olduğuna inananlar, sömürüyü, antiemperyalizmi, faşist zorbaların oluşturduğu baskıcı yönetimleri bir kez daha lanetlediler!

∗∗∗

68 Kuşağı, insan haklarının temeli olan düşünce ve ifade özgürlüğü, kamusal mülkiyet, üreten ekonomi, hakça paylaşım ve toplumsal barış için mücadele etti…

İşçi ve köylünün bilinçlenmesinin öncüsü ve Atatürk’ün aydınlanma devrimlerinin yılmaz takipçisi oldular…

Sol ideolojinin, birey ve toplumun çıkarı adına laik demokratik bir yapıya bürünmesini sağlamak için cesaret ve kararlılıkla eylemler yaptılar…

∗∗∗

Bugün hala onların düşünceleri, ülkemiz ve yurttaşlarımıza yol gösteriyor.

Gençliğe güç ve ışık veriyor… Onlar, taptaze fidanlar olarak hala yaşıyorlar!

“Deniz Gezmiş, Hüseyin İnan ve Yusuf Aslan’ı bir kez daha özlemle anıyorum!

∗∗∗

68 ve 78 Kuşaklarının temelleri bilimsel eğitime dayalıydı… Çok okuyan, bilinç düzeyi yüksek, tartışan, sorgulayan ve özeleştiri yapan gençlerdi… Üniversitelerde her konuda forumlar yaparak toplumsal sorunlara çözüm arar, siyasete ve demokratik kalkınmaya katkı sunarlardı.

∗∗∗

Deniz Gezmiş, idamından önce babasına yazdığı son mektubunda kardeşi Hamdi Gezmiş’in bilim insanı olmasını istemiş; “Baba, kitaplarımı kardeşime bırakıyorum. Kendisine özellikle tembih et. Onun bilim adamı olmasını istiyorum.

Bilimle uğraşsın ve unutmasın ki bilimle uğraşmak da bir yerde insanlığa hizmettir” satırlarını yazmıştı...

Bu satırlar, bilime dayılı eğitimle bilinçlenen bireyin, özgür ve demokratik toplumu yaratan temel güç oluşturduğunun altının çizilmesiydi…

∗∗∗

Bugün ise baskı ve zulümle susturulmuş, bilimsellikten uzaklaştırılmış Eğitim kurumları, uygulanan dine dayalı bir eğitim/öğrenim politikasıyla cehaleti körüklüyor!

∗∗∗

Oysa MİLLİ EĞİTİM TEMEL Kanunu’nun “Atatürk devrim ve ilkeleriyle, Atatürk milliyetçiliğini…” Öğreten 10. Maddesi’ni,  “Yurttaşların sahip olmaları gereken demokrasi bilincinin verilmesi için demokrasi eğitimi verilir” diyen 11. Maddesi’ni,  “Türk milli eğitiminde laiklik esastır.”  Diyen 12. Maddesi’ni, Bilgi ve teknoloji üretmek ve kültürümüzü geliştirmekle görevli eğitim kurumları gereğince donatılıp güçlendirilir.” Diyen 13. Maddesi’ni yok sayan bir eğitim politikası uygulanıyor.

∗∗∗

AKP 22 yıldır, 9 Milli Eğitim Bakanı değiştirerek ve her defasında yeni müfredatlar hazırlatarak çocuk ve gençlerimizi, dine dayalı, çağdaşlık ve bilimsellikten uzak, adeta düşünemeyen, muhakeme yeteneği olmayan, cahil, sömürüye hazır, biat eden insanlar olmaya hazırlıyor…

Cahil insanların AKP’ye oy vereceğini bilerek, çağdaş Türkiye’nin genlerini değiştirmek için uğraşıyor… Öyle bir noktaya gelindi ki 2 milyonu kız çocuğu olmak üzere,3 milyon okul yaşına gelmiş çocuğumuz eğitimin dışında bırakılmış durumda...

Yani “kindar ve dindar gençlik yetiştirmek bağnazlığıyla ülkemizi çağın gerisine atmaktan sakınmayan bir Taliban anlayışıyla yönetiliyoruz…

∗∗∗

Kısaca AKP; “Anayasa ve temel eğitim/öğrenim yasalarına rağmen eğitim ve öğrenimi Millî Eğitim Bakanlığından alıp Diyanet Başkanlığı, cemaatler ve tarikatlara terk etmiştir…

Bu durum geleceğimiz için çok büyük tehlikedir. Siyasal İslamcıların maskesi düşmüş, dünyada sömürülen cahil ve itibarsız bir Türkiye yaratma hedefleri açığa çıkmıştır!

∗∗∗

Karşımızda olan bu tehlikeli gerçeği gören CHP İstanbul Milletvekili ve MEB gölge bakanı Suat Özçağdaş “yeni müfredat” taslağıyla ilgili çok önemli açıklamalar da bulundu…

Özçağdaş diyor ki, “Her yeni Bakan, eğitim sisteminin değişmesinin şart olduğunu söyledi. 4’ü büyük olmak üzere 18 kez eğitim programlarında değişiklikler yapıldı.

Sınav sistemleri defalarca değişti, vatandaşlar artık hangi sistemin yürürlükte olduğunu bilemez hale geldi.” Eğitime Merkezi Yönetim bütçesinden ayrılan pay %13,38’lerden %9,84’e düştü…”

Vahim bir durum!

∗∗∗

Köy okulları ve yatılı okullar neredeyse yok edilirken, imam-hatip ortaokul ve liseleri, özel okullar ve açık öğretim her geçen gün arttı… Çocuklarımız uluslararası testlerde AKP iktidarı öncesine göre okuma, matematik ve fen becerilerinde daha başarısız hale geldi.

Sonuç olarak, 22 yıllık iktidarın sonunda eğitim, niteliksizleşti, piyasalaştırıldı ve dinselleştirildi…

∗∗∗

Devamla;”

Yoksul ailelerin çocukları MESEM’lerde asgari ücretin yarısına ucuz ve güvencesiz işçi olarak çalışmakta, kazalara uğramakta, yaşamlarını kaybetmektedir. Öğretmenler yoksulluk sınırının altında maaşlarla yaşam mücadelesi vermektedir.

Yükseköğretim gerek eğitimin niteliği gerekse akademik özgürlüklere saldırılar ve partizanca kadrolaşmalar nedeniyle büyük sorunlar yaşamaktadır...

“Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli” adı ile sunulan taslak, eğitim programı olmaktan çok, “çağdışı bir dini eğitim manifestosudur.”

Program adından başlayarak bir dizi ideolojik saplantının yansıdığı bilimsel değil politik bir metindir…  Bu anlayışın bilimle uzaktan yakından bir ilişkisi yoktur… Anayasanın laiklik ilkesinin düpedüz hedef alındığı bu programı, Genel Başkanımızın da ifade ettiği gibi, tümden reddediyoruz… Anlaşılan o ki eğitim, Türkiye’nin beka sorunudur ve nedeni de bakan Yusuf Tekin ve liyakatsiz kadrolarıdır…

İhtiyacımız olan laik, bilimsel, kamusal eğitimdir!” demektedir…

Eğitimin önemini 52 yıl önce belirleyen Deniz Gezmiş ve devrimcilere selam olsun!