Grup Yorum’a Ankara’nın ardından bir yasak da İstanbul’da geldi. ‘Beklediğimiz’ karar öncesi üç nesil Grup Yorum temsilcisiyle, üç şarkı üzerinden yılların ne getirdiğini konuşuyoruz

30 yıldır aynı başlığı atıyoruz: Yasaklamaktan bıkmadılar

Dünyada eşine az rastlanan gazetecilik başarılarına imza atıyoruz!!! Konser izlenimi yazmak için gittiğimiz meydanlardan çatışma fotoğrafları, su sıkan TOMA’lar, mahalle basan polisler çekip geri dönüyoruz.

Grup Yorum’un tarihi aynı zamanda değişmeyen ülke gerçeği ve kaderi gibi… 30 yıldır döne döne aynı şeyleri yazıp çizmek, faşizm noktasından demokrasi durağına bir arpa boyu bile yol alamamış olmanın derin ve içler acısı özeti sanki. Bu açıdan bakıldığında, Grup Yorum’un olduğu yerde sadece sanat ve müzik konuşmanın imkânsızlığı da ortaya çıkıyor. Bir kısır döngü işte! Aslında mesele gayet açık… Grup Yorum tam da bu baskıların, “fıtratın”, kara bir leke gibi hayatımıza bulaşan ikiyüzlülüklerin tam karşısında duruyor.

Grup Yorum’la sadece sanat konuşmak imkânsız. Yine de zorluyoruz… Üç nesil Grup Yorum temsilcisiyle, üç şarkı üzerinden konuşunca derin bir anlam çıkarıyoruz: Ülke değişmiyor, baskılar bitmiyor ancak buna rağmen umut da hiç azalmıyor!

‘GÜCÜNÜ HALKTAN ALIYOR’

Grup Yorum’un ilk nesil temsilcilerinden Efkân Şeşen, yaklaşık 30 yıldır süren ve her geçen gün büyüyen serüveni şöyle özetliyor: “Grup Yorum, politik/protest müzikte dünya genelinde özgün bir fenomen olduğunu kanıtladı artık. Üyeleri tutuklansa ya da değişse bile, grubun dağılmaması ve devamlılığını sağlaması önemli bir özellik. Grup Yorum ‘biz halkız’ diye bağırıyor.

Binleri bir araya getirmesinin anlamı da bu!”
Şeşen, “Grubunu bu denli büyümesinde, halkla kurduğu ilişkiyi hiç geriye düşürmemesinin etkisi büyük diyor: “Bugün, politikacıları bile kıskandıracak hayran kitlesine sahipler… Sistemin ve iktidarların baskısı onları daha sahipli ve dolayısıyla güçlü hale getirdi. ”

BİR KARŞI DURUŞ

İkinci kuşak Grup Yorum üyesi Özcan Şenver, Grup Yorum’un duruşunun nelerden beslendiğine dikkat çekiyor: “Sistem yozlaşmayı, dejenerasyonu, suskunluğu, sinmişliği, apolitik olmayı ve sadece elinizdekilere şükretmeyi öğütlüyor. Görmeyin, duymayın, bilmeyin, düşünmeyin, sorgulamayın istiyor. İşte bu noktada Grup Yorum’un anlamı ortaya çıkıyor. Bütün dayatmalara karşı bir duruş Grup Yorum! Görmeyene göz, işitmeyene kulak oluyor. Şenver; “İktidarlar değişiyor ancak sistem aynı kalıyor” diyor. Bu noktada Grup Yorum’un başarısının altını da çiziyor: “Grup Yorum eskimiyor çünkü o da kendini sistemin tavrına göre güncelliyor.”

‘YASAĞIN NEDENİ KORKU’

Son nesil Grup Yorum temsilcilerinden İbrahim Gökçek ile konuşuyoruz. Grubun bas gitaristi Gökçek şunları anlatıyor: “Bu yasaklar AKP’den çok Erdoğan’ın talimatlarıyla ortaya çıkıyor. Konserimize gelenler, düzene karşı ortak bir duruş sergileyecekler. ‘Hırsız, katil Erdoğan’ diye bağıracaklar bunu göze alamıyorlar. İzmir konserimizde yüz binler bir aradaydı. Korkuyorlar. Rıza Sarraf’a ödül verip şarkıları yasaklamalarının anlamı burada gizli!” Gökçek; “Kim Soma ya da sokak ortasında vurulan bir çocuk için şarkı yapmak ister ki?” diye sürdürüyor: “Ancak bu kadar pervasızlığın ve ahlaksızlığın olduğu yerde ‘ne yapalım, bırakım Allahlarından bulsunlar’ demek olmuyor. Politik duruşumuzun ifadesi de bu. Şuursuzluklara karşı bir belleğimiz var!”

***

Üç nesil üç şarkı

Grup Yorum’un tarihi Metris’ten Gazi mahallesine, oradan da Berkin Elvan’ın hikâyesine uzanıyor. Üç döneme damga vuran üç farklı şarkı, bir ülkenin kaderini gösteriyor. Ne tuhaf; direniş de zulüm de baskılar da umut da sürüyor…

Güneş bile yasak

Grup Yorum’un sevilen şarkılarından birinin hikâyesini Efkan Şeşen’den öğreniyoruz…

Yıl 1982, Metris Cezaevi… 12 Eylül Cuntası, her türlü hak ihlalinin yanı sıra siyasi mahkûmları işkenceden de kırıp geçiriyor. Çok soğuk bir kış günü, mahkemeye giden tutsaklar saatlerce keyfi olarak havalandırmada bekletiliyorlar. Bir köşede henüz yeni yükselmeye başlamış güneş göz kırpıyor. Tutsaklar, biraz ısınabilmek için, o köşeye yığılıyorlar. O sırada bir asker, “Niye biriktiniz oraya” diye soruyor. Tutuklular, güneş için olduğunu söylüyorlar. Jandarma; “Çekilin oradan” diyor, “Güneş yasak!” tutuklular içinden, Baki Altın hapis yaşamına devam ederken, kulağında kalan bu talihsiz ve tarihsel ifadenin şiirini yazar. Şiir Grup Yorum’un sevilen şarkılarından biri oluyor:

“Güneş bile yasak/ Gülüm geley gülüm/ İçim sarı sıcak…”

Gazi Marşı

Şenver, Gazi Mahallesi için yazılan marşın nasıl ortaya çıktığından söz ediyor: “Yurtdışı turnesindeydik, Gazi’de ayaklanma yaşandığını öğrendik. Bir sürü ölü ve yaralı vardı. Üstelik içlerinde tanıdığımız insanlar da yer alıyordu. Kısa sürede olayın bir derin devlet işi olduğunu kahvehanede Alevi dedesinin öldürülmesiyle başladığını anladık. Önce ayaklanmada yaşamını yitirenlerin mezarlarını yaptırmak ve ailelerine maddi yardım yapabilmek için yurtdışında büyük bir gece organize ettik. Türkiye’ye dönünce ilk işimiz Gazi Mahallesine gitmek oldu. Dinlediklerimizi, gördüklerimizi, hissettiklerimizi not aldık. Sonrasında her akşam bir araya gelip Gazi Ayaklanması için yapacağımız parça üzerine çalıştık. Marş mı ağıt mı olacağı üzerinde kafa yorduk. Sonunda bugün de bizim için çok büyük anlamı olan Gazi Marşı’nı ortaya çıkardık.”

Uyan Berkinim

Son nesil Grup Yorum temsilcilerinden İbrahim Gökçek, sanat çok zor ve sancılı bir yol deyip Berkin Elvan için İdil Kültür Merkezi’nde yazdıkları şarkının acı öyküsünü anlatıyor: “Sanatçı acılar yaşanırken, o acıları bir daha olmasın diye tarihe emanet eder. Bir yıl boyunca, yakından tanıdığımız sevdiğimiz bir çocuğun uyanmasını umutla bekledik. Berkin, buraya gelirdi. Bizi severdi. Çekingen bir çocuktu. Saygı duyardı. Cenazesi Okmeydanı’ndan indiği sırada biz oturup onun için şarkı besteliyorduk. Gerçekten çok zordu.”