Türkiye’nin ihtiyacının başkanlık sistemi olduğunda ısrarcıydı. 7 Haziran 2015 seçimi yaklaşırken, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan halktan sistemi tek başına değiştirme yetkisi isteyerek “400 milletvekilini verin bu iş huzur içinde çözülsün” dedi. Meseleyi bir sistem oylamasına dönüştürdüyse de HDP’nin yüzde 10 barajını aşmasıyla, AKP tek başına hükümet kurabilecek çoğunluğa ulaşamadı. 2002’den beri devam eden iktidarlık sona erdiği […]

Türkiye’nin ihtiyacının başkanlık sistemi olduğunda ısrarcıydı. 7 Haziran 2015 seçimi yaklaşırken, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan halktan sistemi tek başına değiştirme yetkisi isteyerek “400 milletvekilini verin bu iş huzur içinde çözülsün” dedi.

Meseleyi bir sistem oylamasına dönüştürdüyse de HDP’nin yüzde 10 barajını aşmasıyla, AKP tek başına hükümet kurabilecek çoğunluğa ulaşamadı. 2002’den beri devam eden iktidarlık sona erdiği gibi, Erdoğan’ın sistemi değiştirme talebi de halk tarafından kabul görmedi. Baskıcı ve yasakçı yönetim tarzına karşı milyonlarca insanın isyanını anlatan Gezi’nin üzerinden geçen iki yılın sonunda, halk teksesliliği değil, ülkeyi yönetenlerin birbirini duymak ve anlamak zorunda kalacağı koalisyonu işaret etmişti. Ancak AKP’ye verilmeyen 400 milletvekili, Erdoğan’ın dediği gibi, ülkenin huzurunu da, umudunu da elinden aldı. Çünkü tarih, çöküş dönemine giren bir siyasi hareketin, her ne pahasına olursa olsun buna karşı çıkışının sonuçlarını yazmaya hazırlanıyordu.

***

Ahmet Davutoğlu’nun koalisyon görüşmelerine başladığı hafta -Temmuz 2015- Cumhurbaşkanı Erdoğan, çözüm sürecinin önemli adımlarından biri olan ‘Dolmabahçe mutabakatı’nı tanımadığını söyledi. Oysa -Şubat 2015- Dolmabahçe’de, AKP ve HDP milletvekillerinin birlikte açıkladığı mutabakat sonrasında Erdoğan silahların bırakılması çağrısının demokratik açılım süreci ile başlayan çok önemli bir beklenti olduğunu vurgulamıştı. Ancak seçime 3 ay kala grup toplantısında “Seni başkan yaptırmayacağız” diyerek tek adam rejimine karşı olduklarını açıklayan Selahattin Demirtaş, 7 Haziran’da barajı aşarak 80 milletvekili ile meclise girdiğinde, Erdoğan sürecin AKP lehine işlevsizleştiğini görecek ve iktidar için yeni bir pozisyon alması gerektiğine karar verecekti. AKP ve CHP arasında koalisyon görüşmeleri sürerken -20 Temmuz 2015- Kobane’ye oyuncak götürmek için Suruç’ta toplanan SGDF’li gençlerin arasına giren IŞİD’li canlı bomba 33 kişiyi öldürdü! Savcılık iddianameyi katliamın üzerinden 18 ay geçtikten sonra hazırlayabildi! 2 gün sonra Urfa Ceylanpınar’da aynı evde kalan iki polis enselerinden vurulmuş halde bulundu. Çözüm sürecinin sona erdirilerek çatışmaların başlamasına gerekçe gösterilen saldırıyla ilgili görülen dava, kesin ve inandırıcı delil bulunmadığı gerekçesiyle geçen ay beraatla sonuçlandı. Davutoğlu’nun iade ettiği hükümeti kurma görevini CHP’ye vermeyen Erdoğan 1 Kasım’da yeniden seçim kararı aldı. Türkiye o sonbaharı, hüznüne yakışan bir şekilde katliamlar, saldırılar ve sokağa çıkma yasaklarıyla geçirdi. 10 Ekim 2015’de, Türkiye tarihinin en kanlı terör saldırılarından biri Ankara barış mitinginde yaşandı. IŞİD’in bombalı saldırısı sonucu 104 insan öldü, yüzlercesi de yaralandı. Baskı ve sansür arttı. AKP böyle bir süreci ardında bırakarak 1 Kasım’da tek başına yeniden iktidar oldu.

***

Bugün AKP iktidarının sandıkta ilk kez yenildiği günün 4’üncü yılı. AKP o günden 31 Mart 2019’a kadar girdiği her seçimde yenilerek kazanmaya devam etti. Kendisi sandıktan çıktıysa da Türkiye her geçen gün daha fazla maddi-manevi yenilgiye uğradı. 7 Haziran 2015 seçimini ‘beğenmedim baştan’ diyerek yenileyen irade, üç büyük kentin ’hayır’ dediği 16 Nisan 2017 Referandumu’nda YSK’nin mühürsüz oyları geçerli saymasıyla yeniden sahne aldı. Erdoğan’ın cumhurbaşkanı seçildiği 24 Haziran 2018 seçimlerinde görev alan sandık kurulu üyeleri, 31 Mart 2019’da Ekrem İmamoğlu’nun kazandığı İstanbul seçimlerinin YSK eliyle iptal gerekçesi sayıldı.

23 Haziran’da İstanbul yeniden aynı üyelerle sandığa gidiyor ve diğerlerinde olduğu gibi taraflardan biri yine Erdoğan. Bu bizzat kendisinin talebi ve arzuladığı tek adam rejiminin bir sonucu. Diyeceği tükenen iktidarın dün kaybettiği bir seçimi bugün kazanması için sebep yok. Sürece direnmenin her zaman kırıcı, yakıcı etkisi oldu, oluyor. İktidarın bundan sonraki her yenilgisi bir öncekinden daha çıplak, daha kati ve daha sert olacak.