Google Play Store
App Store
Attila Aşut

Attila Aşut

yazievi@yahoo.com

Okurumuz Ali Eroğul, gazetemizin bilgisunar sayfasında gördüğü bir sözcük yanlışına dikkatimizi çekiyor:

Attila Bey merhaba,

Bugünkü (20 Ekim 2021) Kemal Kılıçdaroğlu-Meral Akşener görüşmesinden sonra internete düşen ‘Tedbir-i kıyafet’ haberine ne diyeceğimi bilemedim. ‘Tebdil’ ile ‘tedbir’ karışmış olmalı. Hem de BirGün’de! Sevgiler…”

Okurumuzun verdiği bağlantı adresine girerek birgun.net’teki “Kılıçdaroğlu ve Akşener görüştü: Dış müdahaleye kapı açacak bir yönetimi kabul etmeyiz” başlıklı haberi yeniden okudum. İşin ilginç yanı, orada geçen Osmanlıca tamlama, “tedbir-i kıyafet” değil “tedbil-i kıyafet” idi! Haberde bu ifadenin geçtiği bölümü, yazım ve noktalama yanlışlarına dokunmadan, olduğu gibi aktarıyorum:

“Kılıçdaroğlu: Ekonominin durumu bilmek için tedbil-i kıyafetle gezmeye gerek var mı? gazete okumuyorlar mı gerçeği görmüyorlar mı? Sadece havuz medyasının yayınlarını mı izliyorlar. Gerçeği nasıl görmüyorlar. Tedbil-i kıyafet gezmek nedir kaçıncı yüzyılda yaşıyor bunlar.”

Evet, hem de Kılıçdaroğlu’nun ağzından kötü yazılmış bu haberin iki yerinde, okurumuzun aktarımından biraz farklı olarak “tedbil-i kıyafet” sözü geçiyordu. Ferit Devellioğlu’nun Osmanlıca-Türkçe Ansiklopedik Lûgat’inde bile yer almadığına göre, Osmanlıcada “tedbil” diye bir sözcük yoktur. Zaten tümcenin gelişinden de sözkonusu tamlamanın “kılık değiştirme” anlamındaki “tebdil-i kıyafet” olduğu açıkça anlaşılıyor.

Yanlışın kaynağını bulmak için bu haberin başka gazetelerde ve sitelerde nasıl yer aldığını da araştırdım. “Tebdil-i kıyafet” diye yazanlar da vardı, -okurumuzun belirttiği gibi- “tedbir-i kıyafet” diyenler de!

Çok sayıda yayın organının aynı anda böyle zincirleme bir yanlışa yol açmasının nedeni ise haberin ajans kaynaklı olması idi. Elbette yanlışın ajans haberinden kaynaklanması, editörlerin sorumluluğunu ortadan kaldırmaz. “Ne olacak canım, alt tarafı bir harf yanlışı!” deyip geçemeyiz. Bir harf yanlışının sonuçları bazen çok ağır olabilir. Geçmişte Aziz Nesin’in, “Gözümüzü budaktan sakınmayız” tümcesinin başına gelenleri bir anımsayın!

***

NASIL “TEŞRİF” EDİLİR?

Musa Artar adlı okurumuz da “teşrif etmek” sözünün kullanımına ilişkin bir soru yöneltmiş:

Attila Ağabey merhaba.

Hem sosyal medyadaki hem de BirGün’deki yazılarınızı ilgiyle okuyor, bu yazılardan birçok şey öğreniyorum. Bu nedenle ‘teşrif etmek’ eyleminin kullanımıyla ilgili ikircimli durumdan kurtulmayı umarak size yazmaya karar verdim. Birini mi (bir yeri mi) teşrif ederiz, birine mi (bir yere mi) teşrif ederiz?

Bilgisine, birikimine güvendiğim birçok insandan birbirini tutmayan yanıtlar aldığım için ben hâlâ doğrusunu öğrenebilmiş değilim. Sizin bu konudaki yanıtınızı önemsiyorum. Çok teşekkür ediyor, sağlık ve esenlik diliyorum.”

“Teşrif”, Arapça “şeref” sözcüğünden türemiştir. “Şereflendirme, onurlandırma” demektir. Saygın bir kişinin bir yere geldiğini anlatmak için söylenir. Eylemin doğru kullanım biçimi, sözcüğün “-e” hali değil, “-i” halidir. Sözgelimi, “Müdür Bey, evimizi teşrif ettiler” denir. Çoğu zaman yanlış biçimde “Evimize teşrif ettiler” diye söyleniyor. Bir kişinin “kürsüye teşrifleri”nin istenmesi de yanlıştır. “Kürsüyü teşrifleri” denmesi gerekir.

Osmanlıca meraklısı kimi kişilerin yanlış kullandığı sözcüklerden biri de “müteakiben”dir. Dilbilgisi açısından belirteç (zarf) olan bu sözcük, “sonra, ardından, ardı sıra” demektir. “Teşrif” örneğinde olduğu gibi, burada da sözcüğün “-i” hali kullanılarak, sözgelimi "Cenaze, öğle namazını müteakip kaldırılacak” denir. Cenazenin “öğle namazına müteakip” kaldırılacağını söylemek yanlıştır.

***

FİKR-İ TAKİP

Yine Osmanlıca bir tamlama olan “fikr-i takip” sözü, gazetecilik mesleğinin temel ilkelerinden biridir. Yapılan bir haberi orada bırakmama, olayın arkasını kovalama, sonrasındaki gelişmeleri izleyip tüm boyutlarıyla okura aktarma ısrarını anlatan bir kalıp sözdür. Bu sözün özellikle genç kuşak gazetecilerin dilinde “fikrî takip” ya da “fikri-i takip” biçimine dönüştüğünü görüyoruz. Bir okurumuz, “Halk TV’de Can Coşkun, Burak Tatari, Mehmet Bal ve başkaları da ‘fikriii’ diye uzatarak seslendiriyorlar bu sözcüğü” diye yazmış…

Benzer bir yanlış da “resm-i geçit” sözcüğünün kullanımı sırasında yapılıyor. Bu sözcüğü haber sunucuları genellikle “resmî geçit” diye okuyorlar. Oysa buradaki “resm” sözcüğü “tören” anlamındadır. “Resm-i geçit”in Türkçe karşılığı “geçit töreni”dir.

Osmanlıca lügat parçalayacağız diye kendimizi gülünç duruma düşürmeye gerek yok! Bütün bu eski kalıpların yerine Türkçe karşılıklarını kullanarak yanlış yapmaktan kurtulabiliriz.