“Toplumlar bazen hep birlikte intihar eder” diye yazmıştım bir zaman. Elbet insanların ortadan kalkmasından, bir tür kıyımdan söz ediyor değilim. Doğrusu; öyle dönemler olur ki, “toplum soluk alıyor mu, düşünüyor mu, önünü görüp irade koyabiliyor mu?” şöyle bir bakmak yeter, hemen hastalık tanısını korsunuz. Bazen de hasta iyileşmek istemez… Bizim memleketin hali budur. Hasta iyileşmek istemiyor…

Neden hastayız?

Çok uzun zamana dayanan piyasacılık, gericilik/yobazlık, çıkarcılık virüsü bulaşmış halde topluma. Kabaca ‘köy enstitüleri’ kapandığından beri bu ricat sürüyor diyebiliriz. Bilimden kopuk, sanata/edebiyata asla gereksinim duymayan, tohumuna/toprağına/suyuna sahip çıkmayan, geleceksiz insanların sanal zenginleşmesiyle uyuşmuş bir toplumdan söz ediyoruz. Koyu milliyetçi bir dil, hamaset üzerine kurulu dindar söylemle iç içe geçince ortaya bugünün manzarası seriliyor. Hastalığın nedeni bu…

Akfaşizm karşısında zor olsa bile bir denge kurduğunu sanan kimseler, kısa zamanda yanıldıklarını gördü. Görece soluk aldı toplum, doğrudur bu. Lakin kimin muhalefet ettiği, nasıl bir dil kullanıldığı, itirazın ne olduğu yönünde düşünmezseniz hayal görürsünüz. Sonra kıç üstü oturur, yeniden düşünmeniz gerekir. Meclis Başkanı seçimi şahane bir süreç oldu. Yerli yerine oturdu her şey.

MHP kendinden bekleneni yaptı ve akfaşizmle kol kola girdi. Soru şu; bu davranışın dışında bir tutum bekleyen aklı başında kimse var mıydı? Bugüne değin akfaşizmin oluşması için hemen her aşamada kol kola durmadı mı MHP? Yadırgayacağımıza, neden MHP ile ortak bir dünya düşümüz var sandık, onu sorgulamalıyız. Üstelik MHP bize güzel bir soru yöneltiyor, diyor ki; “Ekmeleddin İhsanoğlu’na oy vermeyen CHP suçlu değil de biz mi suçluyuz? Daha dün ortak cumhurbaşkanı adayımız değil miydi İhsanoğlu?”

Soru yerindedir, yanıt vermesi gerekenler arazi…

Ekmeleddin İhsanoğlu AKP’ye neredeyse hiç itirazı olmayan biri. Ama laiklik kaygısı olan cumhuriyetçilerin, sosyalistlerin, sosyal demokratların ciddi itirazı vardı bu adaya. CHP Baykal için de ‘tıpış tıpış’ dedi, olmadı. Her fırsatta gazetecilere poz vermek, kendinden söz ettirmek için fırsat arayan Baykal yeniden ve ağır bir yenilgi aldı/aldırdı. AKP adayından söz etmeye bile gerek yok. Ancak HDP meselesine girelim…

Seçimden önce kullandığı dil/söylemle özgürlükçü, sol olduğu varsayılan HDP ilk devrimi(!) Dengir Mir Mehmet Fırat’ı Meclis başkan adayı yaparak gerçekleştirdi. Fırat bilindiği üzere AKP’nin iki numaralı adamıydı uzun yıllar. Yani akfaşizmin mimarlarından. Nedense sosyal medyada büyük şaşkınlık yarattı bu tercih. Neden? Hiç anlamadım bunu işte. Hüda Kaya, Dengir Mir, Altan Tan ve Erdoğan’a gönüllü/koşa koşa giden Celal Doğan gizlice mi girdi Meclis’e? (Celal Bey’in HDP’den önceki partisi Demokrat Parti’dir, sanıldığı gibi CHP değildir. O dönem genel başkanı Cindoruk’tur. Bunu da anımsatayım.)

Demek ki esasen ortada bir seçim yoktu. Yani AKP sadece kendiyle yarıştı. Şöyle anımsayalım.

Baykal; Erdoğan’a Meclis yolunu açtı. Gizli kapaklı görüşmeler yaptı. Kasetin hesabını sormadı. Daha seçim bitmeden neredeyse elini rahatlattı Erdoğan’ın. Kılıçdaroğlu istemediği halde Meclis başkan adaylığını dayattı ve kaybetti. Erdoğan’ın koalisyon ortağıdır.

İhsanoğlu; AKP döneminde İslam coğrafyasına pazarlandı. Her yerde Erdoğan hayranlığını dile getirdi. Cumhurbaşkanlığı adaylığı hafif sıkletti, pek varlık gösteremedi. Şöhretini AKP döneminde elde etti. Erdoğan’ın koalisyon ortağıdır.

Dengir Mir Mehmet Fırat; AKP kurucusu ve ikinci adamıdır. Uzun yıllar her icraatında Erdoğan’ın yanında olmuştur. Eski merkez sağ siyasetinden gelmedir. Kumpas davalar sürecinde hep öndeydi. Referandum sürecinden doğal olarak ‘evet’ demiştir. Eee… Erdoğan’ın koalisyon ortağıdır.
RTE saraydan aday önerisinde bulunsa, ancak bu kadar olurdu. O halde denklemi yeniden kurmak, meselelere başka bir gözle bakmak gerekmez mi? Dört düzen partisi arasında sıkıştık hepimiz. CHP “Memleketi hükümetsiz bırakmayız” diyerek, çaktırmadan yanaşıyor AKP’ye. MHP zaten yavru AKP! HDP son hamlesiyle AKP’den hiç kopmadığını belgeledi.

Hakikat ortada işte, açık biçimde önümüzde duruyor. Ne ‘Gezi Dirilişi’ etkilemiş siyaseti, ne akfaşizm yara almış. Koalisyon ortakları güçlü! Gericilik/yobazlık, liberal sefalet, piyasa iktisadı hepimizi zehirlemiş. Rant tutkusu, iktidar morfini uyuşturmuş herkesi…

‘AKP ile koalisyon yapacaklara anımsatma 3’ adlı bir yazı yazacaktım, vazgeçtim. Koalisyon çoktan, köklü biçimde kurulmuş, benimki boşa konuşma/gevezelik.