Çok fazla rüya görmüyorum, beni bilen bilir, yıllardır çok ender rüya görürüm. Ayda iki kere en fazla, ama gördüğüm zaman da hiçbir şeyini unutmam, hemen uyanır, ses kayıt cihazına gördüğüm rüyayı anlatırım. Yazmak zor oluyor. Bir de gece yazdığınızda sabah hiçbir şeye benzemeyen ‘Ebicik ve güberr selamlaşması’ gibi kavramsal notlarla karşılaşabiliyorsunuz. O yüzden yıllardır kendimi eğittim, hatta bazen gördüğüm rüyayı anlatırken yine uyuyakalır, o sırada da rüyamı anlatmaya devam edebilirim. İşte o gecelerden birinin sabahında ses kayıt cihazının 17 dakikasını neyle doldurdum diye bir baktım. Ne göreyim, rüyamda İsviçre gibi bi ülkede ‘Tanış Mitingi’ diye bir ortama gitmiş ve inanılmaz kalabalığa bir konuşma yapıyordum. İşte o konuşmanın tam metni...

İsviçre, vatanım İsviçre, canım İsviçre, cicim İsviçre, sevdam İsviçre. Biliyorsunuz İsviçre’ye İsviçre Akbil’ini ben getirdim. Betonu benden önce getirmişler zaten. Güleni şöyle dursun, ağlayanı bahtiyar İsviçre. Ağlayan bile mutlu lan aslan İsviçre! Bugün burada milyonlarca nefesiyle teröre karşı tek ses olarak bir araya gelen İsviçre. Afffirim olm size ya! Helal olsun. Sizleri tüm kalbimle selamlıyorum ama çok da içten selamlamıyorum, sonuçta ben hepinizin kralıyım, siz ise tebaa... 72 milyon vatandaşımızı selamlıyorum, gerekirse 300 milyon vatandaşımı selamlarım. 2273’de inşallah bunu da göreceğiz. Yeter ki siz üreyin. En az üç kere üreyin...

İstiklalimiz ve istikbalimiz uğruna az önce de bir insanın hayatını kaybetmesi çok güzel ve mutlu edici bir şeymişçesine söylendi. Buradan şehitlerimizin yakınlarına ne de güzel oldu. İsviçre’ye Kurban Bayramı gelmeden kurban hissini yaşadınız. Aferim lan size diyorum... Ananızı da alın gidin, aferimlerinizi Eczane’den alın.

Ben var ya size inanıyorum ki bu birliğinizi bozmayacaksınız. Yani şimdi sizi burada topladık ya, aynı öyle sandıkta da toplamak istiyorum. Çünkü sandık önemli. En önemli şey. Siz mesela olmayın, böyle şu bölüm olmasın, ama sandık olsun, sandığı tercih ederim. Ya ben bu sandığı çok seviyorum ya! Her seçimde yapışıyorum. Ama siz de beni seviyorsunuz, oylarınızla geleceğinizi benimkiler gibi işinin en ehli ellere verdiniz. Artık size el de gerekmez, onları da en kısa zamanda bir iş kazasında alırız umarım. Sonuçta işin fıtratı böyle bi şey. Bugün elini veren, yarın canını verir... Ya bak olm üzülmeyin lan, çok iyi bir amaç için ellerini vermiş olacaksın. Öyle düşün. Hem telefonlar da gelişti, artık konuşarak da eş dost ararsın. Saçların zaten radyasyondan dökülür bir süre sonra. Yani saç maç tarama derdin de yok. Nükleeri de biz getireceğiz. Doymak yok, nükleere devam. Ve bak buraya yazıyorum, bu yolda kararlı bir şekilde inşallah geleceğe yürüyeceğiz. Teröre karşı tepkisini elinde bayrağıyla, çakmak çakmak gözleriyle, gümbür gümbür atan yüreğiyle dudaklarından eksik etmediği duasıyla ve en önemlisi aklıyla, metanetiyle ortaya koyan tüm vatandaşlarıma buradan şükranlarımı iletiyorum. Ay lav yu ya! Ya ben yabancı dil bilmiyorum ama sizin yüzünüzden öğrendim iki kelime. Siz de beni aylavyu mu? Duyamıyoruuuuum.... Hah şöyle. Gelin bakıyım yamacıma. Sevişelim... İsviçreliyiz olm biz. Seviştik mi tam sevişiriz. Bilen bilir!

Bakın bizim ebedi vatanımızı son devletimizi, bin yıllık kardeşliğimizi kimi zaman tüm fesat odaklarına rağmen o etnik fitneyle mezhep fitnesiyle sapkın akımlarla bölmek isteyenlere en güzel cevabı işte burada İsviçre Sincapkapı’da bugün sizler veriyorsunuz. Cevap ne? Bayraklarımızı sallayarak sapkınlığı yok etmek. Sallayın bakayım. Hah aferim. Bana da verin bi bayrak, biraz da ben sallayayım! Güzel bir bayrakmış ya!

İşte böyle güzel bir günde hani size vesile oldu buraya geldiniz İsviçre olarak terörü hep birlikte lanetledik. Tek yürek, tek fikir olduk, şimdi sizden bi şey rica edeceğim. Bizim İsveç çocuklar, bak adını da vermiyorum, bizim çocuklar. Yani Björn, Olaf ve diğerleri... Hepimiz birilerinin çocuğuyuz, birbirimizin kardeşiyiz bi noktada. O yüzden bizim kardeşler biraz darda kalmışlar. Onlara bi 1000 vekil atsanıza bi şey deneyecekler. Kule yapıcaz size vekilden kuleeeeee.

Aziz ve değerli İsviçre, işte sizlerin yaşadığı böyle büyük ve harika bir devleti yönetmek böyle bi şey, anlayamazsınız, hele o arkada bıraktığı köpüğü yok mu...