Belediye diye diye
Seçimden sonra belediyeler teker teker yeni yönetimlerine geçerken, her noktadan ayrı bir borç, yolsuzluk, gereksiz harcama ve duşakabin fışkırıyor. Belediyelerin toprağını sıksan masrafmış da bilememişiz. Lüks makam odalarının içinde başka odalar, binanın içinde parmak iziyle girilebilen şark odası gibi sohbet odaları, aklınıza gelecek ve gelemeyecek binbir türlü masraf, maaşlar dolusu zevkten uzak dekorasyon detayı…
Haliyle milletçe dolandırılmanın her boyutuna alıştığımız için, her geçen gün başka bir dolandırılma yöntemi ile karşı karşıya gelmemize rağmen, adeta kuantum fiziğinin gizemli bilinmezleri gibi yeni bir dolandırılma tekniğiyle göz göze geliyoruz. Belediyelerin de maaşallahı varmış, fantastik kuntastik ne kadar vakıf, cemaat varsa besledikçe beslemişler. Memleket zaten cemaatlerin ve tarikatların yeniden şahlandığı bir petri tabağına dönüştü. Deneysel olsun diye besledikçe besledikleri cemaat tarafından tokatlanmaya çalışan ve sonrasında “Kandırılmışız kanki” açıklamasıyla halkından özür dileyen muazzam bir iktidarla sınanıyoruz yıllardır. Zaten çok değişik bir teknikle memleket yönetmeye çalıştıkları için akılcılık yerine “Kanki bi saniye bir şey deniyorum” tekniğiyle, gün geldi şıp şıp gözlü damattin, gün geldi lazer gözlü Nebottin, birbirinden ilginç karakterlerle şu anda geldiğimiz nokta noktasında bir dolar etti mi 32,5 Türk parası?
∗∗∗
Bizim bizden başka dostumuz yok, hatta biz bile bize dost değiliz. Bu satırları yazdığım 23 Nisan’ı yıllarca kutlamamak için “Kutlu Doğum Haftası” adı altında yere göğe sığdıramadıkları cemaat liderlerinin doğum gününe selam söyleyen nazlı yarlar, şimdilerde sessize almış kendilerini. Aslında bu ekip zaten nerede canlı varsa orada. Eskiden biraz daha idealist gibilermiş. Sonrasında para ve güç geldikçe, eğitimsiz ve vizyonsuz kafaların zaten nereye evrilebileceğini tahmin etmek çok da zor değil. Maksimum vizyon Mercedes S serisi ya da koltuktan ısıtmalı Maybach… Zaten koltuğa vücudun değdiği nokta çok önemli, aman soğumasın, hep sıcak kalsın…
Bugün 23 Nisan, mesela ülkenin meclisinin kurulduğu acayip önemli bir milli gün. Hadi bakalım tahmin edelim kimler yine meclise gelmedi. Aman şaşırmayın, cemaat lideri cenazesinde kendilerini görürseniz şaşırmayın. Çünkü bu işler böyle yürüyor. Yani yürüyor derken, geriye doğru yürüyor, yani geriliyoruz hem de geriliyoruz. Millet gergin.
∗∗∗
Gergin ve yaşlılardan bir türlü kurtulamıyoruz. Normalde evde dedeliğinin doktorasını yapması gereken amcalar hala memleket halleri hakkında hönküre hönküre bağırıyor, gerildikçe geriliyor yaşlı yaşlı adamlar. Amcacım, hadi artık kenara çekil de yolumuza bakalım. Yürüyen merdivende solda elinde valizle duran yaşlı amca gibi geleceğimizin önüne set kurmuşlar, bir türlü ilerletmiyorlar. Laf etsen, o da olmaz. Ben metroda, metrobüste görürsem, yer veririm. En azından benim yerime çöksün de başkasına laf etmesin.
Ülkenin en güzel bayramlarından birini ısrarla geleceğe dair umutları soldurmadan, sarartmadan yaşamak lazım. Dedelerin devri geçti ama hala çocuklar büyüyemedi. Çocukların yeterli beslenemediği, güdük kaldığı, dedelerin ise semirdikçe semirip, herkesin malına mülküne göz dikmesi bir yana bir belediyeyi sevmekle başlayacak belki her şey.
Ya bir de hep aklımda neresi var. Ülkenin en büyük belediye binasının içinde neler var, onu çok merak ediyorum. Bir gün gelecek onu da gezebilecek miyiz? Nasıl malzemeler kullanılmış, ne kadar masraf yapılmış. O binayı çok merak ediyorum. Neyse ya, benimki de lafın çoğu.