Bu seçimlerde adamlık azalarak da olsa bitmeye başladı. İlk kez 11 kadın belediye başkanımız var. Adam olmasından iyidir. Çanakkale Kalkım beldesinde, koltukta 22 yaşındaki bağımsız aday Zeynep Çelik gibi bir genç var mesela artık. Adamlığın azalması iyidir. Bu zaman kadar adam gibi adamlardan ne gördük?

Şey gördük mesela, vatandaşına parmak sallayan, vatandaşını “Bize oy vermezseniz, sizin işler zorlaşır” diye tehdit eden adamlar gördük. Halkının yarısına düşman adamlar gördük. Anayasayı tanımayan adamlar gördük. Tarikatlara ve ne olduğu belirsiz gerici kafaların ayaklarına giden, onlarla her türlü ortama giren, iki oy fazla almak için ne istenirse veren, sonra da aldatılan adamlar gördük. Allah affetsin zaten. Adamsan adamsın.

Adamlığı bırakalım. Aslında fakirlik ve açlık kazandı. Halkın neredeyse tabanının tümüne yayılmış, sürdürülebilir fakirlik ve açlık kendisine bir yol bulup bu işin içinden çıkmak istedi. Vatandaşın karnı acıkınca kafası na da kan gitmeye, durumu sorgulamaya başladı. Evrim teorisi, hayatta kalmak için bazen kendini, yaptıklarını ve seçimlerini sorgulamak gerekiyor. Açlık bir noktada karından gelen seslerle toplumu uyandırdı.

∗∗∗

Bir yandan da herkes her şeyin farkında. Kısa sürede edinilen servetler, tuhaf tuhaf arabalar, yatlar, saatler, çakarlı spor arabaları, balya balya paralar, onlarla bunlarla fotoğraf çektirmeden işlerin “yoluna” girmemesi… Vatandaş sıkılmış limon gibi erimiş ve bitmişken, kendisini yönetsin diye seçtikleri isimlerin ve o isimlere yakın olanların günden güne daha da semirmeleri, yedikçe yemeleri, şiştikçe daha çok yemeleri ve en sonunda herkesin masasına ortak olup, bununla da yetinmeyip evdeki dolapları kurutmalarına tanık olduk hep birlikte. Zengin adamların, zengin çocukları…

Sadece dolaplar, cepler, cüzdanlar kurumadı. Ülkeyi yönetsin diye anahtarı teslim ettiğimiz şahısların her gün memleketin başka bir parçasını ona buna, Katarlı’ya, Kanadalı’ya, Fransız’a, o da olmazsa, eşine dostuna sattığını, pazarladığını gördük…

Dünyanın her yerinde el üzerinde tutulan, tabiat harikası zeytin ağaçlarımızın köklerinden söküldüğünü, ormanların talan edildiğini, dağlarına siyanür döküp eritildiğine tanıklık etti.

∗∗∗

Keşke sadece tahribat burada kalsaydı.Tabii ki kalamazdı, çünkü açgözlülük bunu gerektirir. Bir gecede on binlerce insanın hayatına malolan deprem felaketinden sonra birkaç gün kılını kıpırdatmayan yetkisiz yetkililer gördük. Utanmadan, sıkılmadan, sırıta sırıta depremzedelerin üzerine çay atıldığını gördük. Ölmeyen, hayatta kalan şanslı vatandaşı, köylüsü de evlerini, topraklarını korumak isterken çok güzel muamelelerle karşılaştı bu ülkede. Onca yıllık semirmiş ve şişmiş otoritenin gerçeklikten halay çekerek uzaklaşmasına tanık olduk. Bilgisizliklerle, “ben yaparım olur” gibi cahil motivasyonlarıyla, tarımdan, ekonomiye oradan da adalete ülkedeki her şeyin çürümesine tanık olduk. Her seferinden “Bu kadar olmaz” demekten sıkıldık. Tüm dolandırıcılar tarafından dolandırıldık, tüm hırsızlar tarafından soyulduk. Soyula soyula sonunda soğanın cücüğü, biraz tuz ve ortadan kırılmış bir somun ekmekle masada bulduk kendimizi.

Tabii bundan sonra ne olacak? Bir beldeyi sevmekle başlayacak belki her şey gibi romans yapmayacağım. Adminin seçim sonrası konuşmasını izledik. Ne kadar demokrat, ne kadar ılımlı, ne kadar kibar bir lidermiş. Ben ikna oldum. Ama Türkiye’de lafa değil icraata bakılır. Herkese güzel güneşli, gerektiğinde de yağmurlu, karlı, bulutlu ve sağanak yağışlı günler dilerim.