Memlekete barış gelecekse, kim karşı durabilir buna?

Memlekete barış gelecekse, kim karşı durabilir buna? İnanmak ister yüreğim; ölen çocukların hatırası var, başucumuzda duran annelerin acılı gözyaşları hâlâ akıyor kanlı biçimde. Siyaset güncel ve giderek daha karanlık bir dille salvolar yaparak oyalıyor hepimizi. Elbette umudun düşmanlarını yenilgiye uğratmak için bitmez tükenmez bir kavga sürüyor…

Pazar günü kadınlar isyan edecek. Haklarıdır. Ben de isyan ediyorum ama onların sesine ses olmak için geri yı bilmek gerek. “Dünya Emekçi Kadınlar Günü”dür 8 Mart adı. Barışmak için çok cephe var ve çok mücadele gerek.

Leman Sam aradı geçen gün. Bir öyküyü, içli ve kederli bir öyküyü anlattı. Yüreğim dağlandı. “Yaz” dedim, olduğu gibi yayınlayalım. Memleketimin barış isteyen, vicdanlı insanları haykıralım.
Barışmak ne zor…
İnsanlar kadar hayvanlar da acı çekiyor memleketimde...

“Birkaç yıl önce Hemşin Yaylası’nda annesi avcılar tarafından öldürülmüş bir bebek ayıyı, sevgili dostum Cemal Gülas alıp, kucağında çocuk gibi büyütmüştü. Adını Gürcü dilinde ayı anlamına gelen Datvi koymuştu. Bir gün işgüzar birileri Datvi’yi o güzelim coğrafyadan ve ailesinden ayırıp, Çingenelerin elinden kurtarılmış, travmalı ayıların toplandığı, elektrikli tellerle çevrili bir merkeze götürdüler. Bu hazin ayrılığı ne zaman konuşsak Gülaş’ın gözleri yaş dolar, bense hâlâ ağlarım. Datvi’nin akibetini bilmiyoruz. Bugünlerde yeniden bir çileli ayı öyküsü gündeme geldi. Bu seferki yaşlı bir dişi ayı… Öyküsü film senaryolarını aratmayan cinsten! Hakkari-Yüksekova’da 1990 İlkbaharında bir mağarada yaşayan anne ayı ile yavrusunun yaşamı; içeriye atılan bomba ile cehenneme döndü. Anne ve bir yavrusu can verdi. Onların altında kalan iki aylık yavru, hayatta kaldı. Yıllar önce Ayı adlı bir belgesel film izlemiştim gözyaşlarıyla, bu bebeğin öyküsü daha dokunaklı.

Minik kız mağaradan çıkıp şaşkın şaşkın dolaşırken, bir asker tarafından bulunup garnizona getirilir. Asker, bebek ayının adını Meyvan koyar, Kürtçe öksüz kız demekmiş. Terhisine altı gün kalmış olan asker, bebeği Ankara’ya götürme kararı verir. Ancak bu arada annesine bir mektup yazar, mektupta eğer kendisine bir şey olursa Meyvan’a sahip çıkmasını ister güzel yürekli Anadolu çocuğu. Meyvan için bir kutu hazırlar ve bineceği otobüsün bagajına koyar. Ne yazık ki hain bir pusuda hepsi şehit olur, ertesi gün bagajda korkudan titreyen Meyvan’ı bulurlar. Askerin cebinden çıkan mektubu okuyanlar, Meyvan’ı şehit annesine teslim ederler. Adı hakaret ve küfür niyetine kullanılan bu hayvanla ne yapacağını bilemeyen kadın, yine de oğlunun emaneti bebeğe bakmaya başlar. Her gün Meyvan’a sarılıp gözyaşı döker kadın. Bir gün gecekondunun bahçesinden çalarlar ponpon kulaklı bebek ayıyı. Kızgın bidon kapaklarında dans ettirirler. İki ay sonra gördüklerine çok üzülen bir hayvansever HAYKOD adlı derneği arayıp Meyvan’ın yerini bildirir. Barınağın ikinci başkanı Gamze Erkök Batıkent’e gittiğinde minik ayıyı kızgın sacda zıplamaya çalışırken görür hemen alıp barınağa getirir. Acılar çekmiş ve çok korkmuş olan bu iki aylık bebek ayı günlerce Gamze Hanım’ın parmağını emerek uyudu, uyudu, uyudu...

300 metrekarelik havuzu ve salıncağı olan bahçede büyüdü Meyvan. Yıllar geçti aradan Meyvan yaşlandı şimdi kış uykusunda ama Haytap adlı başka bir dernek, ayının yaşam alanını ve durumunu Bakanlığa çarpıtarak ilettiği için, Meyvan’ın anestezi altında, Datvi’nin götürüldüğü merkeze alınması için Bakanlıkça karar alındı. Meyvan hiç doğada yaşamadığı için öbür ayılar tarafından parçalanabilir. Yaşlı olduğu için anestezi alamaz. Aynı zamanda kanser olan çileli ayının son günlerini, onu şefkatle büyüten insanlarla geçirmesine engel olan nasıl bir yasadır? Yasalar candan daha mı değerlidir? Zaten hep zulüm gören bu hayvanlardan hiç değilse birinin onu seven ellerde son günlerini geçirme şansı verilse ne çıkar? Şimdi çilekeş Meyvan için ayağa kalkma zamanı, yakınlarda mısınız vicdanlı insanlar, haydi.”