Google Play Store
App Store

Anayasa Mahkemesi’nin verdiği hak ihlali kararıyla tahliye edilmesi istenen Şahin Alpay ve Mehmet Altan’ın serbest bırakılmamaları konusunda bir “üst irade” havası doğdu.

Hükümet Sözcüsü olan eski Adalet Bakanı Bekir Bozdağ AYM kararını beğenmediğini açıkça ortaya koydu.

Şahin Alpay ve Mehmet Altan kararlarının Anayasa Mahkemesi’nin Can Dündar kararının kötü ve yanlış bir tekrarından ibaret olduğunu savunan Bozdağ, “Bireysel başvuruları inceleyip karara bağlarken Anayasa Mahkemesi, ilk derece mahkemesi veya istinaf mahkemesi ya da temyiz mahkemesi veyahut da süper temyiz mahkemesi gibi davranamaz ve bu mahkemeler gibi karar veremez” dedi.

Böylece bağımsız yargının ne kadar bağımsız olabileceği konusunda akıllardaki soruların da cevabını vermiş oldu.

AKP 2002’den bu yana iktidarda bulunuyor. Devletin bütün tepe noktalarını kendilerine göre yeniden düzenlediler. Ne yaparlarsa yapsınlar, bu değişiklikleri bir türlü beğenmiyorlar!

Çünkü her dönemde beklentileri değişiyor. Özellikle de hukuk alanında istiyorlar ki, her şey kendilerinin beklentileri doğrultusunda gelişsin, uygulansın, hiçbir şekilde kırmızı çizgilerin dışına çıkılmasın.

Ancak minik bir sorun var: Kırmızı çizgiler, sürekli olarak değişiyor. “Oynak kırmızı çizgiler” söz konusu olabiliyor.

Son AYM kararı karşısında Hükümet Sözcüsü olarak sıcağı sıcağına yaptığı açıklamalar, bir başka kararnameye ihtiyaç olduğunu gösterdi.

“Yüksek Yargının verdiği kararlar OHAL dönemi içinde ve sadece OHAL süresinde birkaç defaya mahsus olmak üzere, Bakanlar Kurulu ve Milli Güvenlik Kurulu onayından sonra, Cumhurbaşkanlığının oluru ile uygulanabilir!”

Böylece yargının mertebesi birkaç kademe yükseltilerek yerli ve milli özelliğine kavuşturulması hususunda demokratik bir aşama daha geride bırakılmış olur.

Bu uygulamanın futbol dünyasında da bir karşılığı olabilir. Mesela, kaleciyi, kale çizgisini geçip filelerle buluşmuş her top gol olarak sayılmayabilir. İmzalanmış toplu sözleşmelerin yenilenmesinin önü açılır. Havaalanı pistine tekerlek koyup yolcularını indirmiş bir uçağın havada daireler çizerek bekletilmesi mümkün hale gelir.

Hayatımız yeniden renklenir, demokrasimiz bir basamak daha yükselir. Bunun için yeni KHK gerektiğini görebiliyoruz. Eğer bu yapılabilirse Avrupa Birliği’nin sıklıkla yaptığı hukuki düzenlemeler ve belirlediği kriterlere bir katkı da biz yapmış oluruz:

Bekir Bozdağ kriterleri!

***

Aziz Nesin’in bombası

1970’lerin ikinci yarısında ABD yeni bir bomba üretmişti. Zehirli gazlardan oluşan Nötron Bombasının, yıkım etkisi yoktu, ama zehirleme yeteneği çok yüksekti.

Dünya barış güçleri ayağa kalkmıştı:

-Nötron bombasına hayır!

Aziz Nesin Milliyet Sanat dergisinde “Nötron Bombası İnsanlığı Kurtaracaktır” başlıklı bir yazı yazdı.

Aziz ağabey özetle, şöyle diyordu:

“Mimari özellikleri olan yapılar yıllarca çalışarak üretiliyor. Eski çağlardan beri bir birikim oluşturuyor. Güzel sütunları, taç kapıları, heykelleri, dantel gibi işlenmiş süslü yüzeyleri oluyor. Nötron Bombası bunları yıkmayacak. Güzel binaların, süslü sarayların açık pencerelerinden süzülüp geçecek ve sadece insanları öldürecek.

Binlerce yıllık o binalar, saraylar, fabrikalar, köprüler, otoyollar, tren garları, bulvarlar olduğu gibi kalacak. İnsanların emeklerine saygı gösterilecek. Sadece onlar yani insanlar ölecekler.

Bina yapmak zordur. Ama insan yapmak ise öyle değildir. Bu alanda deneyimi olanların bileceği üzere hem çok kolay, hem de zevkli bir iştir.

Bunun için Nötron bombası insanlığı kurtaracaktır!”

Milliyet Sanat yayımlanınca kıyamet koptu. Herkes Aziz Nesin’e yüklendi. Aziz ağabey bir hafta sustu. Sonra açıkladı:

-Ben o yazıyı Sovyetler Birliği’nde 15 milyon tirajlı bir dergiye yazdım. Yazı çok beğenildi. İlke olarak yurt dışında yayımlanan bir yazımı mutlaka yurtta da yayınlarım.

Yazı bir kez daha dikkatlice okununca görüldü ki, ağır bir savaş karşıtı metin karşımızda duruyor.