Coşkun Aral'ın jüri üyesi olarak imzasını attığı kararda ya da İz TV'nin yayın politikasında tutarsızlık yok mudur?....

Anımsayacaksınız, 19-28 Ekim tarihlerinde düzenlenen 44. Altın Portakal Film Festivali'nin Ulusal Belgesel Film Yarışması'nda jüri, "aday filmler arasında, profesyonel belgesel film ölçütlerine uygun bir eser bulunamamıştır" gerekçesiyle hiçbir belgesele ödül vermemişti. Üzerinden zaman geçmiş olmasına rağmen konu kapanmadı, kapanmamalı da... Çünkü ilk okuyuşta çok rasyonel gibi görünen bu karar gerekçesi hem kuralsız ve ilkesiz, hem de haksız ve gerçekçilikten uzak bir noktada duruyor.

Kuralsız ve ilkesiz, çünkü söz konusu yarışmaya dair yönetmeliğin beşinci maddesinin ilk paragrafında şunlar yazıyor: "Seçiciler Kurulu, yarışmaya kabul edilen filmler arasından En İyi Film'i belirleyecek ve değer bulursa bir adet Jüri Özel Ödülü verebilir. Jüri, gerekli görmüyorsa Özel Ödül vermek zorunda değildir, ancak En İyi Film seçilmesi zorunludur." Jürinin kararıyla bu yönetmelik maddesi açıkça çiğnenmiştir. Oysa jüri toplantısında bulunan festival yetkilisinin üyeleri uyararak kararın tekrar gözden geçirilmesini sağlaması gerekirdi. Yani bu jüri kararının geçerliliği, yarışmaya katılan yönetmenlere yasal yollara başvurma hakkı sağlayacak biçimde tartışmalıdır.

Haksız ve gerçekçilikten uzak, çünkü karar gerekçe-sindeki 'profesyonellik' kavramının bağlamı jüri tarafından iyice belirsizleştirilmiş durumda... Tabii kişiden kişiye değiştiğini iddia edenler de çıkabilir ama, sonuçta bir belgesel filmin 'profesyonel'liğine dair kriteryayı özellikle üç başlık çerçevesinde belirleyebiliriz: Birincisi 'broadcast kalitesi'dir; yani filmin TV'de yayınlanabilmek için sahip olması gereken asgari görüntü kalitesi ve format uygunluğu... Daha önemli olan ikincisi, eğer özellikle yeni bir görsel dil arayışı söz konusu değilse, belgesel filmin görsel üretim kurallarına uygun olup olmadığı, kadrajlarından kurgusuna tüm aşamalarında gerekli sinematografik özenin gösterilip gösterilmediğidir. Ve bunlardan çok daha önemli olan üçün-

cüsü ise, belgesel filmin ele aldığı konuya hakimiyetiyle birlikte erik ve estetik tavrıdır. Şimdi, bu başlıklar çerçevesinde tartışıyorsak, diğer filmleri bilemeyeceğim ama yarışmadaki filmlerden bildiğim üçü, '"38", "İbret Olsun Diye" ve "Bir Zap Şairi: Devrimci Gençlik Köprüsü", belgeselden birazcık olsun anlayan herkesin de kabul edeceği gibi, son derece özenli ve teknik anlamda 'profesyonel' yapımlardır. Bu filmlerin üstüne kurulduğu estetik ve ideolojik tavrı beğenmeyebilirsiniz, fakat içeriği belirsizleştirilmiş bir 'profesyonellik' kavramıyla, HD ve Betacam formadarında çekilmiş bu filmlere verilen emeği de bir kalemde silip atamazsınız. Bu, diğer üyeleri tanımadığım için bir şey diyemem ama, ne Türkiye belgeselciliğinin saygın ustası Ertuğrul Karslıoğlu'na, ne de Coşkun Aral'a yakışır...

İZ TV'DEKİ FİLMLERDEN HİÇBİR EKSİĞİ YOK
Fakat ne yazık ki bununla kalmıyor, ortada daha tuhaf bir tutarsızlık var: Geçtiğimiz cumartesi Radikal'de yayımlanan bir habere göre, Coşkun Aral'ın kurucusu olduğu belgesel kanalı İz TV, Hot Bird TV Ödülleri'nde Avrupa'nın En İyi Belgesel Kanalı ödülüne layık bulunmuş. Türkiye belgeselciliği açısından hoş bir haber tabii ama ne yazık ki bu sevindirici haberin beraberinde getirdiği bazı soru işarederi var.

Öncelikle, Ekin Kadir Selçuk imzalı habere ve özellikle "Yaklaşık 30 kişilik genç bir ekiple hazırlanan belgesellerin yayımlandığı İz TV" cümlesine bakılırsa, İz TV'nin tüm yayın akışı, 30 kişilik genç bir ekibin hazırladığı belgesel filmler ve programlarla gerçekleşiyor-muş gibi görünüyor. Oysa, hem ortalama bir belgesel filmin yapım süresinin en hızlı çalışmayla bile aylar alacağını, hem de İz TV'nin kuruluş aşamasından itibaren, başta Kültür ve Turizm Bakanlığı ve BSB arşivindeki filmler olmak üzere birçok bağımsız belgesele de talip olduğunu, bunların önemli bir kısmını yayınladığını biliyoruz; Ümit Kıvanç'ın "Bitti Derken Başladı", Kemal Öner'in "Çölün Mavi Gözü Aral", Bingöl Elmas'ın olanaksızlıklar ve çok kötü teknik koşullarda çektiği, 'broadcast kalitesi' anlamında kesinlikle 'profesyonel olmayan fakat eddleyici konusu ve çarpıcı kurgusuyla 2005'te Altın Portakal alan "Ağustos Karıncası" adlı filmleri bunlardan bazıları...

Haberin içerdiği bu gerçek dışı bilgiyi muhabirin belgesel üretimi konusundaki bilgisizliğiyle ya da editor marifetiyle açıklamak mümkün. Fakat ortada daha büyük bir sorun var: Coşkun Aral'ın jüri üyesi olarak imza attığı tartışmalı kararla resmen harcanan üç filmin İz TV'de yayımlanan filmlerden teknik ve estetik

bağlamda hiçbir eksiği yok! İsterseniz bir adım ileriye gidip, İz TV'nin örneğin bu hafta gerçekleşen yayın akışı üzerinden bir 'belgesel kalite analizi' yapalım: 26 Kasım Pazartesi günü İz TV'nin sabah 09.00'dan ertesi sabah 08.25'e kadar olan yayın akışının 275 dakikasını, yani neredeyse beş saatini, kısaca 'kent tanıtım filmleri' dediğimiz ve belgesel estetiğinden ziyade çoğunlukla sıradan bir televizyon estetiğiyle üretilen, iki yıl boyunca üyesi bulunduğum Kültür Bakanlığı Sinema Destekleme Kuru-lu'nda "Sanatsal bağlamda belgesel estetiğine hiçbir katiası olmayan bu gibi tanıtım projelerine yerel yönetimlerin destek vermesi daha uygundur." diyerek desteklemeyi reddettiğimiz türden filmler, 300 dakikasını ise sırf İstanbul tanıtım filmleri ve programları -"İstanbul'un Ağaçları", "Aydın Boysan'ın İstanbulu", "Ömür Biter İstanbul Bitmez", "Hakkı Devrim ile Ar-navuticöy" vd...- dolduruyor. Bugünkü -1 Aralık- yayın akışındaysa kent tanıtımlarının kapladığı 300 dakikadan geriye kalan zaman "Dünya Durdukça", "Hollanda Sarayı", "Sualtında Terleyenler", "Hava Su Toprak", "Avrasya Sirki", "Özgür Kanatlar", "Doğanın Altını", "Yaban Hayat Veterinerliği" gibi, dünyadaki belgesel üretimini ve estetik arayışları sıkı biçimde takip eden benim gibi izleyicilere pek de vaatkâr görünmeyen yapımlara ayrılmış durumda...

PORTAKAL FENA HALDE ÇÜRÜK KOKUYOR

Şimdi karşımızda cevap bekleyen çok önemli bazı sorular var: Coşkun Aral'ın da jüri üyesi olduğu bir film festivalinde 'profesyonel' olmadığı gerekçesiyle değer-sizleştirilen filmlerin İz TV'de yayınlanan filmlerden, örneğin yukarıda sözünü ettiğim ve HD ya da Betacam formadarında çekilmiş 'broadcast kalitesi'ndeki üç filmin MiniDV formatında çekilmiş "Ağustos Karıncasından teknik ve estetik anlamda farkı nedir? Söz konusu filmlerin İz TV'de yayımlanması mümkün değil midir? Ve en önemlisi, eğer İz TV, kurucusunun jüri üyesi olarak bulunduğu bir yarışmada beğenmediği türden filmler yayınlayarak -Bakanlık ve BSB gibi kaynaklardan alınan diğer filmleri de kastediyorum- geçen yıl mansiyon ve bu yıl birincilik ödülü almışsa, ya Coşkun Aral'ın jüri üyesi olarak altına imzasını attığı kararda ya da İz TV'nin yayın politikasında bir tutarsızlık yok mudur?

Sonuç olarak, acilen feshedilmesi gereken bu jüri kararından harekede söyleyelim, belgeselin rengi iyice bulanmış durumda, portakalsa fena halde çürük kokuyor...