Gün geçmiyor ki, krize karşı yeni bir tedbir paketi açıklanmasın. Aslında durum sadece bize özgü değil. Tüm dünyada da benzer...

Gün geçmiyor ki, krize karşı yeni bir tedbir paketi açıklanmasın. Aslında durum sadece bize özgü değil. Tüm dünyada da benzer bir eğilim var. Dünya krizinin dibe vurup vurmadığının tespit edilemeyişi ve ne yönde gelişeceğinin belirsiz olması (kriz eğrisinin şekli – V, W, U ve L, gibi-henüz belirlenmiş değil), ekonomiyi bütünlüklü ele alan paketlerin hazırlanmasını olanaksız hale getiriyor. Bu dönemde, devreye kaçınılmaz olarak birbiri ardına parça parça açıklanan paketler devreye giriyor. Ayrıca uluslararası düzeyde bir işbirliği sağlanamamış olması bu sürece kalıcı bir meşruiyet kazandırıyor. Çünkü ortak çözümlerin üretilemediği bir zeminde her ülke kendi gemisini kurtarma telaşına ve kendi paketinin derdine düşüyor. Sonuçta her ülkeye ait paketler havada uçuşuyor ve ortalık paketlerden geçilmiyor.
Krizin finansal kaynaklı olduğu yerlerde özellikle merkez ülkelerde manzara aşırı yukarı böyle. Oysa bir çevre ülkesi olan bizde durum biraz farklı. Kriz reel sektör kaynaklı ve doğrudan dünya krizi bağlantılı değil. Dünya krizi etkileri yeni yeni görülmeye başladı. Örneğin dış ticarette ve özellikle ihracatta yaşanan tıkanıklık bunun önemli bir belirtisi. Dolayısıyla, ekonomiyi bütünlüklü ele alan bir tedbir paketinin hazırlanabilmesi ve uygulamaya konulabilmesi merkez ülkelere göre nispi olarak daha kolaydır. Ne yazık ki, bu fırsat yerel seçim şovu nedeniyle kaçırılmıştır.
Ayrıca paketlerin seçim meydanlarında açıklanmış olması, kriz bizi teğet geçti diyerek krizi adeta yok sayan bir başbakanın paketi tedbir paketi olarak adlandırılması ve bu tespite mitinge katılan insanlardan “Madem kriz yok. O zaman bu neyin tedbiri?” bir tepkinin gelmemiş olması, bir hayli düşündürücüdür. Benzer şekilde, Ziraat Bankası ve Halk Bankası’nın ödeme ve faiz kolaylıklarını ve Exim-Bank’ın faiz indirimini yerel seçim öncesi beşinci paketle birlikte eşanlı açıklamaları da dikkat çekicidir.
Beşinci paket şu tedbirlerden oluşuyor:
» İşyerlerinin satışından alınan KDV 3 ay içinde yüzde 8 olacak.
» Binde 15 olarak alınan tapu harcı 3 ay süreyle binde 5’e düşürüldü.
» Mobilya’daki yüzde 18 KDV, 3 ay süreyle yüzde 8’e indirildi.
» Bilgisayar, bilişim ve büro makinelerinden alınan yüzde 18 KDV, 3 ay süreyle yüzde 8’e çekildi.
» KOBİ’lerin kullandığı bazı sanayi ve iş makinelerinden alınan yüzde 18’lik KDV,  yüzde 8’e düştü.
Görüldüğü gibi, gayrimenkul ve bazı ürünlere ilişkin KDV indirimini öngören beşinci paket ağırlıklı olarak, önceki paketlerde olduğu gibi, özel tüketim harcamalarının uyarılmasını öngörüyor. Daha önceki değerlendirmelerimizde de ifade ettiğimiz gibi, özel tüketimi uyarmaya yönelik tedbirlerin büyüme dinamikleri üzerindeki etkisi sınırlı düzeyde kalacaktır. Kaldı ki özel tüketim yeterince uyarılamayacaktır. Çünkü tedbirler daha öncesinde olduğu gibi ertelenmiş talebi uyarmaya yönelik. Oysa esas ihtiyaç duyulan yeni talep yaratılmasıdır. Bunun yolu ise dar gelirli insanların kullandığı ürünlerde ciddi oranda KDV indirimine gitmektir. Ayrıca, geçen yazımızda ifade ettiğimiz gibi, sosyal harcamaları ve yatırımları uyarıcı tedbirlere yer vermektir.
Anlaşılıyor ki, geçmiş paketlerde olduğu gibi bu paketin de herhangi bir sosyal boyutu bulunmamaktadır. Bu durumda, son olması dileğiyle umudumuz artık altıncı pakette.