Önce bildiklerimizden başlayalım: Yerel yöneticileri seçmek üzere sandığa gidiyoruz. Seçimlerde iki blok, CHP-İYİ Parti ortaklığının Millet İttifakı adını verdiği muhalefet cephesi ile kendilerine Cumhur İttifakı adını takmış AKP-MHP ortaklığı mücadele ediyor. Seçimlere katılan üçüncü büyük parti HDP, büyük baskıya karşın Doğu ve Güneydoğu’da iddiasını koruyor; Batı’da ise aradaki çelişkileri unutarak Millet İttifakı’nı destekliyor. Bu destek […]

Önce bildiklerimizden başlayalım: Yerel yöneticileri seçmek üzere sandığa gidiyoruz. Seçimlerde iki blok, CHP-İYİ Parti ortaklığının Millet İttifakı adını verdiği muhalefet cephesi ile kendilerine Cumhur İttifakı adını takmış AKP-MHP ortaklığı mücadele ediyor. Seçimlere katılan üçüncü büyük parti HDP, büyük baskıya karşın Doğu ve Güneydoğu’da iddiasını koruyor; Batı’da ise aradaki çelişkileri unutarak Millet İttifakı’nı destekliyor. Bu destek gönülsüz olabilir ama gerçekçidir. Aynı şekilde Millet bloku da bu destekten huzursuzdur ama mutlu görünüyor.

Karışık durumlar da var. Seçime katılma hakkına sahip, bu olanağı yurt çapında kullanan sol parti Türkiye Komünist Partisi’dir. Tunceli Ovacık’ta başarılı bir yerel yönetim örneği sergileyen, bölgedeki birleşik sol güçlerin temsilcisi “Komünist Başkan” Fatih Mehmet Maçoğlu Tunceli Belediye Başkanlığı’na TKP listesinden adaydır. Seçilmesi hem Ovacık örneğinin İl’e taşınması hem de sol bir partinin yıllar sonra başarısı olacak. HDP’nin seçimlere katılması ise, Komünist Başkan’ın ve TKP’nin seçimi kazanmasını tehlikeye soktu.

CHP’nin önceki seçimlerdeki stratejisini değiştirmediği, sağ oyları alabilmek için merkez sağ bir profil çizmekte ısrarlı, kararlı olduğu görülüyor. Solu “bu bir zorunluluktur” mantığı ile ikna ettiğine ya da edeceğine güveninin tam olduğu da söylenebilir. CHP yönetimi iki büyük kentte birisi MHP kökenli, diğeri muhafazakâr bir profil çizmeye özen gösteren iki adayla giriyor. Beyoğlu’nda ÖDP yöneticisi Alper Taş’ı, Adalar’da eski Cumhuriyet Gazetesi Ankara Temsilcisi Erdem Gül’ü aday göstererek bir denge kurduğuna inanıyor olabilir. Kuşkusuz sol kesim, ne kadar oyu varsa bu denge kaygısını ciddiye aldığı ya da “ehven-i şer” olduğu için değil, temel hedef iktidar blokunun zayıflatılması olduğu için Millet İttifakı’na oy verecektir.

Beyoğlu’nda ve Adalar’da ise desteği gönüllü ve kuşkusuz tam olacaktır.

Seçimlerle ilgili söylenecekler bu kadar değildir. Saptanan, ille de korunması gereken gerçek, iktidar blokunun hızla oy kaybettiğinin gözle görünür hale gelmesi, bir panik havasının yaygınlaşmasıdır. Bu ne anlama geliyor? Normal koşullarda iktidar partileri hoşlarına gitmese de kaybedebileceklerini bilirler; bu da ölüm kalım meselesine dönüşmez. Peki öyleyse bu panik havasının nedeni ne? Çok sık sorulan sorunun yanıtı, geçen 16 yılda uygulanan politikaların pek çoğunun yasaları dinlemeden ya da aşarak gerçekleştirilmiş olmasıdır. Muhalefet kanadı “hesap soracağız” türünden tek bir cümle bile kurmamışken iktidar cephesi, kendi kitlesini bu olasılıkla korkutuyor, yanında tutmaya, yönlendirmeye çalışıyor.

Bu arada gerçekten beklenmedik, -kimi arkadaşlar hiç katılmıyor bu beklenmedik ifadesine- iktidar blokuna DSP aşısı, desteğidir.

Eşit olmayan koşullarda sürdürülen kampanyaya, dinin siyasette yoğun kullanımına, her gün biraz daha derinleşen ekonomik krizi gizleme çabasına, muhalefetin ağır bir şekilde tehdit edilmesine, yandaş medyanın “sonuçlar garantidir” diye böbürlenen saldırgan, kof üslubu eşlik ediyor, Peki seçim sonuçları nasıl garantiye alınacak? Bu kez işlerin zor olduğunu mahalle, semt, ilçe, il düzeyinde baskıyla, kediyle, yüksek destekle sonuç almanın genel seçimlere göre daha sıkıntılı olacağını biliyor iktidar blokunun kurmayları.

“Garantici gazeteciler” ise bol keseden iktidarı yanıltan yayınlar yapıyorlar. Başka çareleri de yok, yalnız tirajlar değil çünkü tehlikede olan.

Onların gerçekten bir beka sorunları var.