Ne kadar kolay yazılıyor oysa, bazen habercilerin dili ne denli acımasız; “Etiler’deki saldırıda bir kişi bacağını ve bir kişi de gözünü kaybetti...

Ne kadar kolay yazılıyor oysa, bazen habercilerin dili ne denli acımasız; “Etiler’deki saldırıda bir kişi bacağını ve bir kişi de gözünü kaybetti.” Abarttığımı biliyorum ama nihayetinde bu acıların aklımızda kalma süresi ve biçimi de bu kadar işte! Ateş düştüğü yeri yakıyor…
Saldırıdan bir gün önce kızım ve arkadaşları anaokulu aracıyla, kuvvetle muhtemel o güzergahı kullanarak yolculuk yaptılar. En yaşlısı altı yaşında olan bir topluluk bu! Şoför ve iki öğretmeni de katın… eğer zamanlama denk gelseydi…
Saldırının olduğu saatten az sonra ben de geçtim oradan. Her gün yaptığım gibi yayınevine uğramak ve gündelik işleri halletmek üzere bir gün öncede oradaydım, hatta bir haftadır düzenli kullandım diyebilirim o yolu… bir dakika önce ya da sonra patlama olan yerde bulunmam içten değil… denk gelebilirdim…
Uzun zamandır görüşmediğim bir dostla o sabah için sözleşmiştik.  Kahve içip biraz edebiyat, tiyatro konuşacaktık. Masum bir buluşma işte. Her gün yapılan türden. Eğer sabah ona telefon açıp, biraz gecikeceğimi söylemeseydim, belki o… evet denk gelebilirdi…
Uzatabilirim böyle.
Terör alçaklığını gösteriyor. Bu tür eylemlerin neyin savunusu olduğunu, hangi ideoloji, yaşam düşü için yapıldığını kestirmek olanaksız. İçinde hiçbir haklılık olmayan, akıl dışı, çağ dışı, insanlık dışı bir eylem. Her işin bir raconu, kuralı vardır. Eğer bir başkaldırı hareketiysen, itirazların varsa, masumlara dokunmazsın, mertçe dövüşürsün. Eğer haklıysan ortaya çıkar, göğsünü siper eder, öyle girersin kavgaya…
Kalleşliğin hangi davada yeri var?
Gerçeği konuşalım kinimiz gözümüzü kör ediyor, sesleri işitmez oluyoruz. Kan kokusu bir gereksinim halini alıyor, ekmek gibi, su gibi. Buna dur diyecek cesaret yoksa, insanlığa yönelmiş bombalara, mermilere göğsümüzü siper edecek aydın, siyasetçi, yurttaş, dost, kardeş yoksa o zaman ne diye ahkam kesiyoruz? Gün yüksek sesle, siyasal hesaplardan uzak çoluğa çocuğa, sokaktaki masum insanlara yönelen bu şiddetin karşısında yer alma günüdür.
Siyasi hesap o arenada görülür. Fikirler sunarsınız, ikna eden, ilerici, gerçekçi, sağlıklı yaklaşan, seçmenin gönlünü çeler ve iktidar olursunuz. Bakın suikastların her türlüsünü yaşadığımız günlerdeyiz. İnsanlığın rafa kalktığı tiksindirici günlerde! Tehditler, saldırılar onarılmaz yaralar açıyor, yeni kan davaları oluşuyor. Kendimizi en haklı bulduğumuz an, aslında en zayıf olduğumuz andır. Şimdi yeniden düşünmek gerek!
Kin tutmak ilkel bir duygudur. Acıları sarmak için mutlaka acımızın aynısını karşımızdakine yaşatmak gerekmez; aynı şekilde karşımızdakinin sızısını kavramamız için o acıyı yaşamamız gerekmez! Birbirimizi anlamak için geç kalmak üzereyiz. Kaç kez yazdım bilmiyorum ama bu sürecin galibi yok.
Bir bahar sabahı bacağını ve gözünü yitiren insanımıza hiç mi borcumuz yok?
Ayağa kalkalım, itiraz edelim, haykıralım. Bu cinayettir, katliamdır, şiddetin her türlüsü aşağılıktır diyelim.
Bu kez başaralım.
Geç olmak üzere.