TEKEL, Yatağan, Marmaray işçileri ve daha niceleri... Aslında tanık olduğumuz, yaşadığımız bir sınıfın özsavunma hali, eski deyimiyle ‘nefsi müdafaa’ hali. İşçiler, sosyal haklara,..

TEKEL, Yatağan, Marmaray işçileri ve daha niceleri... Aslında tanık olduğumuz, yaşadığımız bir sınıfın özsavunma hali, eski deyimiyle ‘nefsi müdafaa’ hali. İşçiler, sosyal haklara, kamu hizmetine, kamu yararına, çalışma hakkına musallat olan beladan, saldırıdan kurtulmaya çalışıyor, yaşamlarını savunuyor.. Bu tehditlerin yaşamlarını da tehdit ettiğinin farkındalar.
Sınıfın özsavunması, liberal dogmanın soyut insan hakları, soyut eşitlik laf kalabalığını berhava ediyor. Çalışma hakkı olmadan yaşama hakkının, konut olmadan konut dokunulmazlığı hakkının, çocuklarını okutacak gelirleri olmadan eğitim hakkının boş laf olduğunu biliyorlar.
Liberal fantezi yazarları pek şaşkın olmalı. Çünkü yerlerine makineleri, robotları koydukları ve yok sandıkları işçiler -hem de o en bilindik, en çıplak sınıf halleriyle- sökün ediyor, itiraz ediyor, kendini savunuyor. İşçiler, farkında olsalar da olmasalar da, kendileriyle birlikte tüm toplumu savunuyor aslında. Dahası homo-economicusun anlamakta zorlandığı bir sınıf dayanışması ve sosyal dayanışma ile direniyorlar.
TEKEL işçilerinin iki ayı bulan direnişi, güvencesiz-eğreti-keyfi çalıştırmaya, güvenceli-düzenli çalışmanın tasfiyesine karşı bir nefsi müdafaa eylemi. TEKEL işçisi sadece kendilerinin değil kamuda güvencesiz ve keyfi koşullarda çalıştırılan işçilerin de hakkını savunuyor. TEKEL işçisi taşeron işçisinin de sözcüsü.
Yatağan işçilerinin madenlerin özelleştirilmesine karşı gerçekleştirdiği muazzam direniş bir başka özsavunma eylemi. Sadece üretimden gelen güçlerini değil, omuz omuza durmaktan gelen güçlerini kullanarak madenleri satın alacak şirketin yöneticilerini madenlere sokmadılar. İşçilerin zor kullanmasından filan söz edecekler şimdi. Hayır, bu bir meşru müdafaa, nefsi müdafaa eylemi. Yaklaşan tehlikenin farkına varan işçiler kendilerini, işlerini savunuyor.
TEKEL işçisi, Yatağan işçisi 1980’lerde milyonu aşan bugün sayıları 200 binlere inen kamu işçilerinin artçısı. Yağmalanmış ve yağmalanması planlanan kamu işyerlerinden sökülüp işçi cehennemlerine atılmaya karşı özsavunma haklarını kullanıyorlar.
Liberal dogmatikler pek şaşıracak ama sadece ‘yatarak para kazanan’ kamu işçisi değil direnen. Örneğin ‘Asrın Projesi’ Marmaray’ın işçileri de kölelik koşullarına isyan ediyor. Görmek isteyen göz, duymak isteyen kulak için sınıfın özsavunma eylemlerini her yerde görmek mümkün. Bir kaç ay önce Ereğli’de binlerce tersane işçisi ayaktaydı. İtfaiyecilerin güvencesiz çalışmaya karşı eylemleri,  ataması yapılmayan öğretmenlerin çığlığı ve daha niceleri işçi sınıfının, emeğin kendini savunma-nefsi müdafa eylemlerinin ivmesinin arttığını gösteriyor.
Emeğin özsavunmasıdır yaşanan. Çünkü işlerini elinden alıyorlar, işsiz bırakıyorlar; güvenceli işlerinin yerine güvencesiz işler, sendikasızlık dayatıyorlar. ‘Her okuyanın iş bulması şart değil’ diyerek çalışma hakkını yok ediyorlar.
Aslında yaşananlar ne ilk ne de son... Ancak TEKEL işçilerinin direnişi ile emeğim özsavunma hamlesi vites yükseltti. Dağınık parça parça onlarca direnişler görülmezken TEKEL işçisi sınıfın bu eylemlerin görülmesini sağladı.
Ama yaşadığımız eylemler bütün özsavunma hareketleri gibi dağınık parçalı ve bir koordinasyondan yoksun. Bütün özsavunma hareketleri gibi can havliyle davranılıyor. O yüzden zaman zaman sapla saman karışıyor. Özelleştirmenin eski mimarları, ülke depremde can derdindeyken sosyal güvenlik yasası ile işçilerin kazanılmış haklarını yok edenler de alkışlanabiliyor bazan. Ama bunlar aşılır, sınıfın öz deneyimi öğretir, değiştirir...
Sınıfın son özsavunma eylemleri sendikal hareket için bir yeniden yükselme potansiyeli taşıyor, ancak sendikal hareket bu dağınık, çeşitli ve yaygın özsavunma eylemlerini anlayarak, kavrayarak ve koordine ederek ortak bir sınıf aklına dönüştürecek kapasitenin oldukça uzağında.
TEKEL işçisinin özsavunma eylemi şimdiden kazanmıştır. Artık çıta yükselmiştir. TEKEL işçisi bir bütün olarak emek hareketinin moralini yükseltmiştir. Daha güçlü ve  yeni özsavunma eylemleri için artık daha fazla cesaret var. Sınıf kendi deneyimi ile öğreniyor. Ortak çıkarların farkına varma hali, direnç gösterme hali, kendini savunma hali, taş üstüne taş koyma hali... Sınıf olma hali bu işte.
Mağdur sınıfların mağrurlara karşı bir özsavunma hali; devletin bir şirket gibi yönetilmesine karşı, piyasacılığın çirkin yüzüne karşı  bir toplumsal refleks yaşadığımız...