>>Çok feci güneş altında uyuyakalmışım. Rüyamda neler oldu neler.

>>Rüyamda çok acayip bir yerdeyim. Her yer mermer, her yer altın kaplı gibi. Sanki oturduğum tuvalet bile binlerce lira değerinde. Bende o tuvalete oturacak kalıp ne arar? İlk başta tırstım ama sonra alıştım.

Alıştıkça da sevdim yeni ortamımı. Rüyada gibiyim…

>>İki dev tarağım, yüzlerce kutu jölem var. Ben saçlarımı jölelemeden kimse şeyi şey etmesin. Milyonlarca saç köküm şehit olmadan kelime el değdiremezsiniz.

>>Şimdi tabii el ayak jöleli dolaşıyorum evde paso. Gelen giden de oluyor. Geçen dün diyanet başkannı çok üzmüşsünüz. O araba yoldayken içinden atlamış, yürüyerek bana gelmiş. Ben ona dedim ki “Sen hizmet yolunda lükse alışacaksın başkan, bak bu iş böyle olur. Zaten bütçen bak tam sekiz bakanlığın toplamı kadar, tabii ki altında şekilli araba olacak”… Bana ne dese beğenirsiniz? “Benim vicdanım bu arabalarda dolaşmaya el vermiyor, iade edeceğim” dedi… “Adamsın” dedim… Hemen gittik, sırf bölücülere, vatanı ortadan ikiye ayırmak isteyenlere, milletin parasıyla hizmet değil eziyet isteyen tiplere ibret olsun diye iade ettik…

>>İki gün sonra yine kapım çalındı. Benim el, yüz, baş, kulak arası, çok afederseniz göğüs uçlarım (Cnbc-e’ye göre biliyorsunuz meme ucu diye bir şey yok) jöle kaplı. “Lan noooluyo?” dedim. “Abi” dedi, surat böyle bi karış. Artı bir de şapka var, neyse. “Abi” dedi, “Reyiz benim Merso’yu iade etmeme sitem etti. Bana şimdi aynısının zırhlısından hediye ediyor” dedi. “Ya canım benim, reyiz seni düşünmüş, bi Mercedes hediye etmiş. Reyizle tebası arasında milyonların çözmeyeceği bi şey olmaz. O öyle düşündüyse kesin bir bildiği vardır” dedi. Bu hâlâ üsteliyor “İnsanlar bu durumdan rahatsız ama, görgüsüz gibi eski arabayı verip daha lüksünü almış durumuna düştük şimdi de” diyor. Ya başkan olmuşsun, hâlâ kafa çalışmıyor. Çalıştır saksıyı, çalıştırrrr”… İnsanlarda hiç vefa yok. Reyiz milyon liralık araba hediye ediyor, bu hâlâ mızmızlanıyor. “Ya insanlar dediğin kim? Bunların hepsi bizim için birer sayı değil mi? İnsanlar mızmızlanır, bu işin fıtratında var. Bu ateşten gömleği, bu acılı jöleyi boşuna mı tüketiyoruz aslanım?”… Hâlâ karşımda “vicdanım” diyor, “gereksiz bir lüks gibi görünüyor” diyor.

>>Bu millet adam olmaz. Hâlâ lüksün neden olduğunu anlamamışlar. Lüks, zaten anlamı gereği “gereksiz” bi şey. Peki lüksün “gereksizi” olur mu? Olmaz, olamaz, çünkü lüksün fıtratında bu var. Bakın mesela sene 1800’ler daha o yıllarda madencilik yapılıyor İngiltere’de… Biraz daha bakın, ben bir Mısır’a çocuğu yollayıp gelicem. Mısır’dan bi istediğiniz var mı?

>>Kapı çalıyor. Tanımadığım böyle bornozlu biri benim yerime gidip kapıyı açıyor. Gelen de kel böyle Betmen’deki Penguen’e benzeyen bi tip. Bana “Hatay Valisi 2011’de 752 bin lira harcayarak altından (kaplama) tuvalet kağıtlığı, altından (kaplama) sabunluk, altından dış fırçalığı, altın kaplama askılık falan filan almış, naapalım?” diyor… Ya sizi bana sayıyla mı verdiler? Adam altına yatırmış işte. Ne bulduysa altına yatırmış, her şeyi altınla kaplamak istemiş, milletimizin iradesi bu sonuçta. Bu valiyi halk seçmedi mi? O zaman kimse konuşmayacak. Helal olsun Hatay Valisi. Yediğin senin, bıraktıkların bizim altın kaplı parlak geleceğimizin olsun… Ya acaba amirime söylesem de şekil olsun diye bu valiyi de altın mı kaplasak… Daha lüks olur. Düşünsenize: Ülkenin ilk altın kaplama valisi Hatay’da halkına hizmet veriyor. Hem altın kaplama olduğundan paslanmaz da. İşleyen demir ışıldar, ışıldamazsa onu da altın kaplatırız.

>>Rüyadan uyandım. Her yeri sapsarı görüyorum, etki altında kalmışım. O sırada haberleri açtım Maliye Bakanı “Makam arabaları Türkiye’nin milli gelirinde çerez parası” dedi… Adamın dişleri sağlam!