Oyun bitti! Daha açık nasıl deklare edilir? Kürt sevmiyor, Alevi sevmiyor, özgürlükçü sevmiyor! Devletin resmi ideolojisi, “Neyiniz eksik?”, “Cemevi ibadethane değildir” ve “Bunların alayı Gezici” ‘basitliği’ üzerinden akıyor.

• • •

Kutuplaşma, topluma giydirilmek istenen ‘tek tip bir elbisenin’ ağırlığı ile belirginleşiyor:
‘İslami anlayışa göre yaşayan Sünni Türk modeli!’

Ama bu da yetmiyor. ‘O İslami anlayış’ da, yaratılan ‘yeni ahlak kurallarına’ göre formatlanıp, rötuşlanıyor. Yaratılmak istenen ‘modele’ de; “Sen yolsuzluğu, arsızlığı, soysuzluğu ne yapacaksın, Cuma’ya git yeter!” deniyor.

• • •

MHP ve onun lideri Bahçeli’nin tavrını da bunları dikkate alarak değerlendirmek gerekiyor. Böylece ortaya net bir profil çıkıyor. Tek tip elbisenin sadece rötuş kısmında mızmızlanan Bahçeli, elbiseyi ana hatlarıyla çok şık buluyor. Üstelik bu elbise hem MHP’ye, hem onun üzerine tam oturup, çok yakışıyor. Ne bol, ne dar yani!

• • •

Türkiye’nin geldiği noktada; illa bir suçlu aranacaksa, kabahat bizlerdedir…

Biz; Alp’le Eren’in, kanla ümmetin bölünmez bir bütün olduğunu unuttuk! Beyaz Toros’un Mazda’dan, kımızın ayrandan ayrılamayacağını atladık!

• • •

Ülke, 90’lara değil, 1290’lara dönerken, yakın geçmişimizi hatırlamadık!

Çorum’u, Maraş’ı, devlet içinde devlet geleneğini; kontrgerillayı, Susurluk’u, Bahçelievler’de yedi üniversitelinin katlinden sorumlu olanlardan Haluk Kırcı’yı, polislerle poz veren Ogün Samast’ı aklımızdan çıkardık. Dahası… Dönemin MHP’li Sağlık Bakanı Osman Durmuş’un, 1999 depreminde, yurtdışından enkaz altında kalan yaralılarımız için gönderilen kan yardımlarını ‘millet uyuşmazlığı’ gerekçesiyle refüze ettiğini belleğimizden sildik!

• • •

Aldandık işte…

Bahçeli’nin; iki yıl önce; “Mesele ağaç meselesi değildir. Erdoğan’ın Başkanlık beklentisi Taksim’de gençliğin hisarına çarpmıştır. Kırgınlıklar, Taksim Gezi Parkı’nda patlamıştır” sözlerine.

Ağzını yayarak “Berkin Evladımız” deyişine!

• • •

Geldiğimiz yerde; gördüğümüz bir tek şey var; AKP, günahlarının üzerine benzin dökerken, ülkeyi de yakıyor. MHP ona çanak tutuyor.

‘Vatanperestle’ ülkesini sevenin, ‘asil kandan’ çok insanı düşünenin ayrıştığı günler…

Hepimiz; “Toprak ve ülke” diye diye; gelen felaketi görmeyenlerin ya da görmek istemeyenlerin huysuzluğunda boğulurken…

-Suriye’de de her şey böyle başlamıştı!-

Umuyoruz ki; tarihe şu trajikomik not düşülmez:

“Bu ülke, toprağına, kanına, milletine tapınanların anlaşılmaz hezeyanları yüzünden paramparça oldu!”

• • •

Biz mi… Fikirlerin, hatta sığ ideolojilerin bile değişip dönüşerek zamanla yok olacağına inanmanın saflığında, Bilal’in hilalden ayrı gayrısının olmadığını fark ettik!

Aldandık işte… Kabahatin büyüğü bizde…

Allah müstahakımızı versin!

***

‘O esnafın yakiniyim!’

Arkadaşımızı sokak ortasında öldürdüler. Yeryüzünün en naif, en anlaşılmaz töreniydi. Bir önceki günkü gibi kar yağıyordu ve cenaze aracı kartopu atarak uğurlanıyordu. Sonra katilin davasında işte bir mektup çıktı! Katilin ağabeyinin Cumhurbaşkanı Erdoğan’a yazdığı mektup… Hukuk, insanlık ayaklar altına alındı. Erdoğan’a hitaben yazılan satırlarda, “Koy ver gitsin, bunlar zaten Gezicidir, sen bize bak” demeye getiriliyordu. “Biz, inançlı, devletine bağlı Müslümanlarız, mademki adaleti sen tesis ediyorsun, bir hal çaresine bakıver…”

İşte benim esnafım açılımının yansıması! Mide bulandırıcı, tüyler ürpertici, cüretin nereden alındığı anlaşılan! Daha ne kadar yaralayacak, üzecek, öldüreceksiniz. Bizim arkadaşımızı sokak ortasında öldürdüler.

***

Başka yolu yok

İstanbul, Ankara ve Adana’dan sonra İzmir’de de Barış Bloku’nun kurulduğu açıklandı. İçinde, HDP ve CHP’nin yanı sıra sivil toplum kuruluşları da yer alıyor. Pazar günü İstanbul’da miting yapılacak. Barış isteyenin ‘terörist’ sayıldığı, provokasyonlara dikkat çekenin vatan haini yaftası yediği ateşten gömlek Türkiye günlerinde elbette destekliyoruz. Bedeli ne olursa olsun… Kirli savaşa karşı güvercinleri, şiddete karşı hayatı, bitmez tükenmez hırslara karşı hayatı desteklemekten vazgeçmeyeceğiz. Barış istiyoruz, başka yol yok!

***

Bebeğini uluorta emziren kadın!

Yangın yerine dönmüş ülke gündeminde tam da tartışılacak konuydu! Kadınların uluorta emzirmeleri doğru mudur değil midir? Ömür Gedik, konuya bir ilahiyatçı titizliğiyle el attı! Hoyrat, manasız! Sempatik görünmek için ‘ince ayar verme’ kaygısı mı bilemeyiz! Ancak söyleyeceklerimiz çok açık! Bebeğini emziren bir kadın, sadece bebeğini emziren bir kadın olarak görülmüyorsa… Dedik ya tartışılacak konu değil aslında!