Bu tarihe not yazısıdır… İtirazım var!
Cumhuriyet gazetesi yazarları ve HDP vekilleri tutuklamalarıyla birlikte siyasal İslamcı bir dikta düzeninin son aşamasına geldik. Doğaldır ki sürecin farkında olanlar kıyameti koparıyor, toplumun büyük kısmı da hâlâ derin uykuda. Bu arada bölgemizde süren çatışmalara, doğrudan savaş niyetiyle katılmak üzereyiz. Olaylar yoğun ve karmaşık. Böyle dönemlerde at izi it izine daha da kolay karışır. İtirazım var!
Tarih oluşurken, hele de bizim bölgemizde, bir de bu çağda zaman hızlı akıyor. Olayları doğru tahlil etmez, belleği diri tutmazsak pusula iyice bozulur. İtirazım bu! Geldiğimiz noktayı unutmamızı isteyen kendini muhalif sayan bir grup yeni tip oluştu. Biliyoruz ki, bunlar düne dek bugünü yaratanların suç ortağıydı. Elbette insan yanılır. Yanıldın bari sus kardeşim! İlk itirazım bugün bu kişilerin akıl vermesinedir. Daha önemlisi; bu kerameti kendinden menkul kimselerle aynı kefeye konup, aynı terazide tartılmaktır. Bir yaygaradır gidiyor… Birlikte mücadele diyorlar. İyi de kiminle birlik olacağız?
Geçen hafta “Cumhuriyet” gazetesinde, gazetenin sahibi okurlara küfür etti bir yazar. O gün gazeteye saldırı oldu. Derler ya “Allah’ın sopası yok”! Yakalandı işte. Geçen gün diğeri köşesinden sallıyor. Kime? Yine laik, cumhuriyetçi, Atatürkçü çevrelere! Kuşkusuz dilediğini söylemeli yazarlar, düşünce insanları. Ama yavuz hırsızın ev sahibini bastırdığı biçimde olmaz bu!
Soruyorum: Ayar verdiğiniz okurlardan hangisi AKP’yi AB’ye pazarladı? Hangisi tarihi referandumda “evet/yetmez ama evet” dedi. Hangisi AKP’li bakanlarla vekillerle kanka oldu? Hangisi Balyoz/Ergenekon/Odatv davalarında zaaf gösterdi? Kendinize gelin. Bu tutuklanmaların olmasının nedeni sizin dahil olduğunuz ‘ileri demokrasi’ günleri değil mi? “Barış Süreci”ni siz akillerle pazarlarken, “Bu işin sonu kötü” dediğimizde kıyameti kopardınız. E tamam zor günlerdeyiz, size vurmayalım, tamam da siz de bir utanın, kenara çekilin. En azından akıl vermeyin. O aklınızla geldik bu günlere!
Bu ülke ders almıyor, hiç! İlk gençliğimde Orhan Doğan’a yapılanları görüp, yüreğim sancımıştı. Aynı senaryo yeniden yaşanıyor. Peki neden? Çünkü sol-liberal çevreler her şeyi sulandırıp, içini boşaltıyor. AKİT yazarlarıyla aynı heyette bulunup, bu ülkeye demokrasi, özgürlük getireceğine inanan kafaya ne diyeyim ki ben? İlhan Selçuk için ağıza alınmadık sözler edip, şimdi Cumhuriyet önünde nöbete duranlar, dün neredeydiniz? Altan Tan’la yoldaş olan sosyalistler, nerde şimdi dava arkadaşlarınız? Söylemeyelim mi bunları? Susalım, susmasına da siz de kafamıza pislemeyin!
Bu kişiler havuz medyasında yazdılar, zengin oldular; Abant’ta başrolde bulunup, Gülen’in zarflarını cebe indirdiler; bazısı devlet televizyonundan işler aldı; kimileri bakanlara danışman oldu; bir kısmı acayip akademik sıfatlar edindiler, üniversite yönettiler… Çoğaltabilirim. Emekleri büyük, içinde bulunduğumuz demokrasi bayramında! Hukuk sulanırken sustular mesela. Ne Ergenekon savcılarının kumpas iddianamelerine çıt çıkardılar, ne dağdan gelenlere özel mahkeme kurulmasına bir cümle kurdular! Oysa o gün keyfiyet olduğu için, bugün de var! O gün sizi parayla, ünle, titrle satın aldıkları için bugün takmıyorlar!
Söylenecek çok söz var da, karanlık günler, kimsenin ekmeğine yağ sürmek istemiyorum. Yalnız çile çekmiş, canından olmuş, bedel ödemiş onca insan varken, her koşulda haklı olmayı başaran bu tiplere de katlanamıyorum. Musa Kart gibi büyük çizer içerde. Niye? Edebiyata hayatını adamış Turhan Günay içeride, niye? Çoğaltabiliriz bu örnekleri. Aslı Erdoğan, Necmiye Alpay, Güray Öz, Kadri Gürsel ve adını sayamadıklarım niye içeride? Söyleyeyim… Askeri vesayeti bitiriyoruz diye siz bu siyasal iktidarın ortağı olduğunuz ve hakikati gölgelediğiniz için!
Şimdi mecburen cumhuriyet, laiklik, Mustafa Kemal, sınıf sözcüklerini dile getirenler, kenarda durun da biraz hava temiz kalsın. Okurlarım aman dikkat; sakın bunlarla aynı tarafa düşmeyin, yarın rüzgâr farklı eser, bunlar şimdi söylediklerini de unutur, siz ortada kalırsınız! Anneannem derdi; “iyilikten maraz hâsıl olur” diye!