Yaşamım boyu unutmayacağım; Taksim Meydanı’nın işçiye yasak olduğu günlerdi, yıllardır verilen mücadele, artık bekleme gücünü tüketmiş, susuzluk türü bir arzuyla tüm engeller aşılarak varılmıştı anıtın olduğu alana! Ben gazeteci olarak erkenden alandaydım. Yılların özlemiyle işçi sınıfı temsilcilerinin nasıl büyük bir mutluluk ve inançla vardıklarını an be an gördüm, yaşadım. O meydanda öldürülen yoldaşlarına selam duruyorlardı. Memleket hasretiyle yanan bir sürgün gibi toprağı öpen bile vardı. Alanda 1 Mayıs Marşı çalıyor, tüyler diken diken oluyordu. Emek mücadelesi böyledir işte.

Her kavramın, değerin içine boşaltan AKP iktidarı, bu meseleyi de sulandırıp, yıllar yılı işçiye, emekçiye biber gazı sıkmamış, cop vurmamış gibi “bakın bizim dönemimizde alan açıldı” yalanını bayraklaştırıyordu. Oysa biliyoruz ki, mücadele kolay yürümüyor, alanlar kolay kazanılmıyor. Bugünler yalanın, bayağılığın, utanmazlığın, gammazlığın artık ulu orta sürdüğü, paçalardan aktığı günler…

Eğitim düzeni baştan aşağı değişiyor. Kindar çocuklar cumhuriyetinin adı kondu sadece. Oysa 77 1 Mayıs’ında o çocuklar iş başındaydı, Sivas’ta, Maraş’ta, Gazi Mahallesinde! Şimdi herkesin bildiği sır ortaya kondu. Artık tüm okullar imam hatip, tüm öğrenciler ırkçı olacak! Yetmeyecek, yeni söylevler üretilecek, bebeler ezberletilecek. Daha 9 yaşındaki kızların başı bağlanacak. Köle çalışma koşulları kutsanmaya devam edecek. Emekli en çok mezara yakışmaya devam edecek. Korkudan kimsenin gıkı çıkmayacak. Çok çok yaradana avuç açıp, dua edecek birileri…

Tiyatroculara “Siz kimsiniz?” diye soran bir anlayıştan söz ediyoruz.  Aydın düşmanlığı her yanda. Bu sözleri alkışlıyor gençler. Sanattan payına düşeni alamamış bir kuşak. Suyunu, toprağını savunmak isteyene inen tokat artık sıradan… Akademisyenler tutsak. Üniversiteler ilkokul seviyesinde. Alınıp, satılmayan ne kaldı ki! Şimdi özelleşiyoruz elbirliğiyle… ekonomi tıkırında malum!

Böyle bir günde 1 Mayıs yaşayacağız. Ben yine meydandayım. Yayın yapmak zorundayım bir yandan. Öte yandan tarihi bir tanıklığın da farkındayım. Ortadoğu yeniden biçimlenirken, savaş çığlığı atmak demokratlık sayılırken, emperyalizmin adı özgürlük diye kakalanırken 1 Mayıs sembolik değildir, olamaz!

İktidarın nasıl bir dil kullandığını, meydana çıkanları da bir avuç meczup saydığını biliyoruz. Vali tehdit ediyor ‘Adam gibi kutlayın, yoksa bir daha izin vermem’ türü bir açıklaması var. Sanıyor ki izinle gelindi buraya. Keşke ülkemin valileri özgürlük mücadelesinin yanında dursa! Bu deneyime sahip olsa! İktidarı beklemek yerine alın teri sahiplerinin, o çocukların valisi olabilse… nerdeee…

Bugün 1 Mayıs işçi ve emekçi bayramı. Uzun yıllar verilen mücadelenin günü. Belki en çok bugün gereksinimimiz var bu kavgaya. Özgürlük, eşitlik, hak, adalet kavgasına… Yeniden. En baştan…