Geçen hafta sözünü ettiğimiz kriz eğrisinin (V, W, U ve L gibi) şeklinin belirlenebilmesi için zaman içerisinde büyümenin nasıl bir seyir izlediğinin bilinmesi gerekiyor. Dolayısıyla büyümenin hem yıllar itibariyle hem de yıl içinde gelişimi büyük önem taşıyor.

Geçen hafta sözünü ettiğimiz kriz eğrisinin (V, W, U ve L gibi) şeklinin belirlenebilmesi için zaman içerisinde büyümenin nasıl bir seyir izlediğinin bilinmesi gerekiyor. Dolayısıyla büyümenin hem yıllar itibariyle hem de yıl içinde gelişimi büyük önem taşıyor.

Bu verilerin sağlıklı bir biçimde türetilmesi ve bu gelişimin kamuoyuna aktarılması kısa adı TÜİK olan Türkiye İstatistik Kurumu’nun sorumluluğundadır. Ancak çeyrek büyüme rakamları incelendiğinde Kurum’un bu sorumluluğunu yeterince yerine getirdiğini söyleyebilmek mümkün gözükmüyor. TÜİK çeyrek büyüme rakamlarını yıl içersinde birbiri ardına yayımladığı dört adet haber bülteniyle açıklıyor. Her haber bülteninde o çeyrek döneme ait Gayri Safi Yurtiçi Hasıla (GSYH) sonuçları yeralıyor. Haber bültenlerinde öylesine sık önceki dönemlere ilişkin güncelleme yapılıyor ki, uzmanının dahi gelişmeleri izleyebilmesi ve kavrayabilmesi son derece güç oluyor. Ayrıca, haklı olarak güncellemenin nasıl yapıldığı açıklanmadığı için sonuçlardan şüphe duyulması kaçınılmaz hale geliyor.

İşte size 2008 yılına ait çeyrek büyüme rakamlarından örnekler:
»Birinci çeyrek büyüme oranı ilk haber bülteninde yüzde 6,6; ikincisinde 6,7; üçüncüsünde 6,7; dördüncüsünde ise 7,3
»İkinci çeyrek büyüme oranı ikinci haber bülteninde yüzde 1,9; üçüncüsünde 2,3; dördüncüsünde ise 2,8
»Üçüncü çeyrek büyüme oranı üçüncü haber bülteninde yüzde 0,5 (binde 5); dördüncüsünde ise 1,2.

Bu düzeltmelerden özellikle üçüncü çeyrek döneme ait olanı oldukça düşündürücüdür. İlgili
döneme ait büyüme rakamı yüzde yüzü aşan oranda yukarı çekilmiş. Yani bugün anlıyoruz ki, büyüme üçüncü çeyrekte durmamış, hatta az da olsa ekonomi biraz büyümüş.

İlk üç çeyrekte bu düzeltme yapılmasaydı bekli de (hemen belirtelim, son çeyrekte ekonomi yüzde 6,2 oranında küçülmüş) yılın bütünündeki büyüme oranı yüzde 1,1 yerine, 0 oranında kalacaktı. Yani büyüme 2008 yılında durmuş olacaktı. Ancak şurası bir gerçek ki, tersi gösterilmediği ve kanıtlanmadığı sürece bu resmi veriye inanmak durumundayız. Büyüme, ister 0 olsun isterse resmi veri olan yüzde 1,1 düzeyinde olsun, 2008 yılında ekonominin hem geçen yıla göre (geçen yılki rakam yüzde 4,7 idi) daha düşük bir büyüme hızı kaydettiği hem de öngörülen gerçekleşme düzeyinin (öngörülen gerçekleme düzeyi yüzde 4 idi. Hatırlanacaktır, 2009 Bütçesi bu gerçekleşme tahminini esas almıştı) altında kaldığı gerçeği değişmemektedir.

Dördüncü çeyrek rakamı biraz daha yakından incelenirse ilginç sonuçlar ortaya çıkıyor. Son çeyrekte kamunun tüketim harcamaları yüzde 6.1, yatırım harcamaları ise 15.9 artmış. Çok açık olarak, 29 Mart seçimlerine dönük kamu harcamalarının artırılması daralmayı hafifletmiş gözüküyor. Bu harcamalar olmasaydı, son çeyrekteki büyüme gerilemesi yüzde 6.2’yi bir hayli aşabilirdi. Ayrıca görülüyor ki, son çeyrekte hem özel tüketim harcamaları hem de özel yatırım harcamaları ciddi anlamda daralmış (gerileme sırasıyla yüzde 4,0 ve 23,5 olarak gerçekleşmiş).

Bu veriler, çok açık bir biçimde hükümetin krizi aşmak için iç talebi (özellikle kamu yatırımlarını) artırmaya yönelik önlemleri alması gereğini ortaya çıkarmaktadır. Umarız, yolda olan altıncı pakette bu tür bir anlayış hakim olur.