Dindar değilim. İstanbul’da boğaza bakıp rakı içmeyi seviyorum. Hatta bu lezzeti tatmayanlar için üzülüp, onlar adına da kadeh kaldırıyorum. Kuran kursuna gitmedim. İmam okullarında öğrenim görmedim. Arkadaşlarımı hangi dinden, hangi ırktan gelir diye sorgulamıyorum. Cemaat ilişkim yok. Daha çok bireysel karar veriyorum. Cuma namazlarından bihaber yaşıyorum. Oruç tutmuyorum. Üçüncü sınıf vaizlerin fikir diye sundukları gevezeliklere gülüp, geçiyorum. Dini duyarlılığı olanların, biçimsel arayışlarına kanmıyorum.

Dindar olan iyi insandır, tezini reddediyorum. Dindar olmasını istemiyorum kızımın. Çocuğum şiir okusun, iyi müzik dinlesin, felsefeyle yoğrulsun, tiyatroya, baleye ilgi duysun istiyorum. Önyargıları olmasın, irdelesin, itiraz etsin, sorgulasın, özgürlük için yüreği çarpsın istiyorum. Dindar değilim, aynı zamanda kindar da değilim. Kimseden intikam almak istemiyorum. Çocuğum Atatürkçü olsun istemiyorum. Çocuğum dindar olsun istemiyorum. Başka her neyse söz konusu olan, ondan da olsun istemiyorum. Daha beş yaşında ve şu an sadece çocuk olsun istiyorum. Tadını çıkarsın. Oynasın, eğlensin, meraklarının peşine düşsün ve canı nasıl olmak isterse o yolda ilerlesin istiyorum.

Üç çocuğum olmayacak. Giderek bu feci asimilasyon, dayatma, otoriterleşme siyasetiyle beni rehin alacaksınız. Ya da öyle sanıyorsunuz. Ama ben, tam da yukarıda dediğim gibi biriyim. Ailem, dostlarım böyle. Ne yapacaksınız? Dindar değilim! Sürgün edin, yalnızlaştırın. Çevremi sarın, yaşam alanımı daraltın. Sesimi kesin. Canımı acıtın. Dindar değilim ben. Muhtemelen bundan sonra da kemale ermeyeceğim. Hangi ideolojik aygıtlarla dönüştüreceksiniz beni? Soluduğum havada daha çok korku, esaret olacak, biliyorum. Giyimim, kuşamım, meraklarım size daha çok batacak, belli. Sürekli beni fişleyecek, işaretleyeceksiniz, farkındayım.

Örgütlü işçi olmama izin vermeyeceksiniz. Özgür bir üniversitede bilim yapmamı engelleyeceksiniz. Gideceğim bir mahkeme olmayacak. Farklı bir inancın peşine düşersem, ibadethanemi tanımayacaksınız. Ekranlar kararmış, gazetelerim yasaklı, kitaplarım toplatılmış olacak. Anılarımı da sileceksiniz. Çocukluğumun geçtiği Haydarpaşa Garı olmayacak. Emek Sineması film göstermeyecek. AKM’de müzik dinleyemeyeceğim. Yıkacaksınız. Köyümün sularına set koyacaksınız. İçtiğim su sizin, yediğim lokma sizin, soluduğum hava sizin. Hepsine vergi koyacaksınız. Gözüme sokacaksınız inançlarınızı. İbadetlerinizi.

Ama inan bana, beni kendine benzetmeye çabaladıkça, sen yalnızlaşacaksın. Bu topraklardan beni sürgün edince, lezzetsiz olacak mahallen. Ben direneceğim. Bildiğimi söyleyeceğim. Roman yazmaya devam. Kitap okumaya devam. 1 Mayıs’ta Taksim’de olmaya devam. Üniversitelerde haykırmaya devam. Zalimliğe, zorbalığa karşı itiraz etmeye devam. Ücretsiz eğitim istiyorum. Ücretsiz sağlık hizmeti istiyorum. Örgütlü toplum istiyorum. Demokrasi istiyorum. Özgürlük istiyorum. Kadın erkek eşitliği istiyorum. ‘Halklar kardeştir’ bak yine söylüyorum. Sınıf kavgası daha yeni başladı, hoşuna gitmeyecek ama, öyle. Emperyalizm diye bir olgu var ve halkımızın kanını emiyor, ısrarla hatırlatıyorum.

Cehalet mülkün temeli! Öğrendiniz bunu. Uyguladınız, başardınız. Şakşakçılarınız her gün haykırmakta. Ama neyleyim, ben dindar değilim. Çocuğumun olacağını da sanmam. Ne yapacağız şimdi? Dövecek misiniz? Sövecek misiniz? Sürgün mü edeceksiniz?

Hepimiz Türkiye’ydik değil mi?