“Böyle bir ülkeye fikir getirmek istemiyorum” dedi bi tanesi…

Öbürü atladı “Adamlar cahil eaaabiiee”… (Ortamın İlber Ortaylısı sensin çünkü)
Sağdan gelen “Arkadaşlar gelin Çinli yerine Koreli dövelim” dedi… (Toplanıp dövmeye gittiklerinde yolda bir Tatar görüp ona daldılar)

Başbakan çıktı “İstanbul gibi tamamiyle şeytani diyebileceğim bir yaklaşımla şehrin kadim ruhunun tahrip edildiği, bir hazinenin küçük çıkarlar için tarumar edildiği şehirler azdır”… Sanki İstanbul’u yıllardır ben kanırtıyorum… Sanki inşaatlarda çıkan kadim sanat eserlerine ben “çanak çömlek” diyorum… Başbakan da bi hoş canım. Neyse, belki amiri dinlemiyorken ağzından kaçmıştır… Ya o değil de utanmadan bir de sonrasında: “Bütün aydınların kendilerine ‘modern ya da küresel olmak için, Boğaziçi ile Yeditepe ile şafağı ile grubu ile o güzel İstanbul’u muhafaza ederek neler yapabiliriz?’ diye sorması gerekiyor” demiş… Ya sayın abim, aydınlar, gençler, sivil toplum örgütleri bunları size yıllardır söylemekte. Şimdi neyin havaları bunlar? Anlamış değilim. İstanbul’da herhangi bir yerde beş kişi toplanıp “Buraya AVM / otopark / otel yapma” dediği zaman dayaktan gazdan geçilmiyor, başbaş gelmiş bunları diyor. Ya başka bir gerçeklikte takılıyorlar, ya da başka bir kafada takılıyorlar ki gerçekliklerini unutmuşlar. Biraz şuur lütfen sayın bıcırıkoğlu.

Dört yıl önce Diyarbakır’ın Silvan ilçesinde PKK saldırısı sonucu 13 askerin hayatını kaybetmesiyle ilgili olarak iki yıla kadar hapsi istenen dört komutan beraat ettirildi… Neden? Çünkü askerler güzel bi şekilde öldüler. Oysaki karar, sanıkların askeri teknik heyet tarafından hatalı, bilirkişi tarafından kusurlu bulunmasına ve savcı tarafından da görevlerinde ihmal ve gecikme gerekçesiyle cezalandırılmalarının istenmesine rağmen alındı… Yani “Ölenler ölmüş zaten abicim, şimdi onlar öldü diye hayattakilere sıkıntı olmasın, onları suçlu bulalım da bari bu iş böyle kapansın kafaları”… Adalet çok güzel ya gelsenize. Ne lan bu? Manyak mıyız memleketçe? Adil olmak çok mu zor? Adalet gerçekten en zor şey mi Türkiye’de yoksa? Çıkar ağları geleceğimizin önüne vahşice örülmüş mü? Memleketin tüm dereleri HES, tüm vadileri termik – nükleer santral mı olacak? Bütün plajlar zenginlerin, bütün sahiller yabancıların mı olacak? Aaa, çoktan olmuş bile.

Görgüsüzlük ve abartı yaşam kültürümüzü ele geçirmiş zaten. Selfie sayesinde de görgüsüzlüğümüzü en kibar ve filtreli biçimde yaşayabiliyoruz. Keşke ben isterdim ki bizim mega amirin de bir Instagram hesabı olsa. Ama delikanlı gibi balyalarla, altınlarla, odalarla… Hatta arada Duşakabinoğlulları’yla filan poz versin. Arada evladı da mizah dergilerine yazarken, büyük balık yerken, diğeri de trafikte kırmızı ışıkta gazlarken fotoğraf paylaşsınlar. Çünkü artık olması gereken bu. Abesle işgal. Saçmalıkların gerçeklik haline gelmesi ve beyinlerin iyice adaletten, haktan uzaklaşması. Yaşasın!

Toplumsal ahlakımızı insanları döverek, gazlayarak ve palayla dürterek sağlıyoruz. O kadar laf edilen IŞİD’den ne farkımız var? –Ha biz kafa kesmiyoruz! Zorda kalmadıkça da adam öldürmüyoruz. Ama öldürürsek de en başımızdaki çıkıp “Emri ben verdim” diyebiliyor. Öldürenler cezalandırılmak bir yana, kahraman ilan ediliyor. Edep, ahlak, saygı kalmamış ama ‘toplumsal ahlakımız’ sağlamda. Hortum Süleyman’dan bu yana çok da ilerleyememişiz ne yazık ki. Oysaki o hortumların içinden çok su aktı…

Duvardaki resimleri, yazıları da iyice sansürle, TV’de Picasso tablosu mozaikle, her yeri griye boya. Çünkü senin olmayan dayatma ahlakın en süper bi ahlak. –Hiç sanmıyorum abi, büyük yanlışlardasın. Gel biraz oturalım, bir çay içelim, derdin ne bize anlat. Kendin olmayan gibileri çevrende görmek istemiyor musun, nedir yani? Kimse sana laf etmesin mi? Sen polisten canını kurtarmaya çalışan millete “Ayakkabıyla girdiler” diyerek hakaret ettiğini ve aşağıladığını, hedef gösterdiğini düşünürken, külliye açılışında sekiz bakanlıktan fazla bütçesi olan bakanlığının başkanı ve komple diğer önemli arkadaşlarla “Ayakkabıyla girerken” ne düşündünüz?

Tabii ki sizin ayakkabılarınız halkınızın ayakkabılarından daha temiz. Ama sedyeye yerleşirken ayakkabılarını çıkartmaya çalışan çaresiz madenci kadar temiz bir insan olmak ayakkabıyla olmuyor.

Ayakkabılarınızı para kutularında saklamaya devam. Bu sizi tertemiz yapacak, emin olun.