Attila Aşut

yazievi@yahoo.com

Okurumuz Özgür Topsakal, Messenger’dan ileti göndermiş; günlük yaşamda pek de ayırdına varmadan kullandığımız bir yanlış kalıba dikkatimizi çekiyor: “Sevgili Attila Aşut Hocam, küçük bir sorum olacak. Türkçenin doğru kullanımı konusundaki hassasiyetinizi ve konuyla ilgili yazılarınızı ilgiyle takip eden biriyim. Linkini verdiğim haberdeki ‘dolandırmak’ sözcüğünün kullanımıyla ilgili görüşünüzü öğrenmek istiyorum. (https://www.birgun.net/haber-detay/iran-zencani-dolandirdigi-paralari-geri-vermeden-idam-edilmeyecek-240229.html) Bu haberde geçen ‘İran’ın parasını […]

Okurumuz Özgür Topsakal, Messenger’dan ileti göndermiş; günlük yaşamda pek de ayırdına varmadan kullandığımız bir yanlış kalıba dikkatimizi çekiyor:

“Sevgili Attila Aşut Hocam, küçük bir sorum olacak. Türkçenin doğru kullanımı konusundaki hassasiyetinizi ve konuyla ilgili yazılarınızı ilgiyle takip eden biriyim. Linkini verdiğim haberdeki ‘dolandırmak’ sözcüğünün kullanımıyla ilgili görüşünüzü öğrenmek istiyorum. (https://www.birgun.net/haber-detay/iran-zencani-dolandirdigi-paralari-geri-vermeden-idam-edilmeyecek-240229.html)

Bu haberde geçen ‘İran’ın parasını dolandırdı’ ya da ‘paramı dolandırdılar’ kullanımı doğru mudur? Bunun yerine, ‘İran devletini dolandırdı’ ya da ‘beni dolandırdı’ demek daha doğru olmaz mı? Çünkü para dolandırılmaz, özel ya da tüzelkişiler dolandırılır.”

Özgür Bey’in değerlendirmesi çok yerinde. Üstelik hem yanlış kullanımı göstermiş hem doğrusunu örneklemiş. Yani bize pek söz bırakmamış. Katkısı için teşekkürler…

haftanın notu

Kıbrıs izlenimleri

Kıbrıs, Türkiye’nin burnunun dibinde bir ada. Ankara’dan Lefkoşa’ya uçakla bir saatte ulaşıyorsunuz. Coğrafi açıdan bu denli yakın olduğumuz ve de soydaşlarımızın yaşadığı Kuzey Kıbrıs’la aramızda nasıl bir duygudaşlık var acaba?

Türkiye’de önemli bir kesim, TC’nin KKTC’ye yaptığı yardımların, ülke bütçesi için ağır bir yük oluşturduğu görüşünde. Kıbrıslı Türkler ise, Türkiye’nin vesayetinden ve ülke yönetimine müdahalesinden yakınıyor. “Kıbrıs sorunu”nun altmış yıldır çözülememiş ve “Birleşik Kıbrıs”ın kurulamamış olması, özellikle Kıbrıslı gençler arasında umutsuzluğa, gelecek kaygısına yol açıyor.

Kıbrıs’taki dostlarımız her ne kadar “Yavruvatan” sözünden hoşlanmasalar da, Türkiye’nin gündemindeki konularla burada tartışılan sorunlara bakıldığında, KKTC için “Küçük Türkiye” benzetmesi yapmak çok da yanlış olmaz! İki ülkedeki bütçe görüşmelerini eşzamanlı olarak izlemeye çalışırken, bu benzerliği daha yakından gözlemledim. “Kendi kendine yeterli bir ekonomi” vurgusu, iki kesimde de ağırlıklı biçimde dile getirilirken; dışa bağımlılığın azaltılması, enerji kaynaklarının verimli kullanılması, üreticilerin desteklenmesi, yolsuzlukların önlenmesi, bürokraside liyakate önem verilmesi, adalet kurumunun güçlendirilmesi, insan haklarına saygı gösterilmesi dilekleri, değişik partilerin sözcülerince aynı ölçüde seslendiriliyor. CAS çalışanlarının Ercan Havaalanı’nda süren açlık grevi ve “vicdani ret” konusu da ülke gündeminin ilk sıralarında…
KKTC’nin bugünkü nüfusu yaklaşık 650 bin. Nüfus ve yapılaşma hızla artıyor. Ulaşım ciddi bir sorun. Bu küçücük adada 29 üniversite var. Bunlardan 19’u YÖDAK’tan (bizdeki YÖK’ün eşiti) izinli; yanı sıra YÖK’ten de denklik belgesi almış. Yabancı uyruklu öğrenci sayısı 90 bini geçmiş. KKTC’de “eğitim ticareti” çok kârlı bir alan; o yüzden yeni üniversiteler de yolda…

Ada’nın Türk kesiminde canlı bir basın yaşamı var. İlk izlenimim, iktidara ya da muhalefete yakın yayın organlarının, haber ve yorumlarında olabildiğince nesnel davranarak evrensel gazetecilik ilkelerini göz ardı etmemeye özen göstermeleri. Örneğin bizdeki gibi “havuz medyası” görmedim burada! Ekranlarda dinlediğim her siyasal görüşten meslektaşım, iktidarın uygulamalarını aynı içtenlikle eleştirebiliyor. Bizdeki TRT’nin ve Anadolu Ajansı’nın dengi sayılan BRTK (Bayrak Radyo Televizyon Kurumu) ve TAK (Türkiye Ajans Kıbrıs), kamu yayıncılığı yapmanın bilinciyle, “yandaş” ya da “hükümet borazanı” gibi davranmıyorlar!

Kıbrıs’tan ilk izlenimlerim böyle. İleriki günler bakalım ne gösterir…