Dünya tehlikede; bizimkiler hâlâ magazinsel siyasette!
Bir zaman önce Almanya’daki bir gazeteciyle konuşurken, “Türkiye’de gündem o kadar zengin ki, ne yazacağım diye zorlanmıyorum, asıl hangisini bugün yazmasam tercihinde sıkıntı çekiyorum” demiştim…
***
Her gün değişen ve torbayı doldurmayacak konuların çoğunlukta olduğu gündemlerden yorulduk… Ne siyasiler ne de aydınlar (!) ülkenin geleceğini yakından ilgilendiren yaşamsal sorunları tartışma konusu yapıyor. Tutturdukları klasik yolla yani, iktidar/muhalefet atışmasıyla günü geçiriyorlar. Gerçek gündem yerine, iktidarın düzeyine uygun, magazinsel konuları milletin önüne koyup kara ve kirli düzenin devam etmesine katkı sunuyorlar! “Milleti aldatıyorlar “diyeceğim ama asıl kendilerini ve de Türkiye’yi aldatıyorlar!
***
Türkiye’de ekonomi çökmüş! Devlet durmuş! Kimse yarınını düşünemiyor…
Doğru!
AKP ülkeyi mahvetti! Ama AKP ve muhalefet değişirse bu kara ve kirli düzen de değişir. Ülkenin düzlüğe çıkarması için bir umut var.
***
Ancak yaşadığımız coğrafyada ve dünyada doğa ve çevreyi yok eden kötü yönetimlerin yaptıkları tahribatları düzeltmek pek kolay olamaz! Hele hele dünyayı ve yaşamı doğrudan tehlikeye atan sorunlara şimdiden önlem alınmazsa, durum beklenenden daha da vahim bir noktaya ulaşır!
***
Bugün dünyanın en devasa sorunu küresel ısınmadır! Bencil siyasetçilerin yarattığı bu sorun çözülmezse, dünyanın geleceği karanlıktır. Çölleşmeyle birlikte canlıların yaşamı giderek yok olacaktır. Özellikle gelişmiş ülkelerin kâr ve rant elde etmek için doğayı sömüren uygulamaları, insanlığın sonunun çok karanlık olacağını göstermektedir.
***
Bilim insanları, dünyanın hor kullanılmasının büyük tehlike oluşturduğuna dikkat çekiyor! Küresel sıcaklığın 1,5 °C’den fazla artması, milyonlarca insanın ve çevrenin yok olmasına neden olabileceğini söylüyorlar. Gidişatı gören BM Genel Sekreteri Antonio Guterres, “Gezegenin kaderinin hâlâ pamuk ipliğine bağlı olduğunu vurgulayarak, iklim felaketinin kapısını çalıyoruz" demek zorunda kalıyor.
***
Felaketin nedeni, aşırı derece karbondioksitin atmosfere salınımıdır! 2015 yılında İklim Zirvesi için Paris'te toplanan katılımcılar, küresel emisyonların 2030 yılına kadar yüzde 45, 2050'ye kadar da sıfıra düşürülmesi kararına varmışlardı! Son olarak 31 Ekim-12 Kasım 2021 tarihleri arasında İskoçya’nın Glasgow kentinde gerçekleştirilen ve AKP Genel Başkanı Erdoğan’ın gitmediği 26. BM İklim Değişikliği Konferansı'nda ise ülkeler iklim değişikliğine karşı alınacak bir dizi önlemi içeren bir anlaşmayı imzaladılar. Bu anlaşmaya çevrecilerin baskısıyla Türkiye’de imza attı…
***
Anlaşmada, kömürün aşamalı olarak azaltılması taahhüdü, emisyon azaltma planlarının düzenli olarak gözden geçirilmesi ve gelişmekte olan ülkelere daha fazla finansal destek gibi önemli kararlar var. Kömür, karbondioksit emisyonlarının yaklaşık yüzde 40'ını oluşturuyor. Bu sebepten de ısınmanın 1,5 °C düşülme hedefinin de merkezinde bulunuyor…
***
Peki, Türkiye ne yapıyor? Ülkemizde kömür yakan toplamda 55 termik santral bulunuyor. Greenpeace Akdeniz İklim ve Enerji Proje Sorumlusu Onur Akgül, “Bunlara ek olarak 30'dan fazla da planlanan" olduğunu söylüyor. Verilen sayılara bakılırsa Türkiye, dünyada Çin'den sonra en fazla kömürlü termik santrala sahip ikinci ülke oluyor!
***
Oysa Fransa 2022, İtalya 2023, Almanya 2038, İngiltere 2024, Yunanistan 2028, Macaristan 2030, Slovakya 2030, Hollanda 2030, İtalya 2025, Danimarka 2030'da kömürlü termik santralları tamamen kapatmayı planlıyor.
***
Diğer yandan Türkiye ciddi bir kuraklıkla karşı karşıya! Yağışın azlığına bağlı olarak ve sıcaklık artışlarından kaynaklı kuraklık ülkemizde hüküm sürüyor… Bölgesel çapta olan hava kütleleri, basınç yapıları, coğrafi özellikler, yükselti, enlem dereceleri kuraklık oluşumu için ciddi etkenler...
Kuraklığın oluşmasında rol alan bir diğer etken de insanlar! İktidarlar kuraklığı körükleyen bir yönetim biçimi sergiledikçe, küresel ısınmayla birlikte kuraklık adına onarılamayan felaketler oluşuyor. Nitekim Türkiye, yanlış politikalar yüzünden büyüklü küçüklü birçok göl ve su havzasını kaybetti...
***
Türkiye Tabiatını Koruma Derneği’nin Bilim Danışmanı Dr. Erol Kesici’nin hazırladığı rapora göre; son 60 yılda, Marmara Denizi’nin yüz ölçümünden daha büyük, neredeyse üç Van Gölü büyüklüğünde 70’e yakın doğal göl kurudu. Kesici, bunun nedeni için “göllerin yıllık su bütçelerinin korunarak kullanılmaması ve çok su tüketen ürünler için vahşi bir sulama yönteminin belirlenmesi” değerlendirmesi yapıyor.
***
Kesici, “göllerin hidrolojik bakımdan adeta iflas ettiğini” vurguluyor ve Türkiye’de irili ufaklı 200’e yakın sulak alanın ivedilikle koruma altına alınması gerektiğini söylüyor! Ve ekliyor: “Sadece Göller Yöresi’nde, Burdur sınırlarında 60 yıl önce 20’ye yakın doğal göl varken, bugün 5’e düştü!”
***
Dünyayla birlikte Türkiye’de de yaşamın geleceği sıkıntıda. Ama bizim politikacılar kendi koltuklarından başka bir şey düşünemiyorlar! Dünyayı, uzaydaki gelişmeleri, insanlığın keşiflerini, 50 yıl sonraki yaşam biçimini düşünen, hayal kuran ve yurttaşını çağın ilerisine taşımak isteyen bilinçli yöneticilere ihtiyacımız var… Siyaseti hamaset ve dedikodu düzeyine indirenlerle işimiz yok! Yani diyorum ki; ilk seçimde oylar, gezegenimizin sorunlarını ülke sorunlarıyla bir tutabilecek yetişmiş bilgili ve diplomalı insanlara verilmeli!