Attila Aşut

yazievi@yahoo.com

“Yazarlar da yanlış yapar. Editörlerin ve düzeltmenlerin görevi bu yanlışları gidermektir…” Bu köşede benzer tümceleri kaç kez kurduğumu ben de unuttum! Her alanda olduğu gibi yazım konusunda da ciddi bir özen sorunumuz var. Öyle olmasa; gazetelerde, dergilerde, kitaplarda hemen her gün sayısız dizgi, düzelti ve bilgi yanlışıyla karşılaşır mıyız? Yazılarımda alıntıladığım dil yanlışlarını daha çok […]

“Yazarlar da yanlış yapar. Editörlerin ve düzeltmenlerin görevi bu yanlışları gidermektir…”

Bu köşede benzer tümceleri kaç kez kurduğumu ben de unuttum! Her alanda olduğu gibi yazım konusunda da ciddi bir özen sorunumuz var. Öyle olmasa; gazetelerde, dergilerde, kitaplarda hemen her gün sayısız dizgi, düzelti ve bilgi yanlışıyla karşılaşır mıyız?

Yazılarımda alıntıladığım dil yanlışlarını daha çok Cumhuriyet ve BirGün gibi, toplumda etkisi ve saygınlığı olan gazetelerden seçiyorum. Böylelikle bir yandan yanlışlara dikkat çekerken, bir yandan da düzeltmenliğin yayın organları için “olmazsa olmaz” işlevini vurgulamaya çalışıyorum.

Peki, editörler ve düzeltmenler görevlerini yapmazlarsa ne olur? Ne olacağını, Cumhuriyet gazetesinden çarpıcı bir örnekle gösterelim.

25 Mart 2019 günlü gazetede Orhan Bursalı imzasıyla çıkan “İşin aslı, söylenenler ve anlamları” başlıklı yazı şöyle sona eriyordu: 

“Ve ‘Ben vaktinizi almayayım..’ diyerek alanda toplananlara kısa bir merhabadan sonra ‘Cumhurbaşkanı projelerimizi anlatacak’ diyerek mikrofonu teslim eden bir belediye başkan adayı, Yıldırım Akbulut.”

Yazının tarihine dikkatinizi çekerim. Orhan Bursalı arkadaşımız, bir yandan seçim gezileri, bir yandan ekran yorumculuğu yaparken, belli ki o yoğunluk, yorgunluk ve koşuşturma sırasında bellek yanılgısına düşmüş; AKP’nin İstanbul Belediye Başkan Adayı Binali Yıldırım yerine, eski başbakanlardan Yıldırım Akbulut’un adını yazmış!

Şimdi böyle önemli bir bilgi yanlışını düzeltmeden yayımlamak, yazara yapılmış büyük bir haksızlık değil midir?

***

İkinci örneği de Cumhuriyet gazetesinden vereceğim. Örsan K. Öymen, 8 Nisan 2019 günlü köşeyazısının altına şöyle bir “Düzeltme notu” koymuştu:

“4 Nisan 2019 tarihinde yayımlanan yazımın başlığı, dizgi servisindeki teknik bir hatadan ötürü, köşenin adı olan ‘Olgular ve Düşünceler’ olarak yayımlanmıştır. Yazının doğru başlığı ‘31 Mart ve 2023’ biçimindedir.”

Buradaki yanlışlık yazardan değil, sayfa sorumlusundan kaynaklanmış.

Daha küçük bir yanlışı da bizim gazeteden aktaralım: Fatih Yaşlı’nın 14 Nisan 2019 tarihli “Serbest seçimler’in sonuna doğru” başlıklı yazısında şöyle anlamsız bir tümce var:

“Bunların hepsi, resmen ortadan kaldırılmamış olmamakla birlikte Türkiye’de fiilen ‘serbest seçimler’in var olup olmadığını sorgulamamızı gerektiriyor.”

Görüldüğü gibi, bu tümcedeki yazım yanlışı küçük bir dokunuşla giderilebilir ve söz konusu ifade “… kaldırılmamış olmakla birlikte…’ye dönüştürülebilirdi.

Editörler ve düzeltmenler işlerini ciddiye almadıkları sürece biz böyle durumlarla daha çok karşılaşırız!

***

HAFTANIN NOTU

Ekranda dört şebelek!

Yandaş kanallardan birinde dört şebelek oturmuş, “İmamoğlu geyiği” yapıyor…

Efendim, Ekrem İmamoğlu aslında CHP İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu’nun “projesi” imiş. Kendisi sosyalist olduğu halde, İmamoğlu gibi muhafazakâr birini İstanbul’dan aday gösterterek partisine seçim kazandırmış! Müthiş bir “üst akıl” varmış bu işin içinde!

Sonra efendiciğim, İmamoğlu mazbatasını alıp İstanbul Belediyesi’nde işbaşı yaptığı gün, hani “personel için musakka, kendisi için antrikot” hazırladığını söyleyen aşçıyı uyarıp “Böyle olmaz, herkese aynısı olacak” demişti ya, meğer o diyalog tümüyle kurgu ve de “halkla ilişkiler çalışması” imiş!

Aralarında eski bir “PKK itirafçısı”nın da bulunduğu bu dört kafadar, sanki televizyonda değil de mahalle kahvesinde sokak ağzıyla gevezelik ediyordu! Ömürleri AKP iktidarıyla sınırlı bu “nevzuhur” tiplere “gazeteci” demeye dilim varmıyor…