Marmaris Kent Konseyi’nin düzenlediği “Kent yönetiminde halkın katılımı” adlı konuşmayı yapmak üzere Marmaris’e davet edildim. İnteraktif bir toplantı oldu, düşünülen süreden daha fazla sürdü. Son derece öğretici, farklı fikir ve sorunların tartışıldığı, çözüm önerilerinin de açıklandığı yararlı bir çalışma yapıldı. Halkın seçimiyle Marmaris’teki çeşitli sol partiler, aydınlar ve aktivistlerin paydaşı olan Konseyin doğa, kültür ve kent estetiği açısından müthiş işler başardığını bu toplantıda öğrendim. Konsey üyeleri, gönüllük anlayışıyla zor koşullarda Marmaris’in sadece turizm kenti olması için gerekli alt yapı düzenlenmesine katkı sunmuyorlar, çevrenin ve kentin korunması, plan ve projelerin doğru uygulanması, ekonomik kalkınma, sanatsal ve kültürel gelişme, sosyal yaşamın varlığı kadar, huzurlu ve güvenli bir geleceğin de oluşturulması adına da düşünceler üretiyorlar. Sabırla ve heyecanla yaptıklarını anlatan, özverili çalışmalarından bahsederken alçakgönüllü olamaya çalışan, egemenler karşısında ve AKP dönemi yandaşlarıyla mücadelede dik duran, ödün vermeyen “Marmaris Kent Konseyi Başkanı Ufuk Beytekin, Halime Şaman ve yönetim kurulundaki aydın insanlara çok teşekkür ediyorum. Örnek alınması gereken bir örgütü tanımaktan çok büyük sevinç duyduğumu da eklemeliyim. Aslında Kent Konseyi’nin varlığı yerel yönetimler için bulunmaz bir fırsat! Dünyanın en güzel doğasına sahip Marmaris’in daha da tanınır olması, farklı düşüncelerin harmanlanmasıyla mümkün. Marmaris Belediyesi bu fırsatı kent halkının yarını için kullanmalı. Zaten bir belediye başkanının başarısı, hemşerisinin yönetim sürecine katılmasıyla orantılıdır. Hemşeri, kentin sorunları, çözümleri ve projeleri sürecinde yer aldıkça, yerel yöneticilerini tanır, başarı için tüm katkısını vermeye çalışır. Hem kentin hem de siyasetin gücüne güç katar.

∗∗∗

Pazar günü Muğla’da “emek ve demokrasi” güçlerinin düzenlediği, tüm siyasi partiler, baro ve STK’lerin yoğun bir şekilde yer aldığı “adalet ve demokrasi yürüyüşüne” de katıldım. Çok kalabalık ve coşkulu bu yürüyüş, Adalet Sarayı önünde basın açıklamasıyla son buldu. Muğlalı demokratlar, örgütleriyle birlikte ülkede yapılan haksızlıkları, hırsızlıkları ve adaletsizlikleri kararlı ve cesaretle dile getirdiler. AKP iktidarının, insana, doğaya ve Türkiye’ye olan düşmanlığına dikkat çektiler ve “Laik demokratik sosyal hukuk devletinin” bir parti işgali altında olduğunu ülkeye duyurdular. Benim ve eşim için anlamlı ve önemli bir başka buluşmada ülkemizin en başarılı yerel yöneticisi, halkın katılımıyla büyük hizmetler yapan, Türkiye’ye örnek olan, sosyal demokrat belediyecilik anlayışının duayeni Muğla Büyükşehir Belediye Başkanı Osman Gürün ve zarif eşi Gülsün hanımla buluşmak oldu.  Başkan Gürün’ün “Önseçim olmazsa aday olmam” sözünü unutamam.  Bu ilkeli duruşunu yaşamı boyunca sürdürdü. Sosyal demokrat belediyecilik için önemli bir idol oldu. Eski dostlar olarak, koca başkanla 1989’dan bugüne kadar yaşanan dürüst ve başarılı siyaset sürecini anımsamak bizi çok mutlu etti.

∗∗∗

Marmaris’in sürekli kanayan bir yarasına değinmeden geçmemeliyim. Marmaris Milli Parkı içinde yer alan, usulsüz bir şekilde inşaatı devam eden Sinpaş öyküsünü anlatmak, en azından doğaya ve insana olan saygı gereği önem taşıyor. Marmaris Kızılkum bükü mevkiinde bulunan Milli Park içinde araziye 1988 yılında Hattalar, “Mevzi İmar Planı” üzerinden 7 katlı, 550 odalı otel projesine izin alıyor ve inşaata başlıyorlar. Sonrasında iflas ediyorlar. AKP yandaşlarından olduğu iddia edilen SİNPAŞ, 2009 yılında bu yeri satın alıyor. 1999 Marmara Depremi olmadığı ve bugünkü “Deprem Yönetmeliği” o günkü mevcut mevzuatta yer almadığı için o tarihten günümüze, inşaat bugünkü usule aykırı bir şekilde eski yönetmenliğe göre devam ediyor. Üstelik proje değiştirilerek inşaat alanı 122.000 m2 çıkarılıyor. Mevzuata aykırı biçimde hem kat sayıları arttırılıyor (10 kat yapılmış) hem de ruhsatın vasfını otelden Otel artı Konut’a çevriliyor. Bu arada bir iddiaya daha dikkatle bakalım. SİMPAŞ maliki olduğu alanın dışında MİLLİ PARKIN arazisinin içine de girip, onlarca dönüm araziyi ukdesine geçiriyor. İlgiler ve yetkililer buna göz yumuyor. Ayrıca, ÇED Yönetmeliği’ne göre; “ÇED süreci tamamlanmadan herhangi bir izin, ruhsat verilemez” koşuluna rağmen SİNPAŞ, Valiliğin “ÇED gerekli değildir” kararı nedeniyle inşaata devam ediyor. “Marmaris Kent Konseyi” gerek milli park arazisine izinsiz girilmesi, arazinin ve doğanın yapısını tahrip etmesi, gerek imar mevzuatına aykırı izinler verilmesi, gerek çevreyi ve denizi kirleten faaliyet içinde bulunması, gerekse ÇED raporunun olmaması böylece, haksız kazanç elde edilmesi nedeniyle itiraz ederek yargıya başvuruyor. Ayrıca Muğla Büyükşehir Belediyesi Başkanlığı da Sinpaş’a karşı olumsuz bir rapor veriyor. Ancak mülki idarenin tüm unsurları, Sinpaş’ın yanında duruyor, oluşacak rantını korumaya devam ediyor.

∗∗∗

Anadolu’nun en batısından bakınca, müthiş bir çirkinlik ve adaletsizlik içinde yaşadığımızı anlıyoruz! AKP Yandaşı olmak, onlara doğayı yok etme, kent düzenini bozma ve yasadışına çıkma hakkını veriyor! Torunlarımıza bırakacağımız miras nasıl birilerine peşkeş çekilir? Milli Park nasıl rant için yok edilir? Niye engellemiyoruz? Adaletin olmadığını hala anlamadık mı? Böyle bir ülkede yaşamayı hak etmedik.