National Geographic’in vahşi yaşam kanalında çitaları çeken bir belgeselci yeni yürümeye başlayan yavruları görüntülüyordu. Afrika’daki Serengeti Ovasının geniş otlakları arasında minik çita yavruları düşe kalka ilerliyorlardı. Anneleri, avlanmaya gittiği için yalnızdılar. Birden dört beş aslanlık bir yırtıcı sürüsü göründü. Çitalara doğru geliyorlardı. Belgeselci kameraya dönerek hem o anki durumu hem de duygularını açıklamaya başladı:

-Eğer aslanlar günlerdir izlediğimiz bizim minik yavruları görürlerse kesinlikle onları öldürürler! Bu tarafa doğru da geliyorlar.

Çitaları doğumlarından beri izledikleri için onlarla aralarında bir bağ kurmuşlardı. Eğer yavruları araçlarına alıp bir süre oradan uzaklaşsalar çitalar hayatta kalabilirdi. Bu olasılığı da kameraya aktardıktan sonra Afrika’da belgeselci olmanın “temel ahlaki kuralını” açıkladı:

-Ama doğal yaşama müdahale edemeyiz! Aslanlar onları görürlerse kesinlikle öldürecekler. Biz de bu anları kamera ile izlemek zorunda kalacağız. Ne yapalım ki, Afrika’nın kuralı bu!..

∗∗∗

Batılı meslektaşlarımızın belgesel çekme teknikleri ve yeteneklerine saygı duymamak mümkün değil. Her işin hakkını ziyadesiyle verdikleri için hem belgesel hem de “çile” çekiyorlar. Batı standartları da bunu gerektiriyor.

Afrika’da vahşi yaşam için geçerli olan “ahlaki ölçüler” hayatın başka alanlarına uygulanabilir mi?

Mesela Filistin’de yaşananlara?

Hiçbir askeri yeteneği olmayan Filistinli çocuklar, kadınlar, yaşlılar ve silahlı mücadele veren örgütlerin içinde yer almayan her yaştan erkek, ağır silahlarla katlediliyorlar. İsrail ordusu savaş suçu olan kimyasal silahlar dahil bütün gücünü kullanıyor.

İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi’ni 10 Aralık 1948’de Paris’te yapılan Birleşmiş Milletler Genel Kurulunda imzalayan “çağdaş” (!) ülkeler, Filistinlilerin katledilmesini belgeselci sadakatiyle izliyorlar!

∗∗∗

Cehenneme dönmüş bir coğrafyada “aklın sesi” de yeterince çıkamıyor. Oysa 1970’lerde dünyanın en etkili “silahı” sadece iki kelime idi:

-SAVAŞA HAYIR!

Bu ses her zaman silahlardan önce yükseltilmezse silah tekelleri insanlığın önüne “yeni cehennemler” koymaya devam edecekler.

Ne yazık ki, dünyada “barış cesareti” çok azaldı. Var olanlar da  cılız çıkıyor, ya da hiç çıkmıyor. Şu anda “politik olarak yanlış olur” kaygısı herkesi esir alıyor.

Oysa Filistin’de düpedüz soykırım yapan İsrail Başbakanı Netenyahu’ya ve onun savaşına karşı binlerce İsrailli solcu protestolar yapıyorlar!

Bir çift söz de; Türkiye’deki “en yüksek ses olan” siyasal İslamcı cephenin bütün kanatlarına:

-Filistin’deki duyarlılığınızın yüzde 1’ini de kendi ülkenizde ne zaman göstereceksiniz?

Sizin de kendinize ait “temel ahlaki” kurallarınız var. O yüzden diğerlerinden çok farklı değilsiniz. Nedir o derseniz başlığa bir göz atın:

-Filistin’de belgeselci ahlakı!