Çalıştığım televizyon kanalında beni evden alıp, kanala götüren bir şoför arkadaşım vardı. Seçim öncesiydi, siyasilerin ağzından yine din, Allah, kitap, cami sözleri eksik olmuyordu. Her zamanki gibi baskı altındaydı CHP, bu kez daha beterini yaşıyor, Alevi genel başkanı sanki suç işlemiş gibi, sanık muamelesi görüyordu. Böyle olmadığını anlatmak için sürekli avuçlar göğe uzatılıyor, alabildiğine dindarlık vurgusu yapılıyordu CHP’de!

Bu yolu Baykal çok önceden açmıştı. Gürsel Tekin kara çarşafa rozet taktırdı mesela. Neyse, şoför arkadaş şöyle dedi; “Enver Bey siz Kılıçdaroğlu’na ulaşırsınız, ne olur söyleyin ona, günde kırk vakit namaz kılsa, her hafta hacca gitse, bu adamlar ona oy vermez! Boşa kürek çekmesin; laik, demokrat, devrimci kimselerle yola çıksın.” Bazen bunca yalındır siyaset! ‘Arama Toplantısı’ yapıp ipsiz sapsız, liberal, yobaz, Amerikancı takımıyla kol kola girmeye gerek yok! Hem neyi arıyorsun ki? Solcu olacaksın… Ötesi boş…

Türkan Saylan faşist rejimce sanık sandalyesine oturtuldu. AKP ve kardeşi Cemaat her türlü tezgâhı kurup ömrünün son demlerinde işkence ettiler kadına. Neydi suçu? Kızları Cemaat’in kucağına atmıyor, laik, eşitlikçi bir dünya için savaşıyordu. Ne teröristliği kaldı hocanın, ne darbeciliği! Bunlara boyun eğmeden, dimdik, yaşadığı gibi ayakta öldü. O zaman Işık Evleri belaydı memleketin başına, şimdi TÜRGEV!

Cenaze namazını İhsan Özkes kıldırdı Türkan Saylan’ın. Doğruyu yaptı, adaletli konuştu ölünün ardından. Yobazlığa karşı insanlığı savundu. Cemaat ve şimdinin kirli havuz medyası topa tuttu Özkes’i. Hepimiz direndik bu saldırıya, ben yayına çıkardım ve söz hakkı verdim İhsan Bey’e. Bir ödüle ihtiyacı olmamalıydı. CHP hemen aydın din adamı diye aldı onu önce Parti Meclisi üyesi yaptı, ardından milletvekili oldu Özkes. Sadece bir namaz kıldırmak siyaset yapmaya yetiyormuş meğer!

Özkes alttan alta bugüne dair ipuçları veriyordu aslında. Önce televizyonda bir diziye savaş açtı, sansürü savundu. Ardından Üsküdar belediye başkan adaylığını kaybedince partisine sövdü, saydı. Sonunda içindeki dinci, ırkçı anlayış hortladı ve onu yoktan var eden partiye sallayarak, istifa etti. Sarayın kapısında kul olmaya rıza gösterdi.
“İnsanlığa, İslam’a hizmetten başka amacım yok” cümlesini yumurtladı. Yani, ne hırsızlık, ne yolsuzluk olmuştu bu yıllarda. Mahpusta çürüyenler, ölenler de olmamıştı. Komşu devlete silah gönderilip insanlar yurtsuz bırakılmadı. Yurttaşlara küfür edilip dövülmedi bu dönemde. Çocuklara öldürülmedi, köyler bombalanmadı, cadı avına çıkılmadı. İhsan Bey bunları görmeyerek büyük hizmet ediyordu insanlığa ve İslam’a! Hey gidi hey! Hani inançlı ya eski müftü; öte dünyada bunun hesabına nasıl verecek acaba? Gerçi ben hesapların burada görülmesinden yanayım!
CHP’de bu dincilik zaafı öteden beri var. Yaşar Nuri vekil oldu da ne oldu? Hemen sattı partiyi. Şimdi de Bekaroğlu at oynatıyor her yerde. CHP adına konuşuyor, pes. Doğrusu ben Bekaroğlu’nu insan hakları savunucusu saydığım için CHP’ye yarar sağlayacağını sanıyordum. İlk icraatı genel merkeze mescit yaptırmak oldu. Anladım gerçeği. Dinci birinden demokrat olmuyor, olamıyor!

İhsan Özkes ibretlik bir örnek olarak önümüzde. Esasen bugüne dek içindekileri saklayarak iyi bile gelmiş. Gerici, yobaz, dinci anlayışın memlekete vereceği ne var? Devşirme siyasilerle gidilecek bir yol yok. İlhan Kesici geliyor partiyi Anavatan yapmak istiyor; Bekaroğlu geliyor partiyi Saadet Partisi yapmak istiyor… Örnekler çoğaltılabilir elbet!

CHP’ye dair söylenecek çok söz vardır mutlaka. Ancak güncel olan budur. Haklı olarak bugün: “Herkesle biz görüşebiliyoruz sadece” diyor genel başkanı. Öyleyse son bir hamleyle, bu kez soldan yana adaylarla çıksın meydana. Bu cesaret değil gereklilik. Mecbur değil sırtında ucuz dinci söylemlerle, liberal gevezelikle, azgın milliyetçilikle kendine siyasal rol biçen tipleri taşımaya!

İlk kez bir fırsat doğdu. Yıllardır dokunamadığı Kürtlerle bir dil bulma olanağı var. Bunun için özel gayrete de gerek yok. Zulme karşı durmak yeter, eşit yurttaş olmayı benimsemek yeter, anadile saygı duymak yeter, memleketin her yanında özgürlük istemek yeter!

Ben ‘barış süreci’nin hiç olmadığına inananlardanım. HDP de gerçeği gördü sanırım. Dincilerle gidilecek yol yok. Silahla gidilecek yol yok. Ne Hüda Kaya, ne Altan Tan’la bu iş olmaz. Bakan verdikleri RTE kabinesi halkı bombalıyor. Bundan da ders çıkarmayacak mı Demirtaş? “Yetmez Ama Evet” diyenlerle bu iş olmaz…

Bugün barış için umut vardır.

Sadece sahici solcu olmak yeter.

Gezi Dirilişi’nin ilkelerinde birleşmek yeter.

Geç değil, inanın değil!