Haziran, sizin kâbusunuz bizim umudumuz! Üstümüzde dolaşıyor, sızdığı yerlerden göz kırpıyor

Gezi’nin mirası

gezi-nin-mirasi-48755-1.

Son saldırıdan birkaç hafta sonra… Sokak hareketi sızacak yeni yerler ararken, Yeniköy forumunda Hollanda’dan gelen bir misafir mikrofonu eline alıp konuşuyor… Yumuşak, sakin, gülümseyerek anlatıyor: “Sahada olan oyuncuların her şeyi görmeleri mümkün değildir. Sizi dışarıdan izledik, biz tribündeydik. Açıkça şunu gördük, siz dünyayı değiştirdiniz!” Hollandalı misafirin sözleri sarsıcı, düşündürücü bir tokat gibi… İnsanın gözünde, biraz gururlu, biraz kibirli daha çok onurlu kıvılcımlar çakıyor.
Dünyayı değiştirmek çok mu iddialı? Belki biraz! Ancak “Gezi sonucunda hiçbir şey olmadı”
diyenlere de “haddinizi bilin!” yollu bir cevap.
“Gezi bir rüyaydı” romantizmini bir kenara bırakıp, sosyolojik soslu basit mesajlar üzerinden konuya derinlik kazandırılabilir. İlla bir sonuç kısmı yazılacaksa; “biz o parkta, ağaçlar üzerinden kolektif yaşamı, empatiyi, cesareti pekiştirdik” denebilir.
Hayır, Gezi boş bir kara delik değildi! Bilakis büyümemizi sağlayan dev bir hareketti.
Ötesinde, “Kendini bilmeyenlere”, “biz yaptık oldu” diyenlere daha önce bilmedikleri bir korkuyu hissettirdi. Dahası geleceğe umutla bakmamızı sağladı. Meyveler verdi, miraslarını bölüştürdü. İşgal evleri, park forumları, yeni üretim biçimleri alternatif yaşam alanları yaratan da Gezi Direnişiydi.

YENİ İCATLAR ÇIKARMA!
Ötekileştiren sistem ve gün geçtikçe ağırlaşan siyasal baskı ortamı “kabul etmeyenleri” yeni formüller bulmaya zorluyor. Arayışlar, Gezi’nin kitle ruhundan gelen ilhamla birleşince ortaya “yeni icatlar” çıkıyor. Ankara’da yaşam bulan ve İstanbul’daki Karşı Lig’in bir benzeri olan Özgür Lig de bu icatlardan biri. Meşin yuvarlağın, çizginin dışında tutulmasıyla şekil alan Özgür Lig, endüstriyel futbola, cinsiyetçiliğe ve rekabete karşı soluk alma olanağı sağlıyor.
A.C.A.B. sloganının, ince ayar bir gönderme olduğuna şüphe yok. Ne var ki sloganın tam içeriği biraz daha renkli. “All Colors Are Beatiful.” Gerçekte de Özgür Lig’in çatısı, bütün renklerin güzel olduğunu vurgu yapıyor. Bunu kolay yoldan anlayabilmek için ligin yapısına ve burada yer alan takımlara şöyle bir bakmak bile yeterli. Takımlar, sadece erkeklerden oluşmuyor. 7 kişilik her takım içerisinde kadınlar da yer buluyor. LGBTİ bireylerinin ayrı takımlarının olması da Özgür Lig’in yapısını biraz daha anlaşılır hale getiriyor. Özgür Lig, ötekilerin değil ötekileştirilenlerin ve buna başkaldıranların ligi.
Misal, maçlar başlamadan önce, bir köşede, sokak müzisyenleriyle takılarak ısınan “Sporting Lezbon” bu başkaldırının tam tanımı. Pembe, mor, sarı, mavi, kırmızı, yeşilden oluşan 6 renk parçalı formayla mücadele eden lezbiyenlerin takımı, şirazesi kaçmış futbol tanımının yeniden şekillenmesine aracı oluyor. Daha maç başlamadan “önümüzdeki maçlara bakacağız” diyorlar. Elbette bir taktikleri var, yer yer defansif çekinik, yer yer ofansif agresif oynuyorlar.
Özgür Lig’de mücadele eden 14 takımdan biri olan 100. yıl Bostan korkuluklarının oyun tarzı da “süper lakayta” yakın. Maçların başlamasından önce pankartlarını gururla asıyorlar. Aslında döviz tam olarak hayatla birleştirdikleri futbol felsefelerini anlatıyor: “Yollar kesilmiş, alanlar sarılmış, tel örgüler çevirmiş yöreni, fırıl fırıl alıcı kuşlar tepende, benden geçti mi demek istiyorsun? Hiçbir şey yapamıyorsan aç iki kolunu iki yana korkuluk ol!”

#DİRENKAZOVA

gezi-nin-mirasi-48756-1.Kazova Tekstil’in hikâyesinin bir yanında gözünü para bürüyenlerin, kişisel çıkarları için emekçinin üç kuruşuna bile gasp edenlerin, yalan söyleyenlerin arsız yüzleri var. Öteki yanında ise, kanser hastası karısına ilaç alamayan, üç aylık bebeğine bakamadığı için onu yetiştirme yurduna vermek zorunda kalan ve kredi borcunu ödeyemediği için hacizle boğuşan emekçiler duruyor. Hakları için çalıştıkları fabrikayı ele geçiren, aylarca süren direnişin ardından yeni bir adım atarak kendi üretimlerini yapmaya başlayan, mallarını satan, sonunda kooperatif kuran Kazova işçilerinin hikâyesi umutlu bir geleceğe doğru akıyor. Özgür Kazova Tekstil Kooperatifi emek mücadelesi ve Gezi Parkı direnişinin en önemli miraslarından. Kazova, eşitlikçi toplumun okullarından biri olacak gibi görünüyor. 17 Kasım 2014 tarihinden beri patronsuz kazak üreten “teslim olmaz kolektif ruh”, bir sonraki hareketlere ilham verirken uluslararası özgürlük mücadelesinin bir dişlisi olarak da gülümsüyor.

“İŞGAL ET, YENİDEN İNŞA ET"
Doğayı rant için talan edenlerle, çevreye ve kültürel değerlere her türden baskıya rağmen sahip çıkıp, kolektif yaşamı kutsayanlar arasındaki ince çizgide büyük bir soru işareti duruyor… Şehirler kimin? Gezi’den sonra ortaya çıkan Kadıköy’deki Don Kişot ve Caferağa işgal evleri tam da bu sorunun anlamı üzerine şekilleniyor. Halk tarafından kamulaştırılan binalar Haziran Direnişi’nin miraslarından sayılıyor. Yaşanmaz durumdayken, İmece usulüyle tamir edilen evlerde, pek çok aktivite de bir arada.
Mahalle evleri, aç olana yemek, okuyana kitap, ihtiyacı olana dost sohbeti sunuyor. Adeta bir sanat merkezine dönüştürülen yerlerde, video salonları, sergi alanları, ritim ve sanat atölyeleri bulunuyor. Takas usulüyle ihtiyaç sahipleri eksiklerini giderebiliyor. Gezi’den sonra ortaya çıkan her iki mahalle evi de “bölücü” ve “şüpheli” faaliyetleri yürüttüğü için büyük baskı görüyor. Üstelik iş bu kadarla da sınırlı kalmıyor. Caferağa’daki evin kapısına “kilit vurulduğu” biliniyor. Buna rağmen işe emek harcayanlar, mücadelelerini sürdüreceklerini söylüyorlar: “İşgal evleri dayanışma ruhudur. Kolektif yaşama tahammül edemeyen ve buradaki mücadele potansiyelini gören devlet, zorbalığa başvuruyor. Gücü elinde tutmak, her davranışı meşrulaştırmaz. Bireysel değil ortak yaşam birimleri istiyoruz. Alanları ranta değil halka açmak gerekli. Mahalle Evleri, teokratik, kapitalist, otoriter söylemlere karşı, “şehirler ve meydanlar birlikte yaşamak için bizimdir” sloganının somut bir yansımasıdır. Bir kere ok yaydan çıkar ve yeni yöntemler keşfedilirse geriye dönülmez. İşgal evlerinin sayısı artacak!”

gezi-nin-mirasi-48757-1.

İSYANIN "FORUM" HALi

gezi-nin-mirasi-48758-1.Gezi ve miras… “Hiçbir şey eskisi gibi olmayacak!” vurgusunun anlamlı hale geldiği bir aritmetiğin ortasında, direnişin gücü ve dalgaları duruyor. Dolma sarıp gelen teyzeyle, ateşli delikanlının “uyumsuzluğundan doğan uyum”, hayatımızda renkli izler bırakıyor. Forumlar, Gezi hareketinin “dingin” daha çok da “eskimiş yüzleri” gibi görünseler de pratikler böyle olmadığını gösteriyor. Geçtiğimiz günlerde, Abbasağa Parkı’nda engellenen yıkım, gerçekte kolektif ruhun nasıl uyurken ansızın sıçradığını gösteriyor. Halihazırda forumlara devam edenler, Gezi’den sonra yaşam bulan dayanışma hallerini şöyle özetliyor: “Sadece örgütlü ve daha politik kitleler için değil, bir gecede yeni yaşam biçimiyle tanışanlar, isyandan sonra da farklı yollar aradılar. İnsanların hiç umudu kalmamıştı. Pek çok kişi yurt dışına çıkmaktan söz ediyordu. Sonra bir rüya ortaya çıktı. Kolektif bir yaşam biçimini tanımayanlarda bile yoldaşlık duygusu gelişti. Sokağın gücü anlaşıldı. Forumlar, hızlı ülke gerçeği ve özellikle seçim gündemi nedeniyle uykuda gibi görünüyor. Doğru ancak buralar“acil reaksiyon” veren yerler. Toplum nezdinde de kabul edilen yapılar.”