Attila Aşut

yazievi@yahoo.com

İyi düşünmeden, doğruluğunu sorgulamadan kullandığımız kimi beylik sözleri, klişe deyişleri, iki hafta önceki “Basmakalıp Söylemler” başlıklı yazımda eleştirmiştim. Elbette konunun boyutu, o yazıda değindiğim örneklerle sınırlı değildi. Anlamsız kalıp sözleri çoğaltmak olanaklıydı. Nitekim Ankara’dan yazan dikkatli okurumuz İbrahim Dumanay, bu konuda biraz çalışmış ve basında yer alan haberlerden yola çıkarak “basmakalıp söylemler” dizelgemizi hayli zenginleştirmiş.

İnsan böyle örnekleri “güldeste” biçiminde bir arada görünce daha çok yadırgıyor!

Genç iletişimciler, klişe sözleri, kanıksanmış nitelemeleri haber yazımında ve sunumunda kullanmaktan belki vazgeçerler diye değerli okurumuzun uyarıcı mektubunu köşemize aktarmayı yararlı gördüm…

KÖTÜ SUNUM ÖRNEKLERİ

“Sevgili Attila Bey,

Yazılarınızı büyük bir dikkatle, ilgiyle ve zevkle takip ediyorum. 10 Şubat 2024 tarihli BirGün gazetesindeki yazınızda ‘basmakalıp söylemler’i konu edinmişsiniz.

İzninizle her akşam televizyonda ‘haberler’ başlığı altında bize sunulan görüntülerin fonunda kullanılan kötü, hem de çok kötü Türkçenin beni (ve elbette izleyen Türkçe sevdalısı bütün izleyicileri) ne kadar rahatsız ettiğinden söz etmek istiyorum.

Hemen hemen bütün muhabirler söze ‘iddiaya göre’ diye başlıyor. Trafik kazası olmuş, güvenlik kamera kayıtları gösteriliyor, aracın yayaya çarptığı açıkça görülüyor, muhabir ‘iddiaya göre araç yayaya çarptı’ diyor…

Kavga görüntülerinin ilk cümlesi ‘ortalık savaş alanına döndü’ oluyor. Ölümle veya yaralanmayla sonuçlanan bir olayı anlatırken ‘başına gelecekleri bilmiyordu’, ‘başına gelecekleri düşünmemişti’ gibi saçma cümlelerden vazgeçmiyorlar.

Muhabir de spiker de aynı ‘basmakalıp söylemler’i kullanıyor: ‘Gözünü kırpmadan’, ‘izleyenlere parmak ısırttı’, ‘pes dedirtti’, ‘yürekleri hoplattı”, ‘kameralara saniye saniye yansıdı’ ya da ‘an be an kaydedildi.’

Eğer iktidarı rahatsız etmeyecek haber vermeleri gerekiyorsa kurtarıcı tek konu var, o da ‘yemek’. O yemeğin hammaddelerindeki fiyat artışları ‘esas haber’ olması gerekirken zülfüyâre dokunmasın diye yemek tarifleri ya da il tanıtım günlerindeki yöresel yemekler her akşam ‘damak çatlattı’, ‘damakları şenlendirdi’, ‘görenlerin / yiyenlerin ağzını sulandırdı’ denilerek veriliyor.

Muhabirlerin tonlamalarına heyecan kattıklarını sanarak yanlış yerde yanlış sözcükleri kullanmalarına, el-kol hareketlerine ve röportajlarında sordukları saçma sorulara girmiyorum bile…

Selam ve saygılarımla iyi çalışmalar diliyorum.”

Klişe söylemler, yaratıcılığın düşmanıdır!

Nasıl ki çağdaş yazın ürünlerinde artık Divan Edebiyatı’nın “mazmun”larını kullanmıyorsak, günümüz haberciliğinde de aşınmış söz kalıplarından uzak durmalıyız.

Gazetecilik yalnızca “haber toplama” işi olmaktan çıkalı çok oluyor. Televizyon haberciliği ile birlikte görsellik, dil ve anlatım belirleyici olmaya başladı. Haber yazımında ve sunumunda da yeni anlatım yolları bulmamız gerekiyor artık…

HAFTANIN NOTU

Giden yoldaşların ardından...

Sosyalist mücadele tarihimizin önemli figürlerini bir bir yitiriyoruz… Öte yakaya göç edenler kervanına, geride bıraktığımız günlerde Yalçın Cerit ve Ayhan Alpagut da katıldı…

Yalçın Cerit, tarihsel Türkiye İşçi Partisi'nin emektarlarındandı. O, 2013 yılında Almanya’da yitirdiğimiz işçi kökenli Osman Sakalsız’la TİP’in unutulmaz ikilisiydi. Adları hep birlikte anılırdı. 60’lı yıllarda Trabzon İl Başkanı olarak Ankara’ya her gelişimde en çok onları görürdüm partide. İnsanlara yaklaşımları çok sıcaktı. İkisi de TİP’in örgütlemesine önemli katkılarda bulundular.

Yalçın Cerit, Türkiye’deki “komünist parti yasağı”na karşı tepki olarak 2000 yılında Komünist Parti’yi kurdu. Bir yıl sonra SİP’in TKP adını almasıyla bu partiye katıldı.

Uzun süredir Balıkesir’in Edremit ilçesinde yaşıyordu. 14 Şubat günü ayrıldı aramızdan. Edremit’teki Kadıköy Gömütlüğü’nde Enternasyonal Marşı’yla toprağa verildi.

Yalçın Cerit

Yalçın Cerit’ten birkaç gün sonra da Avrupa Türkiyeli Toplumcular Federasyonu’nun (ATTF) Kurucu Başkanı, eski TKP yöneticilerinden Ayhan Alpagut’un ölüm haberi geldi. Yakınlarda sevgili eşi Fatma’yı yitiren gazeteci arkadaşımız Süleyman Coşkun verdi acı haberi.

ATTF, Avrupa’nın değişik ülkelerinde etkinlik gösteren sosyalist eğilimli kitle örgütlerinin bir araya gelmesiyle, 1968 yılında Köln’de kurulmuş ve TKP’nin toplumsallaşmasında önemli bir rol oynamıştı. ATTF’nin kuruluş toplantısında başkanlığa seçilen Ayhan Alpagut, daha sonra Türkiye’ye gelerek TKP’nin örgütlenmesinde görev almış; 1980 darbesini izleyen günlerde ise Mamak Askeri Cezaevi’nde hapis yatmıştı.

Yoldaşımız, uzun süredir Alzheimer hastası olarak bir huzurevinde kalıyordu. Cenazesi Ankara / Karşıyaka’da toprağa verildi.

Evet, 60’lı, 70’li yılların sosyalist kadroları yavaş yavaş çekiliyor sahneden. Her gün biraz daha azalıyoruz. Gidenlerin ardından, eski bir şarkının sözlerini mırıldanarak gözyaşı döküyoruz:

“Hayal meyal düşler gibi / Uçup giden kuşlar gibi / Yosun tutan taşlar gibi / Eski dostlar, eski dostlar… /