On beş günlük gündeme şöyle bir bakarsak; Başköşede, Kürt Sorunun alevlendiği, peşi sıra, şehit cenazelerinin iç acıtan feryatlarla...

On beş günlük gündeme şöyle bir bakarsak;

Başköşede, Kürt Sorunun alevlendiği,

peşi sıra, şehit cenazelerinin iç acıtan feryatlarla memleketlerinden kaldırıldığını,

Öcalan’la yapılan görüşmelerin hızlandığını,

PKK’ya savrulan tehditlerin arttığını,

Doğuda terörle mücadelede “Asker” yerine “polisle” çalışılacağını,

bu nedenle polise milyon dolarlık ağır silah ve zıhlı araç gereç alınacağını,

Jetlerin Kandil’i vurduğunu, sınır ötesi operasyonların başarısını,

Karayılan’ın yakalandığı ama bunun teyit edilmediği bir haber maratonunu yaşadığımızı görebiliriz…

***

Bu yoğun haber bombardımanın altında ne yatıyor?…

Önce, bu güne kadar “Kürt Sorununu” çözmek için ortaya konan tüm yöntemlerin  yanlışlığı ortaya çıkıyor!....

Bu yanlış bilerek yapıldı!.

Yanlışın içinde politikacının aymazlığı,tembelliği ve yeteneksizliği  var!..

Devletin asker ve bürokrat yapısının da fırsatçılığı var!..

***

Ülkede “bu kirli savaş” sürdükçe bütçenin en yüksek payını “güvenlik “adı altında asker alıyordu…

Türkiye, 25 yılda silahlı çatışmayı bitirmedi ama dünyanın “altıncı büyük silahlı gücü” oldu..

Bu vesileyle piyasanın en önemli silah alıcısı haline geldi…

TSK mensupları ise her türlü sorunu çözülmüş, yaşam standardı yükseltilmiş, toplum içinde ayrıcalıkları oluşmuş elitler haline dönüştü.

 Öteden beri demokratik siyasete mesafeli olan TSK, terörü bahane ederek sivil siyasetin oluşturduğu yönetimlere müdahale etmeyi kendinde hak gördü…

Yasalara kayıtsız bağlı olduklarını söylemelerine rağmen, işlerine geldiğinde yasadışı faaliyetlerin içine girmekten geri durmadı…

Yurttaşın hak ve özgürlüğünü “güvenlik” nedeniyle, adeta, gasp etmekten çekinmedi!…

***

AKP iktidarı bu sorunu siyasi çıkarı adına yönetmek istiyor!

“Güvenlik pastası” TSK dışında, polis tarafından da paylaşılması arzu ediliyor…

Şimdi ağır silahlı, zıhlı araçlı, tüm ihtiyacı karşılanmış yeni bir güç oluşturulacak!..

Bu kararın ,yeni bir masrafı, yeni ihaleleri ve yeni zenginleri oluşturacağı da açık!…

***

Son iki günün haberlerinde ise;

Kaddafi’nin düşüşünü takip ediyoruz…

Bazen yapılan bu haberlerin doğru olmadığı ortaya çıkıyor.

Mesela;”Kaddafi’nin oğulları muhaliflerin elinde” diye, dünya ajansları haberler geçiyor, sonra Oğullardan biri sokakta gösteri yapıyor…

“Kaddafi’nin karargahı ele geçti” deniliyor..

Ama Kaddafi ortada yok!..

Irak’ta Saddam ile ilgili yapılan haberler gibi…

Sanki aynı filmi tekrar seyrediyoruz..

***

Libya’daki iç savaş “Arap Baharının” bir sonucu mu?...

Belki?…

Ama bu durumdan kimler yararlanacağı konusunda kesin olan bir şey varsa o da,Libyalıların dışında, başta İtalya,Fransa,Almanya olmak üzere NATO üyesi ülkeler olacağı açık!..

Bu ülkeler, Kaddafi’ye olan düşmanlıkları ya da Libyalıların demokrasi talebini karşılamak için savaşmadılar!..

Onlar Libya petrolünü ele geçirmek için aylardır mücadele ediyorlar!…

***

Bakınız, hala Libya’da kanlı bir iç savaş sürüyor…

Bir yandan da Libya petrolleri ihraç ediliyor…

Şimdi sormak gerekir! Petrolü kimler çıkarıyor? Kimler satıyor?

Ve petrolün paraları kime gidiyor?..

***

Bir soru daha!...

Libya petrolünün satıldığı Avrupa ülkelerinde niye fiyatlar artmadı?..

Aylar öncesindeki düzeyde hatta bazen de gerileyen fiyatlarla satışlar devam ediyor! Bu nasıl iş?..

Olayları takip ederken,”Türkiye döktüğü terin karşılığını alabilecek mi?.”diye düşünmek de gerekir!..

***

Günlük haberlerde Ergenekon,Balyoz,andıç gibi davalar artık kanıksanır hale geldi!..

Aslında en büyük tehlike de bu!.

Bu davalara karşı ilginin yoğunlaşması için gösterilen çabaların altında “demokratikleşmenin gerçekleşmesi” olduğunu söylemek zor…

O kadar fahiş hukuk hataları yapılıyor ki, konuya en olumlu bakanlar bile anlamakta zorlanıyor!..

***

Dünkü haberlerin çoğunluğunda ise; önceki Genel Kurmay Başkanı Işık Koşaner’in sesinden yaptığı itiraflar ve bu itirafların üzerine yapılan yorumlar vardı...

***

TSK’nın en üst kademesinin yapılan özeleştiri ya da “acı itiraf,” iki nedenle, son derece vahim!..

Önce,

Bu konuşmaları kimler,ne amaçla dinliyor ve kayda alıyor?..

Türkiye bu sorunun cevabını bulamadığı sürece, demokratik hukuk devletini oluşturamaz!..

Güvenlik adına yapılan en gizli konuşmalar bile dinlenebiliyorsa ülkenin toptan güvenliği “iflas etmiş” demektir…

Her toplantı kayda alınıp servis edilmez.Ediliyorsa bir amacı vardır!..

Böyle devam ederse, MGK ve Bakanlar Kurulu konuşmaları,hatta Başbakanın özel konuşmaları da yakında “internete düşer!..”

Önceki Genel Kurmay Başkanı İlker Başbuğ’un, Brüksel’de NATO’nun en gizli konuşmalarını yaptığı salonda söylediği sözleri daha sonra gazetelerde okumuştuk..

O konuşma kayıtını kim almış ve niye yayımlamıştı?..

 “Komplo teorilerine” göre son “ses kayıdına” bakınca, “Bu işin içinde yalnız bizimkiler yok!..” diyebiliriz!..

***

Sonra,

Koşaner’in konuşmasının içeriği gösteriyor ki, devletin en “kurumsallaşmış örgütü “ diye bilinen TSK bile dökülüyor!..

TSK bu duruma nasıl düştü?!..

Zorlama ve kasıt mı var?

Yoksa zaten böyleydi de, şimdi mercek altında olduğu için daha önce görünmeyenler mi ortaya çıkıyor?

Yıllardır denetlenmeyen, ayrı hukuk düzeni olan, kapalı bir kutu olarak yönetilen, üstelik halkın üzerinde bir büyük baskı yaratan bu güç şimdi ortalık yerde duruyor!…

Hem de tüm zaaflarıyla!

Halkın saygısının arkasına saklanmış, azametli duruşu ile gözleri kamaştıran ve bu konumda gerçekleri gizlemiş bir kurum, şimdi daha iyi tanımlanıyor!

Aslında bizim gibi düşünenler bu gerçeği yıllardır söyler durur!.

***

TSK’nın saygınlığını yok etmek amacıyla” Koşaner’in konuşmaları sızdırıldı” şeklinde değerlendirenler varsa, yanılıyor!...

Kahırlanıp öfkelenecek yerde onlar, ülkenin demokratik, laik rejimini neden askere havale ettiklerinin muhakemesini yapsınlar!..

Sivil siyasetin yetkilerini, halkın tercihlerini bu güne kadar yok sayan bu kuruma inanarak vahim hatalara geçit verdiklerini düşünsünler!...

Kimse ülkesini, dolayısıyla kendisini koruyacak silahlı kuvvetlerine düşman değildir.Olamaz da!..

Bu eleştirilerin amacının TSK zihniyeti,yapısı ve hedeflerinin değiştirtmesi adına yapıldığı unutulmamalı!...

Koşaner’in özeleştirisi herkese örnek olmalı!..

Bilinmeli ki, TSK’nin Milli Savunma Bakanlığına bağlanması değişimin ilk adımı olacaktır!..

Aksi daha da rencide edici!..

MGK ve Başbakanlığın güvenlik kurulunda oturma yerleri değişti diye abartılı bir propaganda yapılıyor…

Oysa bakın;Gn.Kr.Başkanı Tüm bakanlardan önce masanın “köşe başında” oturmaya devam ediyor!..

Bu ,hala “askerin sivillerin önünde” olduğunun ilanıdır!..

***

Yukarıda saydığım bir kaç haber bizim için önemli!..

Ama bizlerden daha çok, haberleri sunanlar ve yaratanlar için daha büyük anlam taşıyor…

Haber odaklarının elde ettikleri gerçek rantları öğrenmediğimiz sürece, bu haberlerden  sade yurttaşların yararlanması mümkün olamıyor!..

Bilinen kuşkucu bir anlayış var;

Toplumların dikkatleri bu gibi haberlerle başka yöne çekiliyor! Haberin arkasında yatan gerçekler saklanıyor!..

Doğrusu bu kanıya varmak da güç değil!..

Galiba haberlere kuşkuyla yaklaşarak, “sadece bizi yönlendirdiklerini” düşünerek, gerçeklere ulaşabiliriz!...