Halen şantiyesi süren “İstanbul Havalimanı”, geçtiğimiz hafta yaşanan iki olayla yine gündemdeydi. Bunlardan biri piste yaklaşık 9 kilometre mesafedeki alanı su basması, diğeri ise Kürtçe müzik dinledikleri gerekçesi ile yatakhaneleri basılan işçilerdi. Gözaltına alınan 3 işçiden 2’si adli kontrol ile serbest bırakıldı. Biri ise tutuklanma istemiyle mahkemeye sevk edildi. Çalışanların tümü serbest bırakılsa da bu […]

Halen şantiyesi süren “İstanbul Havalimanı”, geçtiğimiz hafta yaşanan iki olayla yine gündemdeydi. Bunlardan biri piste yaklaşık 9 kilometre mesafedeki alanı su basması, diğeri ise Kürtçe müzik dinledikleri gerekçesi ile yatakhaneleri basılan işçilerdi.

Gözaltına alınan 3 işçiden 2’si adli kontrol ile serbest bırakıldı. Biri ise tutuklanma istemiyle mahkemeye sevk edildi. Çalışanların tümü serbest bırakılsa da bu çifte standart anlaşılamadı.

Silahların gölgesinde

52 işçinin ölümünün teyit edildiği havalimanında değişen bir şey yok. Aralarında sendikacıların da olduğu 36 işçinin tutuklanıp serbest bırakılmasının ardından şantiyedeki ağır koşullar ve baskı devam ediyor. Havalimanındaki 35 bin işçi, sıkıyönetim koşulları ve militarist bir ortamda çalışıyor; jandarma kontrollünde servislerine bindirilip şantiye alanına götürülüyor, pistte silah gölgesinde çalıştırılıyor.

Koşullar daha kötü

Eylül ayında tutuklanıp serbest bırakılanlardan biri de İnşaat İş Sendikası Basın Sözcüsü Uğur Karadaş. Karadaş; şantiyeyi Demokratik Kongo Cumhuriyeti’nde cep telefonlarının üretiminde kullanılan ‘kobalt’ın çıkarıldığı madenlere benzetiyor: “Koşullar 3 ay öncesinden kötü. Cep telefonlarının minarelerinin üretildiği Demokratik Kongo Cumhuriyeti’nde de işçileri böyle çalıştırırlar. Yönetim biçimi ve düzeni aynı. Sadece 8-10 yaşında çocuklar yok. Geçen hafta yaşananlar ve Kürtçe müzik gözaltısı çıta atlandığını da gözler önüne seriyor.”

Çalışmak da yaşam da bedava

Havalimanındaki 35 bin işçiden 25 bine yakını Kürt. Arkalarında geniş aileler bırakıp çalışmak için geliyorlar. Karadaş sürdürüyor: “Çok büyük bir sirkülasyon olduğunu görüyoruz. Şantiyeye binlerce işçi girip çıkıyor. Çalışma koşullarına dayanamayan, emeğinin karşılığını istediği zaman karşısında silahlı taşeron sözcüsünü bulan, hayat riski almak istemeyen ayrılıyor. Çalışmak bedava, yaşam bedava.”

Çifte standart

Karadaş, Kürtçe müzik meselesini şöyle derinleştiriyor: “İnsani koşullar için muhattap bulamıyorlar ama sırf Kürtçe müzik dinledikleri için karşılarında jandarmayı bulmuşlar.Yorgun biçimde koğuşuna geliyor, kendi dilinde müzik dinlemek istiyor ve bunun için jandarma tarafından odası basılıyor. Uğur ve Musa isimli iki arkadaşımıza adli kontrol veriliyor. Mahsum ise tutuklanmaya sevk ediliyor. Tutuklanmasa da bu çifte standartı anlamak mümkün değil.”

Kürtçe konuşmak yasak broşürü

Sendika temsilcileri ihbarın İstanbul Grand Airport’un (İGA) kendine bağladıkları işbirlikçiler tarafından yapıldığına dikkat çekiyor. “Bunu direniş sırasında da görmüştük” diyen Karadaş’ın ifadelerinden, Kürtçe konusunda, daha önce kapsamlı bir yasak getirildiği de anlaşılıyor: “Baskıyı arttıracaklarını da görüyoruz. Şantiyenin ‘Kayabaşı’ bilgesindeki bir taşeron firma kısa süre önce 25 bini Kürt olan işçilerin, kendi aralarında Kürtçe konuşmasının yasak olduğunu belirten bir broşür hazırlamış. Aslında Kürtlere ‘Gelmeyin’ diyecekler ama bedava, çaresiz emekçi işlerine geliyor.”

İnşaata geleceğine cana gelsin

Havalimanı şantiyesini su basması; iktidar ve iktidar yandaşı pek çok kişi tarafından “algı operasyonu” olarak değerlendirildi. İGA’nın en yetkili ağızı Hüseyin Kadri Samsunlu, sular altında kalan alanın pist değil, kamp bölgesi olduğu konusunda “rahatlatıcı” bir açıklamada bulundu.

Aslında bu bir itiraftı diyor Karadaş: “Henüz şantiyede protestolar olmadan Samsunlu bizle konuşmuş, ‘İnşaatla ilgilenmekten, işçi sorunlarıyla ilgilenemedim’ demişti. Bu bakış açısını gösteriyordu aslında: ‘İnşaat işçiden daha değerlidir.’ Pisti su basmadı, kamp alanları etkilendi’ diye açıklama yapıyor. İşçilerin yatakhaneleri, servis alanları etkilendi. Çamurlu su belki de hastalık yayacak. Ama Samsunlu adeta ‘İşçi hala umurumuzda değil, pist zarar görmedi, bizim için önemli olan da bu” diyor.