CHP’nin tek parti diktatörlüğünde ne yapıldı Allah aşkına?"

"CHP’ye soruyorum; Yahu senin bu memlekette dikili bir ağacın mı var?"

"Bu cibilliyetsiz partinin bu ülkeye hiçbir katkısı olmamıştır"

"CHP iktidarında şu ülkede bir taş üstüne taş kondu mu?"

"Biz bu CHP’nin cemaziyülevvelini (tüm geçmişini) biliriz, hiçbir eserleri, emekleri yoktur bu ülkede"

İki sarhoşun yaptığı nedir ki?

Yukarıdaki bu sözler, radikal sağcı, siyasal İslamcı, basiretsiz, yarı cahil, hırsız ve uğursuz  iktidarlara ait…

∗∗∗

Oysa ağızları köpürerek saldırdıkları partinin kurucuları, hem emperyalistlerin Anadolu’yu işgal etmesini engellediler hem de laik demokratik sosyal hukuk devletini kurdular…

Öyle bir ilkeli Cumhuriyet kurdular ki; çağdaş, modern huzur ve refah içinde yaşayan tüm ülkelerin gıptayla baktıkları, bağımsızlıklarını kaybetmiş ülkelerin ise umut ve cesaret buldukları örnek bir ülke oluşturdular…

∗∗∗

Maalesef Türkiye Cumhuriyeti, son 22 yılını şansızlıklarla dolu olarak geçirdi.

Adeta felaketlerle birlikte yaşadı…

Kendini bu ülkeye ait hissetmeyen yurttaşına kinli yöneticiler, yurttaşlarımızı “Doğal afetlere” karşı önlemsiz bıraktılar, demiri çimentosu çalınmış binalarda yaşattılar, nehir yataklarına yapılan konutlara göz yumdular, afet olduktan sonra sadece hamaset nutukları attılar, hatta afetten yandaşlara rant çıkardılar…

Bu kadar gaddardılar!

∗∗∗

Ekonomi çöktü, yurttaş işsiz kaldı…

Topraklar ranta açıldı tarım bitti, insanlar aç kaldı…

Laiklik yok edildi, inanç ve ibadet özgürlüğü ortadan kalktı…

Yargı bağımsızlığını kaybetti, hak, hukuk, adalet yok olup gitti…

Okullar bilime dayanan eğitimden vazgeçti, öğrenciler kendi dilini anlamaz oldu…

Din tacirleri gençleri kindar ve dindar olarak yetiştirdi, toplumsal barış katledildi… 

Devleti sözde hacılar hocalar yönettikçe, hırsızlık ve soygunlar arttı…

Siyasiler Mafyaya destek verdikçe, Türkiye kara para cennetine dönüştü…

Kısaca; Siyasal İslamcılar yönettikleri ülkeyi soydukça, Türkiye Cumhuriyeti’nin dünyada itibarı kalmadı! 

∗∗∗

Hal böyleyken AKP’nin Cumhurbaşkanı, seçim sistemini değiştirmek istiyor.

“Yeni Anayasa” yaparak, bugünkü “tek adam rejimini” kendi mutlak iktidarına çevirmenin yollarının oluşturmaya çalışıyor…

AKP; çağdaş, modern, huzur ve refah içinde yaşayan insanların, hak ve özgürlüklerinin genişletilmesi ve emeğinin karşılığını alması için anayasa çıkarmıyor. Aksine, adil paylaşarak toplumsal barışın oluşmasını sağlayacak bir ülke vaat etmek yerine, baskıcı, yargı sopasıyla otoriterliğe hazırlanan bir anayasa yapmayı hayal ediyor… 

Ayrıca AKP; 4. Güç olan medyayı RTÜK’le susturan, sansürü yönetim biçimi olarak uygulayan, yasa tanımaz, gaddar ve çağdışı bir yönetimin kalıcı olmasını sağlayan bir anayasanın peşinde olduğunu da biliyoruz!

Ancak; İktidarı sorgulayan yurttaşa gözdağı verecek, baskıcı bir anayasa hazırlığına CHP ve HEDEP’in geçit vereceğini hiç  sanmıyorum!

∗∗∗

Bu arada Siyasal İslamcılar yeni anayasa için sinsice, Yargıtay 3. Dairesini yönlendirerek “HUKUK DEVLETİNİ” yok eden kararlar aldırmaktan geri durmuyorlar.

Öyle ki, AYM kararını uygulamayan Yargıtay 3. Ceza Dairesi, “Hatay Milletvekili Can Atalay” kararı nedeniyle AYM üyelerini, “anayasayı ihlalle” suçlayarak Türkiye tarihinde büyük bir skandala imza atıyorlar…

Yargıtay 3. Dairesi, bir “yargı darbesi” olduğunu bilerek bu işlemi yapması, anayasaya meydan okumak demektır…

Kararda, AYM’nin vesayet makamı gibi davrandığının ileri sürülmesi ise tam bir aymazlıktır!

∗∗∗

Yargıtay Onursal Başkanı Prof. Dr. Sami Selçuk, Yargıtay 3. Ceza Dairesi’nin verdiği yanlış karar ve yaptığı suç duyurusu için “Türkiye’de tam bir kavram kargaşası var." demektedir…

Devamla; “Türk hukuk sistemi Anglosakson sistemden farklıdır. Türkiye’de yüksek mahkeme yoktur.” diyen Selçuk, Yargıtay’ın da Danıştay’ın da Anayasa Mahkemesi’nin de eşit olduğunun altını çizmektedir.”

∗∗∗

Aslında bu durumun bilinmesine rağmen icra edilmesi, art niyeti gösterir…

Anayasanın 153. Maddesinde; "Anayasa Mahkemesi’nin kararına herkes uymak zorundadır" hükmü varken, Yargıtay 3. Dairesinin AYM’ye” Can Atalay’la” ilgili kararı için Sınırlarını aştın" demesi, anayasayı tanımazlığın ötesinde hukuka olan saygısının da sorgulanmasını gerektirir…

Şayet anayasal egemenliği kabul eden bir ülkeysek, "AYM’nin hak ihlalleri konusunda tek yetkili makam olduğunu da biliriz!”

∗∗∗

Erdoğan’ın 50+1’den vazgeçmesi, halkın ilgisini kaybettiğini görmesinin yanısıra, MHP ve diğer cumhur ittifakı partilerinin yükünden de kurtulmak istemesidir…

“Fazla oy alan Cumhurbaşkanı olsun” demek, kolay seçim kazanmanın yoludur.

Kandırmacadır! Önemli olan bu ucube düzenin değişmesi, padişahta bile olmayan yetkilerin kaldırılması, demokrasi için gerekli olan denge ve fren sisteminin kurulmasıdır…

∗∗∗

Bilinmelidir ki;

Parlamenter sisteme geçmeden ve “laik demokratik sosyal hukuk devleti” kurulmadan; Türkiye’de huzur ve güven oluşamaz.

Üreten ekonomiye ulaşılamaz, emeğe saygı duyulamaz!

Mafya, yolsuzluk ve hırsızlığın önü alınamaz!