Attila Aşut
yazievi@yahoo.comİğne ve çuvaldız
Ben ne zaman Cumhuriyet gazetesindeki dil yanlışlarını eleştirsem, kimi okurlardan hemen, “Biraz da BirGün’deki yanlışları gör!” türünden uyarılar geliyor.
Doğrusu, şaşıyorum böyle diyenlere!
Ya bu köşeyi düzenli okumuyorlar ya da Cumhuriyet’e eleştiri yöneltmemizden pek hoşlanmıyorlar…
Oysa sürekli okurlarımız biliyor ki, yeri geldiğinde BirGün’deki yanlışları da hatır gönül tanımadan sergiliyoruz. Kimse merak etmesin, biz iğneyi başkasına batırırken, çuvaldızı kendimize batırmaktan çekinmeyiz.
•••
Geçen haftaki Cumhuriyet eleştirisinden sonra aldığım okur mektubu da benzer içerikteydi.“İğne ve Çuvaldız” başlıklı elektronik iletisinde şöyle diyordu Ali Suner adlı okurum:
“Sayın Aşut,
Cumhuriyet gazetesi hakkında dün (11 Mayıs) yazdığınız yazıyı ilgiyle okudum. İki ay öncesine kadar aldığım gazete olanCumhuriyet’teki değişim, yazım hatası olarak da dikkat çekici duruma gelmişti. Nerede renksiz ama hatasız Cumhuriyet, nerede renkli ve hatalı olan? Sanki renklenmeyle birlikte düzeltmenler de değişmişti.
Bir süredir BirGün alıyorum ve ne yazık ki yazım hatalarını, özensizliği BirGün’de de görüyorum. Dünkü yazınız olmasa belki dile getirmezdim ama iğneyi kendinize batırmanız gerektiği düşüncesindeyim. Beni en çok rahatsız eden, BirGün’ün, TRT’nin kötü mirası olan ‘belirtisiz ad tamlamasını bölme’ hatasını sürekli yapıyor oluşu. Gazetedeki haberlerde, “Adalet eski Bakanı”, “Galatasaray eski Başkanı” vb. deyişlerden geçilmiyor.
Başka ve taze bir örnek: Dünkü sayfa komşunuz Enver Aysever, yazısı içinde, “Anayasa rafa kalkmış, tüm kurum ve kuruluşlarlav edilmişti” diye yazmış. Sonraki paragraflardan birinde ise, “Bir tek ‘Siyasal İslamcı’ hareket bu işte karlı çıktı.” demiş. Şapkaların kaldırıldığı dedikodusuna kapılmış zahir.
Gözümde, okunur gazete unvanını Cumhuriyet’ten devralan BirGün’ün, yazımda da daha iyiye gitmesi dileğimdir. Nezdinizde gazete yönetimini uyarmak isterim. Sıkı okuyucunun gözünden hata kaçmaz.
Saygılarımla.”
•••
Sayın Ali Suner’e uyarısı için teşekkür ediyorum. Kendisine yanıtım kısa olacak:
Türkçe yanlışları konusunda gazeteler arasında yan tutmadığıma inanabilirsiniz. Değil “iğne”yi, çoğu zaman “çuvaldız”ı kendi gazetemize batırıyorum. BirGün’ün internet arşivindeki yazılarıma bakarsanız, bunun böyle olduğunu rahatlıkla görebilirsiniz. Ancak Cumhuriyet gazetesinin 91 yıllık köklü bir kurum olduğunu unutmamak gerekiyor. Geçmişte bu gazetede neredeyse dizgi yanlışı göremezdiniz. O yüzden, Cumhuriyet’teki yanlışlar şimdi daha çok dikkat çekiyor ve yadırganıyor.
Sizin de belirttiğiniz gibi, son dönemde Cumhuriyet’te yaşanan yönetim kargaşası, haberlerin yazımına da yansıyor. Ne var ki zaman zaman Cumhuriyet’teki yanlışlara odaklanmamız, kendi gazetemizi kayırdığımız ve oradaki yanlışları es geçtiğimiz anlamına gelmiyor. Hep eleştirdik, bundan sonra da eleştirmeyi sürdüreceğiz. Siz de BirGün’de gözünüze çarpan dil yanlışlarını her zaman bizimle paylaşabilirsiniz.
•••
Şimdi gelelim okurumuzun mektubunda değindiği yanlışlara…
Evet, Enver Aysever’in sözü edilen yazısında kimi özensizlikler vardı. “Lağvetmek”in “lav etmek” biçiminde yazılmasını nasıl yorumlamalı? Üstelik yalnızca “kâr” sözcüğü değil, “hâlâ” ve “âlem” sözcükleri de “şapkasız” yazılmıştı. Oysa bu sözcüklere düzeltme imi koymazsak anlamları değişir.
“Şapkalar kalktı!” söylencesinin saçmalığını kanıtlayan örneklerinden biri de Serkan Öngel’in yazı başlığında somutlanmıştı. Arkadaşımızın 15 Nisan 2015 günlü “Ekonomi” sayfasındaki köşe yazısının başlığı şöyleydi: “Kar oranları ve Soma”. Siz, alışverişten sağlanan kazanç anlamındaki “kâr”ı “şapka”sız yazarsanız, bu sözcük tümce içinde anlam değiştirir ve bir yağış biçimi olan “kar”a dönüşür! Düzeltme imi konusundaki vurdumduymazlık öylesine yaygın ki, profesyonel tanıtım firmalarının kampanyalarında bile bu kural göz ardı ediliyor.
Sözgelimi, CHP’nin 7 Haziran seçimleriyle ilgili kampanyasını ele alalım. Kampanyanın ana belgisi, “Yaşanacak Bir Türkiye”. Bu başlık altında çeşitli kesimlere yönelik vaatler sıralanıyor. Vaatlerden biri, gazete ilanlarında şöyle geçiyor: “Kirayamahkumiyeti olmayan bir Türkiye.”
Söylem güzel de yazım bozuk! Üstelik koca puntolarla yazılmış. Bu reklam metnini hazırlayanlar, belli ki Yazım Kılavuzu’na bakma gereğini duymamış. Eğer baksalardı, sözcüğün doğru yazımının “mahkûmiyet” olduğunu göreceklerdi… Reklamcılar seçim dönemlerinde partilerden eşek yüküyle para götürüyorlar ama işlerini yaparken Türkçeye özen göstermiyorlar. Üstelik tanıtımını yaptıkları parti, bu ülkede Türk Dil Kurumu’nu kurmuş ve Türkçenin gelişmesine öncülük etmiş bir kurumken…