Türkiye yeniden seçim “sath-ı mailine” girmiş bulunuyor. Demokrasinin “kırıntısı” bile emekçilerin gelir düzeyini olumlu yönde etkilediğine bir kez daha tanık oluyoruz.

AKP’li Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan sıklıkla en alt gelir grubuna “katkı” yapıyor. Asgari ücret artışının ardından en düşük emekli aylığını 7 bin 500 liraya yükseltti. Oysa bir önceki yerel seçimler döneminde, domates ile patates fiyatlarını çok yükseldiğini dile getirenlere şöyle diyordu:

-Bir merminin kaç lira olduğunu biliyor musunuz?

Millet İttifakı’nın Cumhurbaşkanı adayı Kemal Kılıçdaroğlu seçim havasına heyecan katan emeklilere bayram ikramiyesi müjdesi açıklaması da şahaneydi:

-Kurban Bayramı’nda 15. bin liralık bayram ikramiyesi emeklilerin hesaplarına yatmış olacak!..

Prof. Dr. Hayri Kozanoğlu iktisadi açıdan bunu olumlu bulduğunu açıkladı:

-Kemal Kılıçdaroğlu’nun 15.000 liralık vadini bir ulufe olarak görmemek lazım. İyice yoksullaşan emeklilere yönelik düzenleme doğru bir adım. Düşük maaşlılar yılda 14 maaş alacak. Talep canlanacak.

Muhalefet “umut” veriyor. İktidar ise aldığı yumruklarla dengesini kaybeden boksöre benziyor. Maçı lehine çevirmek için rakibinin üzerine yanlış hamlelerle gidiyor.

Mesela 6 Şubat 2023 Kahramanmaraş depremlerinden sonra Kızılay’ın “evlere şenlik” halini kurum başkanının üzerine yıkarak, iktidar sıyrılabilirdi. Tam tersini yaparak Kızılay’ı savundu! 13 milyon 500 bin insan depremin ağır sonuçları altında inlerken can havliyle sorduğu “Kızılay nerede?” sorusuna en üstten gelen yanıt şu oldu:

-Be ahlaksız, be namussuz, be adi!!!

Bu “taarruzu” yaptığında depremin üzerinde 15 gün geçmişti. Kızılay’ın günde iki buçuk milyon depremzedeye yemek verdiğini beyan ediyordu. Kullanılan dil ise hiç de “kibar” değildi.

Tarihin en büyük depremini yaşayanların bu şiddette bir “geçmiş olsun” mesajına “aferin-maşallah” demeleri mümkün değildi elbette..!

Kızılay’ın, halkın parasıyla üretilen çadırları, depreme yardım eden Haluk Levent’e 2 bin 50 adedi 42 milyona satması olayı hepsinin üzerine tüy dikti!..

Oysa iktidar daha önceki skandallarda farklı davranabiliyordu. 17-25 Aralık 2013’te bütün günahları dört bakanın (Erdoğan Bayraktar, Muammer Güler, Zafer Çağlayan, Egemen Bağış) sırtına yükleyip, istifa ettirmişti!..

Bu dörtlüden sadece Erdoğan Bayraktar biraz “mızıkçılık” yaparak “Ne yaptımsa başbakanın emriyle yaptım İstifa edecek biri varsa o da başbakandır” demişti.

Kızılay başkanına “bu muamele” yapılmadı. Konunun uzmanları olaya ekonomik olarak yaklaşarak, kurumun yüksek cirolu olmasıyla irtibatlandırmayı tercih ettiler.

Seçim dönemine girilmiş zamanlarda Cumhurbaşkanın da bazı “küçük hataları” olmadı değil. Mesela İYİ Parti lideri Meral Akşener’e dostane(!) uyarılar yollarken şöyle dedi:

-Benim adım Tayyip, soyadım da Erdoğan’dır!

Halbuki değil!.. Cumhurbaşkanı’nın tam adı Recep Tayyip Erdoğan’dır! Adının yüzde 33,3’ünden feragat etmesi, kendisin “şahsına” karşı yaptığı büyük bir haksızlık olarak tarihe geçecektir.

İktidarın yüksek bütçeli iletişim ekibinin de performansı yerlerde sürünüyor. Yapılan iyi işleri pazarlamak yerine, depremzedeleri kurtarmaktan aciz olduğunu gayet itinalı biçimde dünyaya ilan eden AFAD’ı seçimlerde kullanmayı seçti. AFAD Trabzon’da bir basketbol sahası ebatlarındaki çadırda toplantı yapacak olan CHP’ye son derece görkemli bir miting hediye etti. Bu güzide kuruluş yağmur, fırtına, sel uyarısı yaparak “Trabzonlular evlerinizden çıkmayın” dedi. Ertesi gün bütün Trabzon şehrin meydanına aktı. 4 Nisan 2023 Salı günü açık ve güneşli havada CHP Ekrem İmamoğlu ve Kemal Kılıçdaroğlu coşkulu bir seçim mitingi gerçekleştirdi.

Görüldüğü gibi yirmi birinci yılında iktidar biraz yorulmuş halde… “Sath-ı mail” demek eğimli düzlem anlamına geliyor. İktidar diğer rakiplerinden daha fazla bu eğimli düzlemden etkileniyor. Yukarılardan aşağılara doğru kayıyor. Muhalifleri de bunu görerek ve takdirlerini şöyle ifade ediyor:

-İktidar iyi gidiyor!