ABD demokrasi getirmek(!) adına girdiği Irak’tan temelli çıktı. Gerçekten öyle mi? Bunu tam olarak bilemiyoruz.

ABD demokrasi getirmek(!) adına girdiği Irak’tan temelli çıktı. Gerçekten öyle mi? Bunu tam olarak bilemiyoruz. Artık küresel kapitalizmin uluslarüstü şirketlerle sömürüye devam ettiğini göz önünde tutarsak, durum tam olarak böyle açıklanamaz. Ama en azından şimdilik ABD askerleri ölmeyecek, daha ucuz(!) olan bölge insanı/askerleri can verecek.

Obama “Biz onlara bir şans verdik” buyurmuş.

Bir yalana büyük medya operasyonuyla tüm dünya inandırıldı. Ardından özgür bir Ortadoğu için kadını, kızı, çoluğu, çocuğu, genci, yaşlıyı katledilerek bir ülke işgal edildi. Belki sonsuza dek sürecek kan davaları yaratıldı. Zaten köklü sorunlar iyice güçlendi. Şimdi bölge insanı kaderiyle baş başa… Demokrasi taciri ABD ordusu evine doğru yolda!

MEZHEP SAVAŞLARI
Bir ülkeyi birbirine düşürmek için en iyi yol dini farkları körüklemek, aradaki farkları kaşımaktır. Bunu kendi ülkemizde de görüyoruz. İnanç üzerinde yürütülen tartışmalar hiçbir dönem barış, bir arada yaşama becerisi getirmez, getirmedi de. Irak tipik örnek! Siyasetin önemli bir aracı farklı inanç biçimlerini arkaya alarak ilerlemek ya da buradaki çatışmadan yeni bir süreç yaratmak!

ABD tüm bunları hesap etmeksizin adımlarını atar mı?

Elbette hayır. Sonuç olarak İran’ı büyük tehdit gören ABD, bir imparatorluğun kullanması gereken tüm yöntemleri deniyor. İran’ın yalnızlaşması için, etrafında ateşten bir çember istiyor. Gelgelelim, bölgeyi terk edince, hemen iç savaş görüntülerine tanık olduğumuz Irak’ta, İran müdahil durumda. Diyeceğim; demokrasi başka bahara kaldı ama savaş hemen başladı…

Artık iyice biliyoruz; Sünni-Şii ya da Alev-Hanefi gerilimi, bu süreçte belirleyici olacak. Suriye meselesi de bunun bir parçası. Karmaşık duran denklem hayli açık, bölge yeniden biçimlenecek ve inanç birinci koz!

TÜRKİYE İŞİN NERESİNDE?
Davudoğlu bir cihan imparatorluğu sevdasıyla ‘sıfır sorun’ adı altında garip bir projeyi yürütmeye kalktı. Şimdi biraz durdu gibi geliyor. Her ülkenin iç meselesi hakkında bir fikir vermek, aniden paketler açıklamak, kimi gruplarla görüşmeler, pazarlıklar yapmak, bunca kaynayan kazanda pek de yararlı sonuç veremezdi. Vermedi de.

Bölge ülkelerinin hassasiyetinin benzerleri bizim için de geçerli; Otoriterleşme, mezhepsel gerilimler etnik sorunlar gibi. Tek farkımız kör topal da olsa bir demokrasi deneyimimiz olması ve halen laikliğin bir süreçte bir kalkan görevi görmesi. Her ne kadar giderek bu yolda başarısız bir noktaya doğru sürüklensek de son bir şans daha var; Anayasa!

GÖSTERMELİK Mİ SAHİCİ Mİ?
Anayasa nihayetinde bir metin! Memleketin tüm sorunları bir kağıda yazılınca çözülür mü? Elbette hayır. Ancak şu an boğuştuğumuz ırkçılık, dincilik, terör suçları gibi meseleler orada halledilebilir. Adalet mekanizması hızlanabilir. Toplumsal kutuplaşma engellenebilir. İfade ve örgütlenme özgürlüğü güvence altına alınabilir.

AKP’nin bu süreçte samimi olup olmadığı esasen seçtiği içişleri bakanından belli. Yinede fakirin ekmeği umut misali, kimbilir belki de insafa gelirler diyelim…

Tüm yakın coğrafyamız kaynıyor. Rejimler değişiyor. Yerine demokrasi yerine iç savaşlardan beslenen garip yönetimler geliyor. Türkiye bu sürecin neresinde sorusunu, biraz da her birey kendine sormalı.

Yangın komşudan sıçrayabilir…