AKP hükümetinin işçi, emek düşmanı icraatının biri bitmeden diğeri geliyor. Sosyal güvenlik ve sağlık haklarını tahrip eden SSGSS'nin yasalaşmasını....

AKP hükümetinin işçi, emek düşmanı icraatının biri bitmeden diğeri geliyor. Sosyal güvenlik ve sağlık haklarını tahrip eden SSGSS'nin yasalaşmasını bile beklemeden bu kez kıdem tazminatını hedefe koydular. Hükümetin hazırladığı istihdam paketi ile kıdem tazminatı için “ya kırk katır ya kırk satır” gündemde. Sözde istihdam paketinin ilk seçeneğine göre kıdem tazminatı kaldırılıp işsizlik sigortasına eklenecek, ikinci ve üçüncü seçeneğe göre ise kıdem tazminatı fonu kurulacak ve tazminatlar bu fondan ödenecek. Kısaca artık işçi çıkarmanın maliyeti düşecek, işten atmak kolaylaşacak.
Ancak AKP hükümeti kıdem tazminatı saldırısını başlatırken bunu işçilerin yararına yaptığını iddia etmekten de çekinmiyor. Çalışma Bakanı Faruk Çelik, Türkiye’de kıdem tazminatının fiilen uygulanmadığını bu nedenle kaldırılacağını ve fon uygulamasıyla tüm çalışanların sistemden yararlanacağını iddia edebiliyor (22 Şubat 2008 tarihli gazeteler). İnsanın sorası geliyor: madem kıdem tazminatı uygulanmıyor, neden dışarıdan IMF, Dünya Bankası, OECD ve içeriden başta TİSK olmak üzere bilumum işveren örgütleri kıdem tazminatının kaldırılması için bastırıyor?

SERMAYENİN İDARİ KOMİTESİ!
Tıpkı İş Yasasında, tıpkı SSGSS’de olduğu gibi AKP hükümeti kıdem tazminatı konusunda da sermaye örgütlerinin taleplerini emir telakki etmekte ve derhal yerine getirmektedir. 160 yıl önce Manifesto’da şunlar yazılmıştı: “Modern devletin yürütme aygıtı, tüm burjuva sınıfının ortak işlerini yürüten bir komiteden başka bir şey değildir”. 160 yıl sonra AKP hükümetinin icraatı bu tezi bir kez daha doğruluyor. İşte ispatı:
“OECD Türkiye raporunda ‘acı reçete’ önerisi geldi. OECD raporunda asgari ücretin düşürülmesi, emeklilik yaşının yükseltilmesi ve kıdem tazminatlarının kaldırılması isteniyor” (18 Ekim 2006, Milliyet).
“IMF Türkiye’de işten çıkarmanın kolaylaştırılmasını istiyor. Bunun için de kıdem tazminatının azaltılması gerektiğine işaret ediyor” (17 Ekim 2006, Milliyet).
“Dünya Bankası, Türkiye gibi ülkelere yatırım ve istihdam artışı için kıdem tazminatı müessesesini terk ederek işsizlik sigortasına geçmesini önermektedir”. (1 Mart 2008, Dünya)
“Türk işletmelerinin mevcut kıdem tazminatı yüküyle küresel piyasalarda rekabet etmesinin mümkün değil. Kıdem tazminatı yükü hafifletilmelidir (TİSK Başkanı Tuğrul Kutadgobilik, Dünya 15 Eylül 2005)
“İstihdam üzerindeki diğer yüklere kıdem tazminatı yükünün de eklenmesi, ülkemizde işgücü istihdamını zorlaştırmakta, kayıt dışı istihdama neden olmakta ve işletmelerimizin rekabet gücünü zayıflatmaktadır“ (İTO Başkanı Murat Yalçıntaş, 28 Şubat 2008, Hürriyet)
Görüldüğü gibi mızrak çuvala sığacak gibi değil. Sermaye örgütlerinin talepleri icra ediliyor. Kıdem tazminatının gündeme getirilmesinin temel nedeni işçileri kolayca işten atabilmektir.

NET SINIF TAVRI
“Kazanılmış haklar saklı kalacak” ve “bütün işçiler fon yoluyla kıdem tazminatından yaralanacak” gibi iddialar kandırmacadır. Bunlar kıdem tazminatı kaldırılırken işçileri bölmeye yönelik iddialardır. İşin tuhafı bazı sendikacılar bunlara inanmaktadır.
Türk-İş ve DİSK kıdem tazminatına dokunulmasını genel grev nedeni sayarken Hak-İş hükümetin önerdiği kıdem tazminatı fonunu desteklemektedir. Fon kurulursa kıdem tazminatından yararlanamayan işçiler de kıdem tazminatından yararlanacakmış. Hak-İş’e sormak lazım: Aksayan yönlerini düzeltmek varken kıdem tazminatından vazgeçmek niye? Bazı işverenler ödeme güçlüğü çekiyor diye fona evet diyenler bu yolla işverenlere kıdem tazminatı yükümlülüğü olmadan işçi çıkarma imkânı getirdiklerinin farkındalar mı?
Kıdem tazminatına dokunulması işçi düşmanlığın son aşamalarından biridir. Sendikalar, İş Yasası ve SSGSS konusunda başarısız bir sınav verdi. Şimdi sırada kıdem tazminatı var. Net ve kararlı bir sınıf tavrı olmadan kıdem tazminatı korunamaz. Ve kıdem tazminatı saldırısı karşısında işçi sınıfının gücünü bölmenin hesabını kimse veremez.