isid-sandim-neyse-ki-degilmis-101690-1.

Dost ve kardeş ülke Suudi Arabistan'da yeni yılın ikinci gününde çeşitli terör suçlarından hüküm giyen 47 kişi başları kesilerek idam edildi... Haberi ilk okuduğumda ‘IŞİD mi yine ya?’ diye isyan edecektim ki bir de ne göreyim, haberin başını tam okuyamamışım. Bu kez radikal görüşlü bir örgüt değil, bildiğin bir devlet aynı şekilde kafa keserek insanları infaz ediyor. Az buz da değil, 47 kişi bir şekilde kafaları kesilerek öldürülüyor ama sorun yok çünkü IŞİD değilmiş...

Tam da o günlerde bizim çok sevdiğimiz, canımızdan, cebimizden çok sevdiğimiz, diyanetimizin başındaki isimler de Suudi Arabistan’a konuk olarak gittiler. Türkiye’de zırhlı Merso’yu ibret olsun diye vermeye çalışırken mega amirden aldıkları ‘Sana zırhlı Merso az, özel uçak veriyorum’ komutuyla mütevaziliğini 2000’li yıllara taşıyan ve yansıtan bir tarzın başındaki diyanet, nedense Arabistanlı kardeşlerimizin yanında bu idamlardan hiçbir şekilde bahsedemedi. En azından ‘Yani idam cezasını artık biz bile uygulamıyoruz, size de yakışmıyor’ diyebilirdi, o da denmedi. Onun yerine diyanet işleri başkanımız 500S, iki günlük resmi ziyaret çerçevesinde bulunduğu Suudi Arabistan'ın başkenti Riyad'da, bu ülkedeki en yüksek dini otorite olan başmüftü Abdülaziz Al Şeyh ve Fetva Kurulu daimi üyeleriyle bir araya geldi... Tabii ortam bu derece nezih olunca verilen mesajlar da nezihleşti. 500S "Müslümanların izzet ve onuru, tarihte hiç olmadığı şekliyle bugün bizzat birbirleri eliyle yok edilmektedir." mesajı verebildi. O esnada İran’da idamları protesto eden göstericiler S. Arabistan elçiliğini molotof kokteylleriyle ve kaba güçleriyle tahrip ettiler... Belki de bizim 500S’nin mesajı yerine ulaşmıştır...
Sonraki günlerde de medyada nedense sadece tek bir idamdan bahsedildi, toplu şekilde 47 kişinin kafalarının kesildiği filan çok da sallanmadı...
Medyayı da anlamak lazım. Sonuçta bizim ülke de pek kolay bir yer değil. Gün oluyor kahvaltıda masanıza gelen bir şeyle (bu gelen parçanın ne kaynağı ne de kendisi belli bu arada, bazıları havan topu, bazıları roket mermisi demekte) yaşamınızı kaybedebildiğiniz bir yer. Gün geliyor sokakta kalan cenazelerinizi ancak bir hafta sonra sokaktan alabileceğiniz başka bir yer oluyor bizim memleketimiz. Medya bu gibi haberlere de çok aldırış etmiyor. Beren Saat’in şoförüne 5 milyon lira çıkması çok daha önemli olabilir tabii, herkesi anlamak lazım. Ama görünen o ki, kısa bir süre içinde bir iki gazete dışında gerçekten haber verebilen bir mecra kalmayacak.

Tüm tv kanalları ve gazeteler bu ibretlik değişimi geçirdikten sonra neler olacak? Bence bir süre insanlar haberlere ve gerçeklere (ve tabii ki yalan yanlış bilgilere) internet üzerinden ulaşmaya çalışacak. E Facebook’un durumu malum. Neredeyse her gün en az bir vatandaşımız paylaştığı içerikler nedeniyle ‘Reyize hakaret’ten paketlenmeye başladı. Bakanlarımız, hatta tekmeci danışmanlarımız bile kendileri haklarında internette yazanları sildirmeye başladı. Bir noktada herkes kendi hakkında yazan her kötü şeyi internetten de sildirmeyi başarabilecek. Çünkü bizdeki internet yönetmeliği buna mükemmel bir şekilde imkan sağlıyor... Herkesin tekmesini, hırsızlığını, aşağılamalarını, küfürlerini, hakaretlerini unuttuğumuz gün ise işte o gün yeni Türkiye’nin yeniden doğuş günü olacak. Kötülüğümüzün içinden aklanarak pırıl pırıl bir şekilde çıkacağız. İşte o gün tekme atan değil, tekmeyi yiyen, tekmeleyenin ayağını incittiği için yargılanacak ve cezasını bulacak. İşte o gün yeni bir tarih yazılacak, o da bir iki güne silinecek, çünkü birileri yine ‘Ya ben Hitler dedim ama aslında kuzenim demiş’ gibi açıklamalar yapacak. Kuzular çıkıp ‘Gomtenimiz Hitler demedi, sizin gibi itler dedi’ gibisinden açıklamalar yapılacak.
Çünkü devlet sansürü bizi gerçeklerden koruyacak. Kozada bekleyen arılar gibi kozadan çıkmayı, çalışmayı ve yetersiz hayatlarımızda ölmeyi öğreneceğiz.