Parlamento koridorunda İsmet Demirdöğen’le ilk tanıştığımda gencecik bir muhabirdi.

Güleryüzlü, saygılı ve kelimeleri seçerek sorular soruyordu. Daha ilk anda birbirimize ısındık. Aramızdaki dostluk ışığı, bir daha sönmemek üzere yanmıştı… Hani derler ya “içinin temizliği yüzüne vuruyordu!”

Yanılmamıştım. İsmet’e duyduğum güven, yaşamım boyunca en büyük zenginliğim oldu.

O tarihte TBMM’nin en genç milletvekillerinden biriydim ve Meclis Divan üyeliği yapıyordum.

Bir taraftan da 12 Eylül faşist darbesinin vahşi izleri olan işkenceyle mücadele ediyordum.

Laik demokratik düzene bir an önce geçmek için zorlu bir savaşın içindeydik.

Ana muhalefet partisinin iki genç divan üyeleri olarak ANAP yönetimi, her üyeye ayrı oda verirken, Cüneyt Canver’le bana aynı odayı tahsis etmişti.

Yani her iktidar partisinin yaptığı ayrıcalık ve kıskançlık, bugün olduğu gibi o yıllarda da vardı!

Oysa birlikte çalıştığımız odada Cüneyt ve genç arkadaşlarımızla çok önemli işler yapıyorduk.

Dolayısıyla odanın, siyasi tarihimizde çok önemli işlevi olmuştu.

Bu sayede Cüneyt’le, faşist anlayışın uzantılarının yaptığı icraatları takip etme, bilgi kaynaklarımızı genişletme, çözüm önerileri için herkesle rahatça ve yüz yüze görüşebilme imkânı bulmuştuk…

***

İsmet, yaptığımız bu çalışmalardan haberdar olmuş, yurtsever bir basın mensubu olarak faşizmin yok edilmesi adına, mesleki ahlakından ödün vermeden, yapılanlara katkı sunmak için çok ciddi çaba göstermişti. Yaptığı haberler, gazetelerde yayınlanan olaylar, bizim ufkumuzu açmış, ortaya çıkardığı belgeler elimizi güçlendirmiş, siyasilere 12 Eylül baskısının kırılması doğrultusunda önemli katkı sağlamıştı.

İsmet Demirdöğen meslek etiğine düşkün, haberi birkaç koldan araştıran, tüm tarafları sorgulayan, net ve sade bir dille yazan başarılı bir gazeteciydi.

Samimi, dost canlısı, sevgi dolu, baktığında gözlerinin içi gülen, güvenilir bir insandı.

Kalbinden kötülük geçmeyen, mesleki tuzaklar kurmayan, her vesile de önce yurttaşı düşünen, emekten yana olan, saygın ve ciddi bir meslek erbabıydı.

Ailesinden aldığı terbiye ve de karakter özellikleri onun, düzgün ve çalışkan bir insan olmasının nedeniydi…

Aynı zamanda gelişkin basın kültürüyle yetiştiği ANKA Ajansı’ndaki arkadaşlarının sevgisinin, kariyerinde önemli katkısı olduğunu düşünüyorum.

Örneğin, 12 Eylül faşizminin Türkiye’de yaptığı ilk işkence haberini ANKA’dan Timur Türkan’la birlikte Nusaybin Kutlubey Köyünden yapmıştık.

İsmet Demidöğen’le Aydın Cezaevi’ndeki ölüm orucunu ülkeye duyurmuştuk…

12 Eylül garabetinin ülke üzerinden kaldırılması çalışmasında ANKA’da yetişen ve bizlere önemli katkı sunan isimsiz kahramanların varlığını da unutmamak gerekir.

***

İsmet, benim en yakınım olmanın ötesinde ailemin de gerçek dostlarından biridir.

49. Hükümette Kültür Bakanlığı görevini getirildiğim gün, Bakanlığa İsmet’le birlikte gitmiştim…

Düşünün, ülkücü hareketin yuvalandığı bakanlığa 2 solcu olarak girmiş, arkamızda gelmiş geçmiş en başarılı bakanlık bırakarak yüzümüzün akıyla çıkmıştık…

Bu dönemde, İsmet’in sadece gazeteci değil, aynı zamanda yetkin bir idareci olduğuna şahit oldum…

Sonraki yıllarda Çağdaş Gazeteciler Derneği Genel Başkanlığı görevi, CHP TBMM Grubu’nda Basın Danışmanlığı ve RTÜK üyeliği görevini başarıyla sürdürdü…

Tüm bu görevler sırasında etkin yöneticilik niteliğini imrenerek izledim…

***

Eşi Fatoş, kızı İrep ve oğlu Taylan’la mutlu bir aile oluşturmuştu…

Onlara varlığıyla, çok büyük ve saygın bir miras bıraktı!

Annesi, babası, kardeşleri ve ağabeyi İsmail Demirdöğen’in acısını paylaşıyorum.

Işıklar içinde uyusun!

İsmet’i toprağa verirken elemli yakınları ve sevenlerine söylediğim tek şey vardı!

“Merak etmeyin. O iyi insan olarak artık kalbimizde ölümsüz bir şekilde yaşayacak! “

***

Ve HÜDAPAR;

Ülkemiz, cumhuriyet ve demokrasi düşkünü, laik ve demokratik sosyal hukuk devleti sevdalısı bir aydınını uğurlarken, koltuk sevdalısı ve Türkiye Cumhuriyeti düşmanları gerçek yüzlerini pervasızca göstermekte bir sakınca görmüyorlar.

AKP, Saray’dan çıkmamak için şimdi de yanına eli kanlı Hizbullah uzantısı HÜDA PAR’ı alıyor!

Hafızalarımız hâlâ taze.

TBMM Susurluk Komisyonu ve özellikle TBMM Faili Meçhul cinayetleri araştırma Komisyonu’nda açıklanan ve Batman’da öldürülen onlarca kişinin katili oldukları iddia edilenlerin oluşturduğu bu partinin, ülkeye vereceği zararı şimdiden düşünmek gerekir!

Bilinmeli ki; Milletvekili Mehmet Sincar, Diyarbakır Emniyet Müdürü Gaffar Okan ve Güneydoğu’da yüzlerce insanı katledenleri siyasetin içine çeken AKP’nin, seçim kazanmak adına terörle kucaklaşması tehlikenin asıl büyüğüne neden olacaktır!